Yaşar Kemal’in çağrısına yanıt…

“Bu bir çağrıdır” kitabı Yaşar Kemal ustanın 2012’de yayımlanan ve farklı zamanlarda yazılmış ya da konuşma metni olarak işlenmiş yazılarından oluşuyor. Türkiye gibi uzunca bir (yarım asır) çatışma hâl ile yaşamak zorunda bırakılan ülkede, kitaptan öte sıkça başvurulup okunması gereken bir manifestodan söz ediyorum…
Kitabın adı, zaten içeriğini de ele veriyor. Çağrı, önemli tabii ki. Hele bir de büyük usta Yaşar Kemal’den gelirse!
Bakın usta diyor ki;
“Bu savaş görülmemiş bir savaş. Türkiye’ye çoğa patlamış daha da ne kadara patlayacağa bilinemez. Durun bakalım silahları nasıl gömeceğiz… Dünyadaki böyle çatışmalarda, silahlılar devletlerle anlaşarak silahları gömdüler. Bugün dağdakileri indirmek daha kolay diyorum. Bunları yalnız ben demiyorum, birçok insan benim gibi düşünüyor, silahla artık bu işler olmaz diyorlar. Bu ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu, evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini, onurunu istemek en temel ve doğal haktır.
Bu ülkede yaşayan herkesin diline, dinine, tüm insan haklarına sahip olduğu, onuruyla yaşadığı gerçek bir demokraside çözülmeyecek sorun yoktur. Hele ki ha bire itildiği çözümsüzlüğe, kardeşlik bağları ile direnen Türklerle Kürtler arasında…
Ey Türk ve Kürt halkı sözüm hepinizedir. Bu ülkede herkesin onuruyla, barış içinde yaşaması için çağrıda bulunuyorum. Bir kez daha sesleniyorum. Bu kardeş kavgasında binlerce, binlerce gencimizi toprağa verdik. Çok kötülük zulüm oldu. Bu savaş bin yıllık kardeşliğin yolunu kesti. Dostluk topraklarına öfke ve kin tohumları serpildi.
Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle el ele verelim.
Bu bir çağrıdır.
Sözüm sizedir…”*
Yaşar Kemal “Onur” diyor ya! Büyük ve usta şair Ahmed Arif de;
“Aklımdan geçenleri
Okuyorsun su gibi
Dünya gördü
Bizi boğazladılar…
Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar…
Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik ve bu ülkeyi
İşte bağışlanmaz korkunç suçumuz.”**
Tarihler yeni bin yılın ilk çeyreğinin şubat ayının son gününü takvim yapraklarından düşürürken, tam da usta Yaşar Kemal’in öte yakaya göçüşünün seneyi devriyesinde yarım asırdır süren savaş halinin sona erdirilmesi için Yaşar Kemal’in Çağrı’sına yanıt geldi.
Öcalan dedi ki;
“Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.
…silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum…”
Yaşar Kemal’in “Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir” kelamına bir cevap gibi okunmalı gündeme düşen Öcalan mektubu…
*Bu bir çağrıdır, Yaşar Kemal. Mart 2012. YKY
**Onur da ağlar, Ahmed Arif
(ŞD/HA)