Aslında soruyu başlık olarak şöyle sormalıydım belki de: 5 No’lu ne olmalı, nasıl işlevlendirilmeli!
Kaynaklara göre, 5 bin insanın vahşetin tanıklığında ardı uzun mahpusluklara kadar varan ve çokçasını ölüm ya da sakat bırakıp, insan bedeninde derin travmalar yaratan bir süreçten geçtiği bilinen kısa adı "5 Nolu" olan Diyarbakır zindanı!
Devletin Kürtler nezdinde Nazi Almanya'sındaki Temerküz Kamplarına benzer bir "Gösteri mekânı" gibi tahayyül edilen adeta "Anti-Kürt Askeri Okul"u 80'li yılların Diyarbakır Askeri Cezaevi.
Toplumsal hakikat
Diyarbakır Cezaevi üzerinden Nazan Üstündağ'ın ifadesiyle "Bütünsel hakikatin toplumsal dolaşıma sokulması" anlamını beraberinde getiriyor.
Kürtler üzerinden Türkiye bir kez daha yeni ve büyük bir hakikatle karşı karşıya kalıyor! Diyarbakır 5 No’lu "Toplumsal hakikatin halkaları"ndan biri olarak orta yerde duruyor.
Bir "nüksetme" travması olarak parmak basılması gereken dönemin vicdanı veya dönem vicdansızlığını toplum vicdanında mahkum etmedikçe, her defasında yeniden ve bir daha yeniden nükseden travma...
Yazar Şebnem İşigüzel'in Resmi Geçit romanında Diyarbakır Cezaevinde yaşananları anlatan bir bölüm vardır, olanca edebi çıplaklığıyla!
Biri mesaj gönderir yazara; "Kürt hak eder, ama Türk bu kadarını yapmaz". İşte belki de "nüksetme" travmasına topyekûn bütünsel hakikat karşı duruşunun sırrı bu teze, bir karşı tez geliştirme mantığında yatıyor.
Ariel Dorfman der ki; "Tek bir kişi kalsa bile hakikati haykıran, o hakikatin karşısında durulmaz."
Bunları neden bir daha yazdım ki sahi!
Yansıdı kamuoyuna; geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır’a geleceği hazırlığı öncesi yıldırım hızıyla o ünlü zulüm merkezi 5 nolu cezaevi bir gecede boşaltıldı.
Söylenti şu ki Cumhurbaşkanı “kültür merkezi” olacağı haberini verecek(miş)!
5 No’lunun ne olması gerektiğine yakışan; YÜZLEŞME ve HAFIZA MERKEZİ olması gerçekliğidir.
Beklenti de bu yöndedir…
Bir kez daha dillendirmiş olalım bari…
(ŞD/EMK/SD)