Başlığa bakan ve Marksist gelenekten gelen her okur tahmin eder ki başlık, Lenin’in 1903 yılında kaleme aldığı “Kır Yoksullarına” broşürüne tersten bir gönderme; "Kır Zenginlerinden Kent Yoksullarına".
Vladimir İliç Lenin uzun uzadıya o broşür kitapta; kırda zenginlik ve yoksulluk, kırda mülk sahipliği ve mülksüzlük, kırda sınıf mücadelesi, kentteki işçi sınıfının mücadelesine kır yoksullarının bakışı gibi bir dolu konuya çentik atar.
Hasan Cemal’in “Kürtler” kitabının girişindeki ithaf, yine birçok okurun gözünden kaçmış olabilir. Yinelemekte yarar var. “Lice’nin Ağaçlı Köyünden siyah rugan pabuçlu Ali Dayı’nın anısına!”. Rugan pabuçlu Ali Dayı kim, diye sorulabilir. İşte o kim sorusunun okkalı bir cevabıdır; kır “zenginlerinin” yeni tezahürü kent yoksuları.
Siyah rugan pabuçlu Ali Dayı...
Rugan Pabuçlu Ali Dayı Diyarbakır’ın Lice İlçesinin Ağaçlı köyünden Diyarbakır’a 1990’lı yıllarda zorunlu göç nedeniyle evi, barkı, köyü yakılıp yıkıldığı için göç edip gelmiş ve perişanlığı kentin göç alan bir mekânında diz boyu yaşayan bir şahsiyettir. Yani kent yoksulluğunun Kürtleşmiş yeni hali pür melalidir siyah rugan Pabuçlu Ali Dayı ve diğerleri.
Aslında şu ana kadarki derdimden anlaşılmış olmalıdır ki; kırdaki zenginlikten kastım, kırdaki malvarlığı, toprak, hayvan ya da sınıfsal manada güç sahibi olmak değildir. Derdim, kırsalda yaşarken elindeki avucundakiyle kelimenin tam manası ile “Namerde muhtaç olmadan” hayatını sürdüredururken, yani fiili olarak üretici iken, her biri kendi evinin bir başkasına avuç açmayan sahibi konumundayken, kente geldiğinde “muhtaç” konuma düşüp her yönüyle tüketici yeni haline bürünmekle ilintili bir yeni yaşamdır.
Tabii yeni yaşam halinin adına yaşamak denirse eğer!
Bu yazıyı yazmaktaki meramım yakın günlerde Diyarbakır’da yapılan bir panelle ilgilidir. (28.09.2007 Diyarbakır Kent Yoksulluk Haritası Projesi. Birinci Faz Araştırma Raporu Sunumu Paneli. M. Şerif Camcı-Şemsa Özar-Deniz Yükseker. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu. www.sarmasik.org). Projeyi gerçekleştiren kurum Diyarbakır’da Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği.
Asıl mesele göç mağdurlarını üretime katmak
Oldum olası Kürt Meselesi ve çözüm yolları manasında kavramsal bir çerçeveye oturtularak paneller yapıldığında; hemen sonrasını ve nelerin konuşulup, nelerin masaya yatırılacağını düşünedururum. Elbette üst düzeyde genel teorik tartışmalar ve çözüm modelleri de ilgimi çeker de!
Asıl olarak “meselemizin” gündelik hayatta, birçoklarına göre “küçük ayrıntılar”da gizli olduğunu ve o küçük ayrıntılar dediğimiz gündelik hayata yansıyanların neler olduğunun peşine düşmek gerektiğini, hep bilirim.
İşte kısa adı Sarmaşık olan derneğin ilgisi ve çalışmaları bu yönde. Mesela bir kent yoksulluk haritası çıkarmak. Ülkeyi bir “imaret merkezi” haline dönüştürmek için “üstün gayret” gösteren “Hayırsever Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP)” nin yaptıklarını yapmayıp kentin yeni ve göç mağduru hemşehrilerini nasıl üretimin, hayatın içine katarız sorusuna yanıt bulabilmek!
Bunu yapmanın ayrımında Sarmaşık Derneği. Diyarbakır’da, yoksulluğun dibe vurduğu dört ayrı mahallesinde (Gürdoğan, Fatihpaşa, Peyas ve Körhat Mahalleleri) ortaya çıkan yoksulluğun çekilen fotoğrafı tahammül sınırlarının aşıldığı görüntüsünü veriyor.
Yoksulluk gerçeği...
Aslında çoğu kez bu türden derinlemesine anket ve araştırmalara da ihtiyaç yok. Birkaç saatinizi çıplak göz ve gözlemlerinizle anılan beldelere ayırdığınızda yoksulluğun anadan üryan halini görmek de mümkün:
Kentin onbin gecekondusunda 80 bin vatandaş yaşıyor, 28 bin çalışana karşılık 312 bin insan iş arıyor, görüşülen hane halkının yüzde 83’ü asgari ücret olan 403 YTL’nin de altında bir gelirle günü kurtarmaya çalışıyor...
Her beş kadından dördü (yüzde 79,9) okuma yazmayı hiç bilmiyor, her beş haneden birinde okul çağına geldiği halde okula gidemeyen en az bir çocuk var.
Araştırmaya konu olan göç mağdurlarının en az yüzde 60’ının asıl işleri kırsalda tarım ve hayvancılık. Ancak kent merkezinde kentsel ekonomi süreçlerinin dışında kalan bu insanlar iş bulabildikleri oranda tarım ve hayvancılık ya da mevsimlik işçilik gibi kıra dayalı üretim alanlarında gündelikçi işçi olarak çalışıyorlar.
Ve tabii ki araştırmanın en ilgi çeken ve tek başına bugüne değil, belki geleceğe de projeksiyon tutan en çarpıcı gerçeği: Halkın yüzde 50.6’sı gelecekten hiçbirşey beklemiyor, durumun değişmeyeceğini, yüzde 20.2’si de durumun daha da kötüye gideceğini ifade ediyor.
İşte kanımca bölgede ve Kürde dair iş yapılırken; hamaset edebiyatı yerine asıl bu tablolar üzerine yani yoksulluğun Türkiye’deki yeni yüzü; Kürt yüzü üzerine projektörü tutmakta yarar var... (ŞD/NZ)