Basının bilim haberlerine yaklaşımı oldukça sorunlu ve çoğunlukla da fazla ciddiye alınacak bir tarafları olmuyor.
10–11–12 Temmuz tarihleri arasında neredeyse tüm basın organlarında yayımlanan “Akıllı DNA” haberini ilk duyduğumda da pek ciddiye almadım.
Türkiye gazetelerinde sıklıkla rastlanan sansasyonel ve modern tıbbın aslında olmayan mucizevi bir devasına ya da bencillik, dindarlık, türklük gibi konularla muğlak bir şekilde ilişkilendirilen genler envanterine “yeni bir katkı” daha diye düşünüp unutmayı tercih etmiştim.
Ancak Hakkı Devrim’in bu akıllı DNA haberini ciddiye aldığını ve “19 Satırlık Korkunç Haber” başlığı altında kaygılarını anlatan bir yazı yazdığını öğrenmemle birlikte durumun vahametini kavradım.
Şimdiden, Devrim’in kaygılarının yersiz olduğunu belirteyim. Basında yaygın bir biçimde yer bulmasına rağmen bu haberin, tıpkı benzerleri gibi bilimsellikle uzaktan yakından ilgisi olmadığı için herhangi bir korku ve paniğe kapılmaya gerek yok…
İlk önce şu "korkunç haberin" peşine düşelim, neyin nesiymiş anlayalım.
Radikal, haberi 11 Temmuz'da "Dünyada ilk zeki DNA!" başlığıyla Devrim'in de dediği gibi kısacık bir yazı şeklinde, Anadolu Ajansı'ndan aktarmış.
Haber ondan bir gün önce de "Akıllı DNA molekülü" başlığı altında birkaç cümle kadar daha uzun olması dışında yine, aynen Radikal'in sayfalarında yer bulmuş.
Pek çok gazete ve haber sitesi de 10–11–12 Temmuz tarihleri arasında farklı başlıklarla ama aynı metinle habere yer vermişler.
Anadolu Ajansı'nın orijinal başlığı; ("Akıllı DNA Yaptılar”) TRT, Milliyet, Yeni Şafak, HaberTürk, tarafından aynen kullanılmış.
Bugün, Zaman, SamanyoluHaber, Sivas’ın Sesi gazeteleriyse habere “Japonlar Akıllı DNA Yaptılar” başlığını uygun görmüş.
Hürriyet gazetesi de “akıllı”nın önemli olduğunu düşünmüş olsa gerek ki “İşte O DNA” başlığından feragat edip “Bu da akıllı DNA” başlığını kullanmış.
Ancak kimilerinin yer yer gereksiz görüp çıkarttığı kısımları saymazsak haberin metni tüm yayın organlarında AA muhabirinin internetten derlediği şekliyle kopyalanıp yapıştırılarak aynen yayınlanmış.
Şimdi, Anadolu Ajansı’nın muhtemelen kaynak olarak kullandığı dış basında olayın nasıl verildiğine bakalım.
Pek çoğu şu başlığı tercih etmiş:
“First DNA Molecule Made Almost Entirely Of Artificial Parts (Neredeyse tümüyle yapay parçalardan oluşan ilk DNA molekülü yapıldı”)
Saygın popüler bilim dergisi New Scientist ise “DNA alfabesi için dört yeni yapay harf” başlığını tercih etmiş.
Daha teknoloji odaklı haber siteleriyse bu yeni “yapay DNA”nın yol açabileceği yeniliklere yönelik başlıkları tercih etmiş.
Şimdi, yaptıkları çalışmayı Amerikan Kimya Derneği'nin (American Chemical Society) dergisinde dünyaya duyuran Japon bilim insanlarının seçtiği başlığa bakalım: “Doğal Olmayan C-Nükleozitlerle Dört Tip Doğal Olmayan Bazdan Yapılmış Yapay DNA” (Artificial DNA Made Exclusively of Nonnatural C-Nucleosides with Four Types of Nonnatural Bases).
Bu başlığı anlamaya çalışmamız gerekmiyor. Ancak sanırım önemli bir noktayı siz de çoktan fark ettiniz; burada “akıl/zeka”dan eser yok.
Bütün o Türkçe haber kaynaklarında kullanılan "Akıllı DNA” gitmiş, yerine “Yapay DNA” gelmiş.
