Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
Adana, Ankara, Samsun, Balıkesir, Trabzon, Bursa, İzmir, Antep, İstanbul, Erzurum, Kayseri ve Malatya. Evet bu şehirler Türkiye'deki belediyelerin erkek şiddetiyle ilgili çalışma yapıp yapmadıklarının tespit edildiği şehirlerden bazıları.
TIKLAYIN - Avrupa Yerel Yaşamda Kadın -Erkek Eşitliği Şartı
TIKLAYIN - bianet erkek şiddeti çetelelerinin tamamı
Tespit, “Pandemi Gölgesinde Kadına Karşı Şiddetin İzlenmesi” raporundan. Raporu hazırlayan İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi'nden Ayşe Kaşıkırık, belediyelerin erkek şiddetiyle mücadeleyi içselleştirmediğini dolayısıyla da PR çalışmasından öteye geçemediklerini söylüyor.
Kaşıkırık “Araştırmamıza göre belediyeler kadınların sorunlarına temas edemediği gibi çözüm noktasında da yetersiz kalıyor” diyor.
“Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı” için raporunu hazırlayan Ayşe Kaşıkırık, araştırmasının detaylarını ve erkek şiddeti sorunun çözümü konusunda belediyelere düşen görevleri anlatıyor.
Hemen araştırmanın amacını alabilir miyiz?
Araştırmanın amacı gölge pandemiye dönüşen kadına karşı şiddetin önlenmesi noktasında belediyeler ne tür çalışmalar yapmış, bunlar vatandaşa ulaşabilmiş mi? Nasıl ulaşmış, ne kadar ulaşmış? Bunların tespit edilmesi. Tamamen bir izleme raporu, özgün bir izleme raporu.
Peki bu raporu belediyelerin web sayfalarına mı baktınız, yoksa insanlarla görüşerek mi hazırladınız?
Rapordaki izleme metodolojisi yöntemi aslında ikiye ayrılıyor. Birincisi az önce bahsettiğim on iki büyük şeklin web sitelerinden bütün programların taranması. Bu çok basit bir tarama işlemiyle yapıldı. Hangi tür şiddet politikası benimsediklerini öğrenmeye çalıştık.
İkincisi ise asıl bizi merakta bırakan heyecanlandıran kısmı bu 12 büyükşehirden toplam 350 kadına ulaştık, online anket yaptık. 15 Eylül-15 Ocak arasını kapsayan altı aylık bir dönemde bütün yerel paydaşları harekete geçirdik.
"Belediyeler kadınların sorunlarına dokunamıyor"
Peki kadınlar ne söylediler?
Kadınlar pandemi sürecinde daha fazla şiddetle karşılaştıklarını söyledi. Özellikle psikolojik şiddete uğradığını söyledi. Ayrıca bunun ispat edilmesinin daha zor olduğunu söyledi.
Genellikle de ev içerisinde babası, abisi dönem dönem annesi veya birlikte yaşadığı bir partneri veya sevgilisi tarafından şiddete uğradığını söyledi.
Ancak belediye hizmetlerinin bu noktada yeterli olmadığını söyledi.
Ne büyükşehir belediyeleri ne de ilçe belediyelerinin farkındalık çalışmalarının ötesine geçemediğini, sadece billboardlarla, kampanyalarla sınırlı kaldığını kadın vatandaşlara dokunamadığını, temas edemediğini, erişemediğini söyledi.
Belediyeler erkek şiddeti ile mücadele için ne yapmalı?
Belediye 5393 sayılı belediye kanununda belirtildiği üzere mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçları karşılamakla yükümlü olan kamu
Ayşe Kaşıkırık hakkında2012'de İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümünden onur derecesiyle mezun oldu. 2017'de İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde (SBE) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi programından “Cinsiyet Eşitlikçi Perspektifle Belediye Bütçeleri: Fatih Belediyesi” konulu teziyle tamamladı. İstanbul Üniversitesi SBE’de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi programında doktora eğitiminde tez aşamasında. Ayrıca, “Kadın Yoksulluğu ve Kentsel Yoksulluk” üzerine bilimsel çalışmalar yürütüyor. 2013-2016 arasında TÜBİTAK’ta ulusal ve uluslararası projelerde araştırmacı olarak görev aldı. 2017-2020 arasında KA.DER’de (Kadın Adayları Destekleme Derneği) projeler koordinatörü olarak çalıştı. KA.DER’de kadın dostu kentler, toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ve kadınların her alanda eşit temsili konularında Türkiye’nin birçok şehrinde çalışmalar yürüttü. On yıla yakın mesleki hayatında ulusal ve uluslararası 25’ten fazla proje yönetti. Kadın çalışmaları, kentleşme politikaları, sosyal politikalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yerel yönetimler alanındaki akademik çalışmaları ve projeleri bağımsız araştırmacı olarak sürdürüyor. Bu alanlarda çok sayıda rapor ve çeşitli bilimsel dergilerde makaleleri yayımlandı. 3 Nisan 2021’de “Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı”nı kurdu. Kadınların hayatın her alanında aktif olarak yer alması ve fırsatlara eşit erişebilmesi misyonu çerçevesinde çalışmalarını yürütüyor. |
kuruluşlarıdır. Peki bu mahalli müşterek ne demek?
