12 Mayıs 2016 günü Kadıköy Yoğurtçu Parkı'nda yürüyüş yolunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait hafriyat kamyonunun çarpması sonucu hayatını kaybeden Şule İdil Dere'nin davası, ölümünden bir yıl sekiz ay sonra İstanbul Kartal'daki Anadolu Adliyesi 57. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başladı.
İSTAÇ A.Ş ve İstanbul Büyükşehir Bediyesi'nden (İBB) yedi sanığın Türk Ceza Kanunu (TCK) 85/1 maddesinden "taksirli ölüme neden olmaktan" yargılandığı davada Dere'nin ailesinin avukatları davanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredilmesini isteyerek "görevsizlik" talebinde bulundu. Ayrıca yedi sanığın da tutuklanmasını talep etti.
Hakim Rasim Uhrağ, Dere'nin ölümüne şahitlik eden tanıkların dinlenmesi için bir sonraki duruşmanın beklenmesine bu nedenle "görevsizlik" talebinin bir sonraki duruşmada tartışılmasına ve tutukluluk taleplerinin reddine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 7 Şubat saat 10.00'da görülecek.
Anadolu Adliyesi 57. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliği'nin 17 Ekim'de kabul ettiği iddianamede İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) asıl işveren; İSTAÇ A.Ş. yüklenici firma olarak sorumlu kabul edildi. Yargılanan yedi kişinin 2-6 yıl arası hapsi isteniyor.
Anne Aslan: Sorumluluğu olan herkesten şikayetçiyim
Davanın ilk duruşmasına davacı olarak Dere'nin annesi Nesrin Aslan, babası Berdan Dere ve avukatları katıldı. Yargılanan yedi sanık da salonda hazır bulundu.
Duruşmayı izleyenler arasında avukatlar, yaşam ve doğa savunucuları, sivil toplum örgütlerinden temsilciler vardı. Salonun küçük olması nedeniyle ayakta kalan izleyiciler oldu. Güvenlik görevlileri ve kolluk kuvveti salonda bekletildi.
Ara karardan önce son sözü sorulan Dere'nin annesi Aslan "Bu konuda sorumluluğu olan herkesten şikayetçiyim. Kendisinin kusursuz olduğunu düşünenler varsa rica ederim İBB’ye dava açın" ifadelerini kullandı. Baba Berdan Dere ise Dere'nin öldüğü yaya yolunda hala çalışmaların devam ettiğini beyan etti.
Avukat Sezgin: Suç "kasten öldürme" kapsamında
Aynı zamanda Şule İdil Dere'nin kuzeni olan davanın avukatarından Mehmet Can Sezgin sanıklara yönelik suçlamanın değiştirilmesi gerektiğini ve bu nedenle dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiğini söyledi:
"Sözleşme ve yasadan doğan sorumluluk ihmal suretiyle kasten öldürme suretini içermektedir. Bu nedenle eylemin TCK madde 83’te düzenlenen kasten öldürme kapsamındadır. Sanıkların görev ve yetkileri kapsamında gerekli güvenlik tedbirleri almaları gerekmektedir.
"Atılı suç Mümin Kılıç açısından olası kast ile öldürme, diğer sanıklar açısından kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu oluşturması ihtimaline binaen görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini talep ediyoruz."
İSTAÇ sanıkları: Sorumluluk İBB'nin
Duruşma sanıklardan İSTAÇ A.Ş’ye bağlı Asya yakası kıyı temizlik şefi Tekfur Bingöl savunmasıyla başladı. Bingöl görev tanımını yaparak “Yaşanan kazada sorumluluğum yoktur” dedi.
İSTAÇ A.Ş'de iş sağlığı ve güvenliği şefi olarak görev yapan Zafer Karasaçlı da görev tanımına vurgu yaparak savunmasına başladı. İBB'den şirket olarak kıyıların ve denizlerin temziliğini aldıklarını ifade eden Karasaçlı şöye devam etti:
"Kurbağalıdere ıslah çalışması da İBB ile imzaladığımız sözleşme kapsamında yer alıyordu. Sözleşmede bizim sorumluluğumuz personel ve gerektiğinde ekipmanları temin etmekti. Denetimle İBB ilgileniyordu. Yer tespitini de İBB yapıyordu. Çamur tarama faaliyeti için yer tespiti yapılmadı.
"Şoför Mümin Kılıç bizim şirketimize bağlı şoförlerdendi ve kendisine gerekli bütün eğitimler verilmişti."
