İktisatçı ve gazeteci Atilla Özsever, ana akım medyanın yaşanan krizi ancak işverenlere yansıdığı ölçüde gördüğünü, dolayısıyla krizin gerçek boyutlarını ve etkilerini aktarmaktan geri durduğunu söyledi.
Yaşananın kapitalizmin, yani bütün bir sistemin krizi olduğunu vurgulayan Özsever, son 30 yılda endüstri haline gelen medyanın içinde yer aldığı sistemin devamı için ideolojik aygıt olarak çalıştığını ekledi. Bunun sonucu da, medyanın kamusal işlevini bir kenara bırakması ve halkın doğru haber alma hakkının engellenmesi.
Medya emeğin sesini kısıyor
Özsever bir örnekle durumu açıkladı:
"Dudullu'daki Sinter Metal'de 380 kişi sendikalı oldukları için işten çıkarıldı. Bu işçilerden biri ailesini de alıp anne-babasının evine taşınmış. Büyükanne ve babası da kırsal kesimdeki yoksulluk nedeniyle göç edip o eve gelmiş. Bunu haberleştiren bir televizyon ne iş yerinin adını veriyor, ne bu insanların neden işten çıkarıldığını sorguluyor; sadece acınacak bir yoksulluk hikayesi sunuyor."
Benzer hikayeler çoğaltılabilir, medyada emek kesiminin sesi çok kısıtlı duyuluyor. "Bu yüzden" diye ekliyor Özsever, "Krize karşı talepler ortaya çıkınca da sadece sermaye kesiminin talepleri duyuluyor."
Bir örnek de 15 Şubat'ta işçi konfederasyonlarının düzenlediği mitingin sadece orada çıkan tartışmayla gazete sayfalarına taşınması; meydanda toplanan 40 bin kişinin sesinin duyulmamasıydı.
Özkök'ün itirafı
Bu durumu aslında Hürriyet genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök de bugünkü yazısında itiraf etti. Özkök "Türkiye batmasın diye yaşananları görmezden geldiklerini" belirtti; "kimi iktidar korkusundan, kimi de yalakalıktan" bunu yapıyor diye ekledi.
Bu itiraf, gazetelerin ekonomi sayfalarının "krize rağmen başarılı olan şirket haberleri"yle dolu olmasını da açıklıyor. Örneğin, Hürriyet bir önceki gün yatırımları ve 500 işçi alacağını yarım sayfa duyurduğu Vodafone'un ertesi gün 260 kişiyi işten çıkarmasını bir paragraflık bir haber olarak verdi. Her iki haber de işverenin ağzından yazılmıştı.
Özsever, hükümetle çatışan medya gruplarının krizin etkilerini bu amaçla yansıtabildiklerini belirtti ama bu durumun da "medya patronlarının hükümetle devamlı değişen ilişkilerine bağımlı olduğunu" vurguladı. Özsever, kriz öncesinde de durumun aynı olduğunu 2007'deki THY grevi sırasındaki haberlerle hatırlatıyor. "Medya sermayeden yana."
"Toplum hakkına sahip çıkmalı"
Çözümse iki yönlü ve "şu koşullarda zor" görünüyor. Özsever, medya çalışanlarının sınıfsal çıkarlarınca davranıp örgütlenmelerinin editoryal bağımsızlığı da güvence altına alacağını vurguladı.
"Ama bu şu an çok zor. Sabah-atv'de 10 kişi grevde ama sendika da tasfiye edildi. Bu greve herkes destek vermeli." Çözümün ikinci yönü de burada: Toplum doğru haber edinme hakkını talep etmeli; medyayı buna zorlamalı. "Gazetecilerin iş güvencesi, toplumun iş güvencesi haline geliyor."(EÜ)