Hak örgütleri yükselen şiddetten kaygılı. bianet'in görüştüğü Demokratik Toplum Partisi (DTP) yöneticisi Orhan Miroğlu çatışma politikalarının egemenliğinin barışı konuşturmadığını söylüyor, etnik çatışma ihtimalinin artmasından endişeleniyor.
Diyarbakır ve Şırnak'ta bugün (8 Ekim) PKK patlayıcılarının patlaması nedeniyle er Caner Örengül ve bir uzman çavuş öldü. Üç er de yaralandı.
Dün (7 Ekim) PKK'nin Şırnak'ta düzenlediği saldırı sonucu, 12'si er 13 asker ölmüştü. Geçen hafta, Şırnak'ta Beytüşşebap'ta bir minibüse düzenlenen ve PKK'nin üstlenmediği saldırıdaysa yedisi korucu, toplam 12 kişi öldürülmüştü.
Genelkurmay'ın rakamlarına göre, Nisan 2007- Ekim 2007 arasında öldürülen PKK militanı sayısı 175'ten fazla. Aynı dönem içi hayatını kaybeden askerlerin sayısınaysa, Genelkurmay'ın İnternet sitesindeki "terörle mücadele" başlığı altında ulaşılamıyor.
DTP: Yeter artık, şiddetin durması için üzerimize düşeni yapmaya hazırız
Birkaç gün içinde Ankara ve İstanbul binaları silahlı saldırıya, Adana binası da taşlı saldırıya uğrayan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) Meclis Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, bugün yaptığı açıklamada "Artık yeter! Akan kanın bir an önce durması konusunda bize düşen görevleri sağduyulu yaklaşımlarla yapmaya hazırız" dedi.
Demirtaş silahlı yöntemlere karşı olduklarını, silahın bir hak arama yöntemi olamayacağını tekrar ettiği açıklamasında "Hiçbir siyasi amaç, bir tek damla kandan daha değerli olamaz" dedi; Meclis'in sorumluluk alıp "24 yıldır denenen yöntemlerin dışında 'kansız ve silahsız' bir yolla" çözüm üretmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'nin "Ortadoğu bataklığına sürüklenmeye çalışıldığını" da ekledi.
Uras: Kürt sorununa çözüm şiddette değil, siyasette
Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkanı ve İstanbul milletvekili Ufuk Uras da, "Barış isteyenler silahla, mayınla, bombayla inandırıcı olamazlar ve olumlu bir sonuç alamazlar" dedi.
Uras yapılması gerekenin silahları toprağa gömüp, şiddete başvurmadan sorunlara siyasal ve sosyal çözümler üretmek, bir arada yaşama kültürünün geliştirilmesi olduğunu söyledi.
"Türkiye'de Kürt sorununun çözümü için atılacak adımlar, demokratik kuruluşların, demokratik kamuoyunun, Meclis'in ve siyasi partilerin, demokrat yurttaşların ve zihniyetin eseri olacaktır. Şiddetin ve çatışmanın değil."
TİHV: Şiddet kini derinleştiriyor, izin vermeyelim
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen de saldırıları kınadığı açıklamasında "Artık şiddetin egemenliğine daha büyük bir kararlılıkla karşı çıkmak varoluşsal bir gerekliliktir. Gelin şiddetin ve çatışmaların toplumda kin, nefret ve öç alma duygularını daha fazla derinleştirmesine fırsat vermeyelim" dedi.
İHD: Şiddetle hak aranmaz, insan hakları olmadan demokrasi olmaz
İnsan Hakları Derneği (İHD) de, asker ailelerine ve topluma başsağlığı dilediği açıklamasında, barışın temelini insan hak ve özgürlüklerinin oluşturduğunu, bu yüzden hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi gerektiğini vurguladı:
- Demokrasi mücadelesi demokratik araç ve yöntemlerle verilir. Şiddet araçları kullanılarak demokrasi ve hak arayışına girmek kabul edilemez.
- Öte yandan demokrasi yurttaşların özgür iradelerine saygıyı ve onların kendilerini ifade etmelerine olanak tanımayı gerektirir. Aynı zamanda demokrasi insan haklarının tanınması, korunması, kullanılması ile olanaklıdır.
- İnsan hakları ve özgürlükleri hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı olarak korunur. Silahlar susmalı!