Kendi mülki sınırları içerisindeki kendi il, ilçe sınırları içerisindeki tüm vatandaşların ekonomik, sosyal, kültürel, altyapı hizmetlerini sağlamak zorunda. Bu noktada şiddet konusu en önemli sosyal problem olarak karşımıza çıkıyor.
Yine 5393 Sayılı Yasa'nın on dördüncü maddesi diyor ki “nüfusu yüz binin üzerindeyse ve büyükşehir belediyesiyse ki büyükşehir belediyeleri nüfusu dört yedi yüz elli bin ve üstü olmak zorunda, nüfusu yüz binin üzerindeki tüm belediyeler sığınak açmak zorunda” diyor.
Kanun buna sığınak da demiyor. Konuk evi diyor ama biz tabii ki bunu konuk evi olarak görmüyoruz. Bir sığınak veya sığınma evidir.
Diğer belediyeler yani "nüfusu yüz binin altındaysa mali güçleri ve öncelikleri ölçüsünde sığınak açabilirler" diyor.
Şu anda nüfusu yüz binin üzerinde Türkiye genelinde 238 belediye var yaklaşık. Peki kaç tanesine sığınak var diye çok merak ettik raporda. CİMER'e yazdık Nisan'da, cevabı Mayıs'ta geldi. Dedi ki "toplam 735 kapasiteyle 33 sığınak var". 238 belediyenin toplam otuz üç tanesinin sığınağı var.
Zaten bunların birçoğu da İstanbul, İzmir, Ankara'da. Mesela İstanbul'da iki tane var. Yenileri açılması planlanıyor. İzmir zira aynı şekilde. Diğer Anadolu'daki illerde sığınak çok yetersiz.
Kadınlar için muhtemelen farkındalık çalışması yapılıyor. Kadınlara dokunulmuyor sorunları gündemleştirilmiyor aslında.
Belediyelerin toplumsal cinsiyet odaklı bakabilen bir politikaları mı yok? Yoksa hani günlük rutin o iş dışında bunu göz ardı mı ediyorlar?
Çok net bir şekilde şunu söyleyebilirim. Belediyeler daha altyapı hizmetlerinden üstyapı ve donatı hizmetlerine geçemiyorlar. Ve sosyal konulara eğilemiyorlar. Nedense belediye dediğimiz zaman hemen altyapı, su, elektrik, doğal gaz aklımıza geliyor halen daha. Halbuki belediyenin sosyal belediyecilik anlayışıyla beraber, hani sosyal devletin bir yansımasıdır belediyeler.
Sosyal belediyecilik anlayışını yansıtması vatandaşın az önce bahsettiğim mahalli müşterek yani vatandaşın can güvenliği, temel yaşam hakkından bahsediyoruz. Bundan daha ötesi var mı? Yani temel yaşam hakkını sağlamadan biz sürekli yeni atraksiyonlar peşinde koşan belediyeler görüyoruz.
Heykel yapıyor. Halbuki heykeli yatıracağı bir parayla su kemerini, bilmem nereye yatıracağı böyle devasa büyük şehir heykellerini o kadar bütçe ayırmaktansa toplumsal cinsiyet çalışmalarını önceliklemiyor.
Belediyelerin bütününde bir yere ilişkin eylem planları birçok belediyede yok. Plan belediyelerse uygulamada zayıf kalıyor. İzleme mekanizmaları çok eksik. Çünkü belediyeler siyasi kurumlar. Yol, su, elektrik yani karşılarında
potansiyeli getirecek işlere yatırım yapıyorlar ve siyasi davranıyorlar.
Partiler üstü konuşuyorum tamamen. Ama genel olarak şunu net söyleyebilirim. Birçok belediyede kadın politikası öncelikle politika değil.
