Akli melekelerin neredeyse işlevsizleştiği ve ülkede yürütülen idareye dair yorum yapmanın yine akla dayalı olarak hayli zorlaştığını sahiden ifade etmek durumundayım.
Somut örnek “kayyım / kayyum” mevzuu üzerinden bu “zorluğu”n sınırlarını biraz tartışmak istiyorum.
Kayyım ya da kayyum mevzuunun geçmişine baktığımda en uzak 1970’li yıllarla birlikte daha çok ticari şirketler ve bankalara ekonomik olarak iflasın eşiğine gelmek ya da yönetilememek pozisyonlarında geçici olarak kayyım atanması hukuki bir yaptırımdı. Genellikle de istisnai bir durumdu ve geçici bir süre sonra uygulama yerini normal duruma bırakıyordu.
Belediyelere kayyım / kayyum atanması 2016’dan itibaren tümüyle siyasi bir karar olarak ülke gündemine yerleşti. “Siyasi” çünkü ne Belediye ne de Büyükşehir kanunlarında yer almayan bir yaptırımdan söz ediyoruz.
Ve işin vahim tarafı da şu; 2025 itibariyle batı yakadan (iki İstanbul, bir Mersin) üç belediyeye kayyım atanması gerçekleşse bile! Aslolan haritanın “mor rengi” olan Kürt coğrafyasındaki yerleşkelere kayyımda ısrar ve sistematize etme mantığıdır.
Bu yazıyı yazarken özünde Arapça bir kelime olan kayyım / kayyum’un TDK’daki detayına bakma ihtiyacı duydum. İslam Ansiklopedisi de her iki kavrama referans vererek; “camilerdeki temizlik görevlisi (camii hademesi) ve aynı zamanda vakıf mütevellisi” olarak açıklamakta kayyımlığı. Ve daha ilginci de şu ki; “Allah’ın 99 isminden biri” olarak “kayyum”u işaret etmekte!
Şimdi buradan yol yürüyerek belki de bir miktar “aşırı yorum”a kaçarak yönetimin en sıradan detayının dahi “Başkanlık sistemi” sonucu cumhurbaşkanının yetkisinde olduğu bir yapıda artık coğrafyanın bir bölümündeki seçilmiş yapıyı “mülga” sayarak mülki idareye pas etmek tam da yukarıdaki “kayyum” tarifine sanki denk düşü(rülü)yor gibi.
Bunları neden bunca yorumlayarak yazdığımı da ifade edeyim meramım anlaşılsın. Hafta başı (28 Ocak 2025) DEM Parti’den seçilen Siirt Belediyesine kayyım atandı. Kayyım olarak atanan Siirt Valisi 2016’dan bu yana yaşanmamış bir “iş”in de ilk uygulayıcısı oldu. Atandığı günün sabahının erken saatlerinde -basına düşen bilgilere ve fotoğrafa göre-üzerinde “vali ve belediye başkan v.” yazılı plaketi önüne koyup kendinden hayli razı ve gülümseyerek poz verdi.
Sanırım burada gözden kaçan bir detay da var. DEM Parti'nin şu anki eşbaşkanı Tuncer Bakırhan 2014’te BDP’den seçilip 2016’da görevden alınarak yerine kayyım atanan Siirt eski belediye başkanı. Sanırım DEM Parti Eşbaşkanının bir anlamda şehri olan şehir üzerinden bir gönderme de var mevzuya! Ve 2019’u da dahil edersek üçüncü kez kayyım uygulaması ile tanış(tırıl)an şehir oluyor Siirt.
Belediyelere kayyım / kayyum atanmasının halkın tercihi seçim iradesine müdahale ile artık seçimin de bir anlam ifade etmediğinin altı çizilmek durumunda artık bu vesileyle…
Gerçekliğin giderek var olanla, kurulmaya çalışılan yeni resmi sistemin çatışmasının Umberto Eco’vari “aşırı yorum”una gönderme kabilinden muktedire bir öneri; artık şu yerel yönetim seçimlerini beş yılda bir yapmak, sonra da istenmeyenin yerine kayyım / kayyum atamak yerine! Bir yasa değişikliği ile yerel yönetimlere de atama ile belediye başkanı atansa sanırım adına “demokrasi” denen bu seçme / seçilme mevzuunun nasıl bir demokratizme veçhe olduğu daha bir yerli yerine oturmuş olur.
Bu kadar laf ettik ya; yine de aklı selimin egemen olacağı seçilmiş iradeye saygının esas alınacağı bir yönetimi talep etmeyi dileyerek noktayı koymak en doğrusu…
(HA)