Oysa, 1984'le 1999 arasındaki silahlı çatışma döneminde, büyük çoğunlukla güvenlik güçleri, bazı durumlarda ise PKK tarafından köylerini terk etmeye zorlanan veya çatışma ortamı nedeniyle köylerini boşaltmak zorunda kalan yaklaşık bir milyon Kürt göç mağdurunun bir bölümü, geçimini mevsimlik işçi olarak sağlamaya çalışıyor.
Mevsimlik işçilikle geçinenlerin zorunlu göç mağdurları arasındaki oranı bilinmiyor. Tabii, bu şaşırtıcı bir durum değil, zira zorunlu göçe dair hemen hiçbir konuda elimizde sağlıklı veri yok.
Sorunun sayısal boyutu bile ilk kez 2006'da, yani ilk göçün başladığı 1984 senesinin üzerinden tam 22 sene geçtikten sonra, aydınlığa kavuştu. (Hükümetin Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü'ne yaptırdığı ve sonuçları 6 Aralık 2006'da kamuoyuna duyurulan araştırmaya göre, zorunlu göç mağdurlarının sayısı 950 bin ila 1 milyon 200 bin arasında. )
Çalışmalar zorunlu göçle mevsimlik işçilik bağını ortaya koyuyor
Aslında, Adıyaman'da meydana gelen kaza açısından işin sayısal boyutunun bir önemi yok. Gerek Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) adına 2005 ve 2006 senelerinde Diyarbakır, Hakkari, Batman ve İstanbul'da bizim yaptığımız, gerekse diğer sivil toplum kuruluşları ile birçok akademisyen tarafından yapılan çok sayıda niteliksel çalışma, zorunlu göç ile mevsimlik işçilik arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor.
İradeleri dışında topraklarından koparılan, ani, hazırlıksız ve kitlesel bir göçe zorlanan, bu süreçte devletten herhangi bir yardım almadıkları gibi ulusal ve uluslararası yardım kuruluşlarına ulaşmaları da engellenen, bölgedeki ve ülkenin batısındaki büyük şehirlerin çeperlerinde kurulan "göç mahalleleri"nde yıllarca yoksulluk, yoksunluk, işsizlik ve ayrımcılıkla mücadele eden Kürtler, karınlarını doyurmak için yıllardır mevsimlik işçilik yapıyor.
Mevsimlik işçilik zorunlu göç mağdurları için tek geçim kaynağı
Saha çalışmalarımız sırasında görüştüğümüz mağdurların ve sivil toplum kuruluşlarının anlatıları gösteriyor ki, mevsimlik işçilik, ezici çoğunluğu eğitimsiz ve vasıfsız olan zorunlu göç mağdurları için tek geçim kaynağı.
Bu uğurda çoluk, çocuk yolan koyulan aileler, sırasıyla Akdeniz'de pamuk, Karadeniz'de fındık ve çay topluyor, rotalarını değişen mevsimlere göre belirleyerek aylarca evlerinden uzakta, son derece zor koşullarda, son derece düşük ücretler karşılığında "çalışıyor."
Bahar aylarında başlayan bu yolculuk sonbaharın ilk aylarında sona erdiğinde, okula "devam eden" çocuklar aylardır eğitimden mahrum olmuş oluyor. Dolayısıyla zorunlu göç mağduru çocuklar, "haydi okula" gidemiyor; babaları kız çocukları okutmadığı için değil, kendi devletleri onları sokakta bıraktığı için.
Onun yerine, pamuk toplamak için ideal olan küçük elleri ile tarlalarda çalışıyor, o tarlalara ulaşmaya çalışırken anne-babaları ile trafik kazalarında ölüyor. İşte haberlerde "ölen 24 kişinin 12'si çocuk" diye söz edilen çocuklar, bu çocuklar...
Köyleri boşaltılmadan önce kendi topraklarını eken Kürtler, bugün artık başkalarının topraklarının meyvelerini toplamak zorundalar. Onlar çoluk, çocuk ülkenin bir ucundan diğerine savrulurken ve yollarda can verirken, bizim basınımızın aklına nedense ne 5N geliyor ne 1K*... (DK/TK)
* 5N1K: Haberciliğin temel beş sorusu. Ne, Ne zaman, Neden, Nasıl, Nerede, Kim.