Çok az sayıda belki bir elin parmağını geçmeyecek sayıda belediye yapıyor. Diğerleri ise yapıyor ama bütüncül bir sistem içinde yapmıyor. Yani stratejik planıyla uyumlu değil.
Burada ismini zikretmek isterim. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Nilüfer Belediyesi, Kadıköy Belediyesi, Şişli Belediyesi bir dönemler Gaziantep Büyükşehir Belediyesi önemli adımlar attı.Şu anda da yapılıyor mu? O kadar öncelikli değil.
Böyle çeşitli belediyeler var. Hakikaten bu işi başkan nezdinde artık stratejik olarak önceliklendirmiş ve politikalarını uygulamış.
Peki bu noktada da tam olarak şunu merak ediyorum. “Türkiye'deki belediyeler sığınak sorununu gündeme taşımıyorlar. Kadınlara ulaşamıyorlar” diyor muyuz?
Bunu söyleyebiliriz. Çünkü belediyeler için en önemli problem güvenlik.
Sığınak dediğimiz şey yüksek güvenlik gerektiren bir şey. Vakti zamanında bu gözler ya da bu kulaklar şunları gördü duydu. Billboardlara X adresinde konumunu nokta atışı vererek sığınak açıldığını davullu zurnanın açılış törenleri yapıldığını gördüm belediyeler tarafından.
Bu çok büyük bir güvenlik zaafiyeti. Yani belediyelerde bunu riske atmak istemiyor. Ben bir büyükşehir belediyesine ismini vermeyeyim. Şunu söyledi bana sığınağı olan bir büyükşehir belediyesi “Koridorda çalışanlarımız sesli sesli birbirlerine sığınan adresini söylüyorlardı Yani biz kendi içimizde bu güvenliği sağlayamıyoruz ki. Biz dışarıda bu kadını eşinden ya da o partnerinden nasıl koruyalım?"
Dolayısıyla belediyeler açsa da bir süre sonra Aile Bakanlığına devrediyor bu sığınağı. Yani birçok belediyenin ortak görüşü de şu, "biz bu güvenlik riskini göze alamıyoruz" diyorlar.
Aile Bakanlığı'na topu atıyorlar. Ama bakanlığın da Türkiye genelinde dediğim gibi yeterli sayıda sığınağı yok. Belediyelerde durum neyse Aile Bakanlığı'nda da geçerli.
Pandemi de gölge pandemi etkisi yaratmış. Bu kadar şiddetin arttığı bir dönemde İstanbul'da yirmi milyonluk bir şehirden bahsediyoruz, parmakla sayılacak kadar sığınak var.
Peki hem bu raporu hem küresel eşit ve kapsayıcılık ağ olarak diğer raporlarınızı konumun muhataplarına hani örneğin yetkililere, devlet yetkililerine, aile bakanlığına olabilir. Belediyelerdeki bu konudaki yetkili kişiler olabilir. Onlarla paylaşıyor musunuz?
Evet paylaşıyoruz. Şu anda bu raporumuzun yaygınlaştırma çalışmaları devam ediyor. Basında birçok farklı platformda duyurmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda bütün belediyelere bu raporumuzu gönderiyoruz.
Ardından düşündüğümüz geniş katılımlı bir online bunu daha geniş kitlelere duyurabilmek. Aynı şekilde hem bakanlıklara hem belediyeye yani sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ama tabii ki bu bizim yapabildiğimiz ölçüde belediyenin almak istediği ölçüdedir.
Buradaki belediyelerin bir kısmıyla da yakın çalışıyoruz. Buradaki büyükşehir belediyelerinin birçoğu da aslında iyi niyetli bir şeyler yapma girişimindeler ama hem ekonomik kriz şu anda. Herkesin önceliği olduğu için dediğim gibi yine öncelik kadın olmuyor.
Peki son olarak bizim aklımıza gelmeyen sizin eklemek istediğiniz özellikle rapora dair neler var?
Bu haberi okuyan ya da bu podcasti dinleyenler ne öğrensinler bu rapora dair. Öncelikle kadına karşı şiddet konusunda tek sorumluluğum bakanlık olmadığını, belediyelerin de elini taşın altına atması gerektiğini söylemek gerek.
Belediyelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini önceliklemesi gerektiği bu noktada plan, program bütçelerini bu noktada yapması yani kadınların temel yaşam hakkına kavuşabilmesi noktasında çalışması gerekiyor.
(EMK)