İHD bu nedenlerle, hükümetin Kürt sorununa "daha fazla demokrasi, daha fazla insan haklarını koruyucu önlemlerle yaklaşması", "çatışma ortamını ortadan kaldırıcı demokratik reformlara odaklanması" gerektiğini belirtti.
Miroğlu: Ne zaman barış daha yüksek sesle konuşulsa, şiddet arttı
bianet'in görüştüğü DTP yöneticilerinden Orhan Miroğlu, ne zaman kalıcı barış için konuşmalar başlasa şiddet eylemlerinin artmasına dikkat çekti.
90'ların başında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bugünkü Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani aracılığıyla PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüştüğünü, hatta komuta kademesindeki generallerin bir bölümünü çatışmaların durdurulması yönünde ikna ettiğini söyleyen Miroğlu, bunun hemen ardından Hakkari Jandarma Karakolu'nun baskına uğradığını, Öcalan'ın Talabani'ye bu baskınla ilgili PKK içinde kontrol edilemeyen grupların olduğunu söylediğine de dikkat çekti. Daha sonra, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağının açıklanamayan nedenlerle düşmesiyle ölmesini de anımsattı.
Bu yıl ocakta Ankara'da düzenlenen Türkiye Barışını Arıyor Konferansı'ndan dört gün sonra gazeteci ve insan hakları savunucusu Hrant Dink'in öldürüldüğünü söyleyen Miroğlu, Beytüşşebap'taki minibüs taranması olayının 29-30 Eylül'de Diyarbakır'da düzenlenen "Türkiye'de Kürtler: Barış Süreci İçin Temel Gereksinimler" konferansıyla aynı tarihte gerçekleşmesine, bir hafta sonra da yine Şırnak'ta askerlerin öldürülmesine dikkat çekiyor.
"Etnik çatışma riski artıyor"
Hükümetten ve Genelkurmay'dan gelen açıklamaların barışçıl bir çözüme değil, belki de on yıllarca sürebilecek bir çatışma ortamına işaret ettiğini düşünen Miroğlu, şiddetin yükselmesinin, "Kuzey Irak'a operasyon" tartışmalarının, ABD'nin işgal ettiği Irak'ı bölgelere ayırma planlarının, Irak Kürdistan Bölge Yönetimi'nin uluslararası şirketlerle petrol anlaşmalarının ortasında "PKK'nin artık ulusal değil, uluslararası bir konu" haline geldiğini vurguladı.
Diyarbakır'daki konferansa ABD'den katılan Michael Gunter, "ABD'nin PKK'ye müdahale etmeyeceğinin kesin olduğunu" söylemişti. Gunter "ABD Irak'ın geri kalanıyla baş edemiyor. Türkiye'yi Kürt sorununu kendi içinde çözmeye teşvik ediyor" demişti.
90'ların ortasındaki gibi bir Olağanüstü Hal (OHAL) karakteri taşıyan dönemin Türkiye'deki Kürtlerin aidiyetlerini de zedeleyeceğini öngören Miroğlu'nun ana kaygısıysa, bu "savaş odaklı" dönemde Türkiye'de etnik çatışma riskinin artması. Şiddetin artmasıyla "barış" diyenlerin sesinin daha zor duyulacağını, barış için atılması gereken adımları tartışmanın zorlaşacağını öngörüyor.
Erdoğan, Gül, Büyükanıt zirvesi: Güçlü tedbirler uygulanacak
Bugün Çankaya'da Şırnak'taki saldırıya dair bir araya gelen Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın toplantısının ardından yapılan açıklamadaysa "Güvenlik güçlerimizin terörizm karşısındaki haklı mücadelesini her türlü şart altında yılmadan devam ettirmesi ve güçlü tedbirler uygulaması yönündeki karalılığı vurgulanmıştır" deniyor.
Barış için ne yapılabileceği belli, konuşmaya sıra gelmiyor
Aslında yılın başında düzenlenen Türkiye Barışını Arıyor Konferansı'nın sonuç bildirgesinde, barış ve demokrasi için atılması gereken adımlar, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, medya ve toplumsal iletişim alanlarında özetlenmiş, bu öneriler eylülde Türkiye Barış Girişimi'nin programı olarak kabul edilmişti.
29-30 Eylül'deki konferansın ev sahiplerinden Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu'ysa "barış", "silahlar sussun" demenin yetmediğini söylüyor, "Barışçıl, siyasi etkinlikte ısrar etmek gerekiyor. Bu sorunun çözülmesi için zor, ama tek yol" diyordu. (TK)