Vatan ve Millet’in şehre değen yüzü

Evet bugün günlerden 8 Mart, Dünya “Emekçi” kadınlar günü. Dikkat ederseniz emekçi’yi tırnak içine aldım. Çünkü bu günü kutlayanların bir bölümü emek / emekçi vurgusundan azade ya da bu yönü görmeyerek kutluyor. Oysa aslolan kadın aklı ile birlikte kadın eli-emeğinin hayata değen / dokunan yüzü.
Ben size buradan günün mana ve ehemmiyetine dair kelam etme niyetinde değilim. Yukarıdaki girizgâhı da kıymetli bir kadın fikri / edebi emeğine vesile olsun diye yazmış oldum.
Elimde bir kitap var, okuması yeni bitti. Yazar arkadaşım Seray Şahiner’in yeni romanı; “Vatan Millet Samatya”* Seray Şahiner’in sekizinci kitabı.
İstanbul’u gören ya da görmeyen her bir ferdin kendi dünyasındaki bir İstanbul’u var elbette. Bu baptan baktığımızda İstanbul’un görsel güzelliğini dillendiren turistik mekân izleği her zaman muteber olan. Filmler, diziler ve renkli hülyalı anlatılar taa Yeşilçam’ın İstanbul'u kurdelelerinde de bu yönde.
Ama bir de sahici İstanbul var, sokağın gördüğü / göründüğü İstanbul. Gündelik hayatlara teğellenen sıradan insanların gözlerinin gördüğü mekân, eşya, insan tarifleri, anlatıları! Örneğin pencereden baktığınızda veya evin binanın kapısından çıktığınızda bir metro çukurundan size dokunan gündelik hayat ve sonrası…
Vatan Millet Samatya; tam bir İstanbul mağdur halklar senfonik resmi geçidi gibi. Alevi’si, Romanı, Kürdü ve diğerleri. Gah dayanışarak, gah çatışarak, nasıl bir arada yaşanır, ya da yaşamakta ısrar edilir, veya yaşanmazın panoramik bir dönemsel görüntüsü. 1970’lerle başlayan kuşakların çatışmalı hali pür meali. Öyle bir rengi solgun ama hissedilir renklilik ki Zaza Kürdü Bingöllü Rençber Aziz’in sesi de var hikâyede…
Seray’ın önceki kitaplarını okumuş biri olarak ifade edeyim ki; bu kitapta “sert” denebilecek bir dil var elbette. Ama bu sertlik çoğu kez hiç beklemediğiniz bir yerde mizahi bir müdahillikle yumuşayabiliyor. Ya da tebessüm etmenize yol açıyor halk dilindeki bir özlü sözle. Bir süre sonra acaba hangi özlü söz bu kez bir başka yerden ‘ben burdayım’ diyecek beklentisine giriyorsunuz.
Tabii ki bu ancak böyle malzemesi bol “oyuncaklı kitaplar” için geçerli. (Söz Tanıl Bora’nın). Nitekim kitap bana geldiğinde kitabın yanında bir tüpte leblebi tozu, renkli bilyeler, gazoz kapakları ve fiyonklar vardı pakette. Gündelik hayatın emektar oyuncakları misali. Bunlar da kitaba dair ön ipuçlarıydı sanki!
Seray Şahiner; farklı bir teknik kullanmış! Hiç ara vermeden, bölüm ayrımı yapmadan, boşluk bırakmadan, molasız bir şehir ve sokaklar romanı yazmış. Sakinlerine sorup sual edilmeden karar verici muktedir güçlerin emir fermanlarıyla taammüden cinayete kurban edilen hayat ve mekanların hikâyesi olmuş anlatılan.
“Hayat” derken önce insan hikâyeleri, sonra da mekânlar elbette. Adına “kentsel dönüşüm” denilen tuhaf garabetin sanki insanı da “dönüştürme” mevzuu!
Bir dizi fim senaryosundan birbirini takip eden bölümlerini kesintisiz tek parça izleyip okunuyor gibi roman…
Güvensiz, tekinsiz ve hatta itibar kaybetmiş bir şehrin “düşüş” hikâyesi misali Vatan Millet Samatya. Hani edebiyatçı diyordu ya; “Bu nasıl Istanbul, her tarafı zından be canım”. Dar-ul harb misali!
İnsanın insana, insanların birbirine dokunabildiği zamanlardan yadigar kalan devasa İstanbul’un surlu sokakları, mahallelerinin mekânlarına saygı sevgi ilgi de kalmamış! Töresiz-terbiyesiz bir muktedir güce karşı inadına direnen insan tekinin (belki de kadınlar demeliydim) edebiyatına soyunmuş romanında Seray Şahiner…
Büyük ve dünya başkentlerinden biri olan surlu şehirden, kadim bir surlu şehre gönderme sanki Vatan Millet Samatya…
Tavsiyemdir okuyunuz.
(ŞD/RT)
Not: 9 Mart Pazar saat 14.00’de Diyarbakır Yayın Ağacı Kitabevinde Seray Şahiner ile kitabı konuşacağız. Ve imza olacak. Bekleriz…
*Seray Şahiner, Vatan Millet Samatya, Doğan Kitap 2025.