Sanık Karasaçlı: Kazadan sonra çalışma planı olduğunu öğrendim
Dere'nin ailesinin avukatlarından Mehmet Can Sezgin söz alarak sanığın savunmasında çelişkili ifadeler oduğunu söyledi:
"İddianame ve valilik belgesine göre söz konusu çalışmanın iş güvenliği yetkileri sözleşmeyle İSTAÇ A.Ş’ye devredilmiş. Belediye'nin ise yasadan doğan sorumluluğu var. Sanık savunmasında iş güvenliği şefi olduğunu beyan etmesine rağmen iş tanımını yalnızca ekipman ve personel temin etmek olarak yapıyor. Bu çelişkinin giderilmesini istiyoruz."
Karasaçlı savunmasını tekrar etti. Davacı avukatlar Karasaçlı'ya söz konusu yerde şantiye oluşturulup oluşturulmadığını, çalışma planının ne zaman yapıldığını ve şoför Mümin Kılıç'ı kimin görevendirdiğini sordu.
Karasaçlı şantiye oluşturulmadığını, çalışma planı diye bir plan olduğunu kazadan sonra öğrendiğini ve bu planı İBB'deki Deniz Hizmetleri Müdürlüğü'nün gönderdiğini, Kılıç'ın nasıl görevlendirildiğiye ilgili de bir fikri olmadığını söyledi.
Sanık Kelleci: Islah planını Talat Gözelle yaptı
İddianame ve bilirkişi raporunda görevnin yanlış tanımlandığını söyleyen İbrahim Ruhi Kelleci İSTAÇ A.Ş'deki görevini "Deniz Hizmetleri Müdürlüğü'nde yönetici vasfım var" olarak tanımladı.
Kelleci savunmasında Karasaçlı'nın söylediklerini tekrar ederek "Sözleşmeyle bizden istenen personel görevlendirilmesi ve ekipman verilmesidir. Biz bunlarla ilgili gerekli teminleri yaptık. Hangi derenin temizleneceği, ne kadar süre çalışma yapılacağı şeklinde tarama faaliyetlerinin yürütülmesi işlemlerinin İBB tarafından yapılması gerekmektedir" diye konuştu.
İddianamede ve bilirkişi raporunda ismi geçmeyen bir isimden söz etti:
"1 Nisan 2016’te Talat Gözelle tarafından Kurbağalıdere ıslahı planı yapılmıştır. Gözelle İSTAÇ AŞ’nin dış görevlisidir. Görev tanımı ise İBB deniz hizmetleri müdürlüğü danışmanlığıdır."
İBB sanıkları: Sorumluluk İSTAÇ A.Ş'nin
Sanık Ata: O gün alanda nöbetçi olan kişi burada yargılanmıyor
İBB Deniz Hizmetleri Müdürlüğü’nden memur Ergun Ata savunmasında İBB’nin İSTAÇ A.Ş ile yaptığı sözleşme kapsamında altı kişiyi kontrol memuru olarak belirlediğini söyledi.
Ata ile beraber İBB çalışanlarından yargılanan Saffet Altındağ ile Kamil Celal Yıldırım da İBB’nin kontrol memuru olarak görevlendirdiği diğer iki isim.
“Kontrol sahası memurlarına rutin alarak nöbet listesi gelirdi. Listeye göre çalışma alanına gidip oradaki kamyonların sefer sayılarını saymam, kaç metreküp taşıma yaptıklarını ve derinlik ölçümü yapmam ve bunlar dışında bir şeye karışmamam söylendi. O saatte orada nöbetçi olan arkadaşın adı bu davada hiç geçmedi.
“Kontrol heyeti altı kişiden oluşuyordu. Ancak bu konuyla sadece üç kişi muhatap olmaktadır. Ayrıca o gün nöbet çizelgesinde ismi bulunan kişi hakkında soruşturma yapılmamıştır.”
Avukatların fiiliyatta sahanın sorumlusunun kim olduğunu sorması üzerine sanık Ata "Ben fiilen saha sorumlusu olarak çalışan birini görmüyordum. Bu nedenle mail İBB Deniz İşleri Müdürlüğü nezdindeki iş güvenliği bölümüne yanlış gördüğüm şeyleri mail olarak attım. Saha sorumlusu sıfatını ben bu kazadan sonra duydum" dedi.
Sanık Yıldırım: Kazadan bir gün önce İBB'de sahadaki aksaklıklarla ilgili toplantı yapıldı
İBB çalışanarından Yıldırım da kontrol memuru olarak görev yaptığını, denetim ve gözetim şeklinde görevleri olmadığını söyledi:
“Harita mühendisiyim iş sağlığı ve güvenliği olarak bir sorumluluğum yok. Bu görevi İBB’nin kendi bünyesinde yapan iş sağlığı ve güvenliği müdürlüğü vardır. Her ay olağan toplantılarda sahadaki aksaklıklarla ilgili kararlar alınır. Kazadan bir gün önce de bu kurul toplanmış ve Kurbağalıdere de bu toplantı gündeme gelmiştir. İbrahim Erhan o işin danışmanıdır.