Haberin belli ki AA'daki derlenişinden kaynaklanan tek sorun bu değil.
Science Daily'nin iki yüz kelimelik haberine karşılık basınımız 60–90 arası kelimeyi yeterli görmüş. Paragraflar yarımşar cümleye indirilip bir şekilde birbirine iliştirilmiş.
Ancak bu iş de ya yanlış anlaşılarak ya da hiç anlaşılmadan yapılmış. Örnek vermek gerekirse bu yapay DNA'nın nasıl yapıldığının anlatıldığı bölüm şöyle:
“...dört temel yapıyı tek yapı haline getirerek büyük bölümü yapay olan, dünyanın ilk DNA molekülünü geliştirdi.”
Haberi derleyenin “temel yapı” olarak anladığı şey aslında DNA'nın bilgileri şifrelemek için kullandığı harfler, yani bazlar.
Ayrıca bilim insanlarının yaptığı çalışmada, dört temel yapıyı tek yapı haline getirmek gibi bir işlem yok!
Anlaşılan o ki editörler, bilim muhabirlerinden temel biyoloji bilgisi beklemiyor ve derleme işlemi olayın aslı anlaşılmadan, bir şekilde yapılmak zorunda kalınıyor.
Anlamadan derlenen bu haberin herhangi bir okuyucu tarafından anlaşılması da elbette mümkün değil. Ancak görünen o ki ülke basınının tümünde aynen yayınlanan bu haberde, bir gariplik, anlaşılmazlık olduğu hiç kimse tarafından fark edilmemiş, edilememiş.
Şimdi gerçekler
Peki, bu haberin aslı nedir? Eğer aynı kaynağı ve yöntemi (kısaltarak çevirme) kullanarak, ama bu kez bunu doğru dürüst yaparsak ortaya sanırım şöyle bir şey çıkar:
“İlk Yapay DNA”
Neredeyse tümüyle yapay parçalardan oluşturulmuş ilk DNA Japon kimyacılar tarafından geliştirildi.
Çalışmayı gerçekleştiren Masahiko Inouye, bilim insanlarının hayret verici bilgi depolama becerisinden yararlanabilmek için yıllardır DNA'nın yapay versiyonlarını geliştirmeye çalıştıklarını belirtti. DNA canlıların yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirmelerini ve kendilerini inşa etmeleri için gerekli bilgiyi taşır. DNA'nın taşıdığı bu bilginin kodlanmasında, tüm canlılarda baz adı verilen dört yapı taşını kullanılır. Bu dört baz aslında DNA'nın dört harfli alfabesini oluşturur. Bilim insanları bugüne kadar yalnızca bazı parçaları yapay olan DNA molekülleri üretebilmişlerdi. Inouye ve meslektaşlarıysa DNA molekülünün tümüyle yeni dört suni harf içeren parçalarını bir araya getirip doğal DNA'ya benzeyen ikili sarmallar oluşturmayı başardılar. Yapay DNA'nın oldukça kararlı yapısı ve ikilinin yanı sıra üçlü sarmallar da oluşturabilmesi yeni biyoteknolojik malzeme ve uygulamaların geliştirilmesinde yeni olanaklar sunuyor.
Artık bu haber o kadar da korkutucu görünmese gerek. Inouye ve arkadaşlarının çalışması tümüyle bilimsel bir çalışma ve yapay DNA’nın teknolojik kullanım alanları için daha önümüzde uzunca bir yol var. Belki de bu yüzden dış kaynaklarda, ülkemizdekine oranla oldukça az yer buldu…
Sanırım Hakkı Devrim bu “19 Satırlık Korkunç” haberi üzerindeki yanlışlıklar ve belirsizlikler perdesi kaldırılınca o kadar da korkunç bulmayacaktır.
Burada ele aldığımız haber, bilimin Türkiye basınında ele alınışında karşılaştığımız tipik hataları bünyesinde toplayan iyi bir örnek:
Sansasyon arayışı, esas kaynağa ulaşmadan dış basından aktarmak, tek bir kaynağa dayanmak, haberi yaparken temel bilim bilgisine değil de çeviri yeteneğine güvenmek, vs.
Halkın bilimle ilişkisini sağlayan birincil kaynak olan basının artık kanıksadığımız bilim haberciliği anlayışını açıkça gösteren bir vaka incelemesi okudunuz. (MG/EZÖ)
* Murat Gülsaçan, biyolog.