“İSTAÇ A.Ş çalışanı Talat Gözelle tarafından düzenlenen Kurbağalıdere çalışma planı kazadan dört ay sonra gönderildi. Bana bu planla ilgili görev tebliği yapılmadı. Ayrıca plan incelendiğinde kim tarafından düzenlendiği belli olmadığı gibi imza ve paraf da yok.”
Sanık Altındağ: Kazanın meydana geldiği yol servis yolu
Avukat Sezgin Yıldırım'a şoförlere kimin talimat verdiğini sordu. Yıldırım İBB'nin Şükrü Aslantürk diye sahada görevli bir memuru olduğunu bildiğini ama talimatın kim tarafından verildiğini bilmediğini söyledi.
İBB kontrol memurlarından Saffet Altındağ ise “Kazanın meydana geldiği yol yaya yolu değil servis yoludur" diye ifadesine başladı. Salondan tepkiler gelince Mahkeme Başkanı izleyicileri uyardı.
Şoför Kılıç: Başka biri ittirmiş olabilir
Altındağ'ın ardından savunma yapan şoför Mümin Kılıç olay anını şöyle anlattı:
"Boş vaziyette yük alacağım alana doğru giderken aracımın geri vites ışığı ve geri gittiğine ilişkin ikaz sesi de vardı. Esasında bu işlemleri yaparken yanımızda talimatları veren gözlemciler bulunur ama o kişi o an orada değildi.
"Ben bağırış seslerini duyduğum anda aracımı durdurdum. Baktığımda sol ön tekerleğin dış tarafında olduğunu gördüm. Yabancı uyruklu bir bayan kamyonun altından rahmetliyi çekmeye çalışıyordu. Ben onu ittirip müdahale etmesini engelledim. Benim üzerinden geçmem için tekerleğin iç kısmında kalırdı. O nedenle ben birinin onu ittirdiğini düşünüyorum."
Hakim Uhrağ: Neden beklemedin?
Sanık Kılıç : Benimle birlikteydi ancak o an neden yanımda olmadığını bilmiyorum.
Hakim Uhrağ bu cevabın ardından sorusunu bir kez daha yineleyince Kılıç "Böyle bir kişi hiçbir zaman yanımızda bulunmuyordu" dedi.
Ne olmuştu? 12 Mayıs 2016: İdil'in canına mal olan Kurbağalıdere çalışması İBB-İSTAÇ imzasıyla gerçekleşti. 23 Mayıs 2016: Çalışmayı yürüten ve işveren vekili olan bilirkişi raporunda “müteselsilen sorumlu-asli kusurlu” bulunan İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı, 11 gün sonra İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na terfi ettirildi. Şubat 2017: Birbirini tamamlayan ve 11 İBB çalışanını “müştereken ve müteselsilen” kusurlu ve sorumlu bulan 3 bilirkişi raporu çıktı. Savcılık devlet memuru olan 11 İBB yetkilisinin soruşturulması için Valiliğe başvurdu. 12 Mayıs 2017: İstanbul Valiliği, süresini ve yetkisini aşarak, hukuku çiğneyerek, İdil’in ölümünden 11 gün sonra İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na terfi ettirilen ve asli kusurlu bulunan İdil’in canını alan çalışmanın daire başkanının atadığı müfettiş raporuna dayanarak asli kusurlu/kusurlu bulunanların sorumlu olmadıklarına karar vererek 11 İBB yetkilisinden 8’inin soruşturulmasına izin vermedi. Valilik bu kararını İdil’in ölüm yıldönümünde imzaladı. Haziran 2017: İstanbul Valiliği’nin yargılama hükmü kurarak hukuka aykırı yöntemlerle aldığı “soruşturulamazlar” kararına karşı Şule İdil Dere’nin ailesi İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nde itiraz davası açtı. Temmuz 2017: Bölge İdare Mahkemesi, soruşturmada savcılıkça asli kusurlu bulunan ve hakkında soruşturma izni istenen İBB Teftiş Kurulu Başkanı’nın atadığı müfettişçe kendini soruşturan raporunu kabul ederek İstanbul Valiliği’nin verdiği “soruşturulamazlar” kararını aynen kabul etti. Müteselsilen-Müştereken sorumlu ve kusurlu bulunan asıl işveren İBB'den 8 üst düzey yetkili böylece yargılanamadı. Ağustos 2017: İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kararının yarattığı hak kaybı, Şule İdil Dere’nin yaşam hakkının alınması ve sorumluların korunması gerekçesiyle bireysel başvuru hakkı kullanılarak Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu. Ekim 2017: İstanbul Anadolu 57. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen savcılık iddianamesinde İBB'den yalnızca 1 şef ve 2 şantiye sorumlusu, İSTAÇ A.Ş.'den yalnızca 1 müdür, 1 şef ve bir İSG uzmanı yargılama kapsamına alındı. |
(TP)