Dünya Su Forumu'na (WWF) karşı düzenlenen Halkın Su Forumu'nda, su hakkı savunucuları su özelleştirmelerinin derhal durmasını, temel insan hakkı olan suya ve suyla ilgili sağlık hizmetlerine erişim için, su yönetiminin kamuda ve halkta olması gerektiğini söyledi.
Su hakkı savunucularının uluslararası ağ örgütlerinden Küresel Su Adaleti Hareketi, bir günlük forumu The Marmara otelinde düzenledi.
BM Genel Kurulu Başkanı'nın suyla ilgili danışmanı Maude Barlow, İstanbul'da beşincisi düzenlenen Dünya Su Forumu için "İflas etmiş durumda. Yeni fikirleri yok" dedi.
Barlow: Meşruiyetlerini kaybettikçe daha baskıcı oluyorlar
Şimdiye kadarki bütün Dünya Su Forumlarına katıldığını söyleyen Barlow, "WWF seçkinci. Her şeyin "çok önemli kişi" (VIP) hizmeti var. Kartınız yoksa VIP tuvaletine bile giremezsiniz" dedi, dün (18 Mart) bir yetkilinin VIP geçişinde durduğu için kendisini itelediğini anlattı.
"WWF'de güvende değilsiniz. Meşruiyetlerini kaybettikçe daha baskıcı oluyorlar. İki su hakkı savunucusunun WWF'de 'Tehlikeli barajlara hayır' pankartı açtığı için Türkiye'den sınırdışı edilmesi bunun örneği" diyen Barlow, yalnızca suyun ticarileştirilmesine odaklanan görüşlerin yer bulabildiği forumun "dışlayıcı" olduğunu d söyledi.
Tuncel: Sorun yerel değil, küresel dayanışma gerek
DTP İstanbul Milletvekili ve Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi üyesi Sebahat Tuncel, WWF'de bir avuç insanın suyu nasıl tekelleştireceklerini, insan haklarını nasıl ihlal edeceklerini konuştuğunu söyledi.
Hasankeyf'i sular altında bırakacak Ilısu Barajı ve Munzur Barajı, Şırnak ve Hakkari'deki baraj projelerine dikkat çeken Tuncel, "Kürt sorununda sudan bir duvar örülüyor. Bunlar suyun güvenlik politikaları için nasıl kullanıldığını gösteriyor" dedi. Suyla ilgili kararları halkın vermesi gerektiğini vurgulayan Tuncel "Sorun yerel değil. Küresel direniş ve dayanışma gerek" diye konuştu.
Adam: Özelleştirmeleri devletin baskı aygıtıyla yapıyorlar
Gana'dan gelen, Afrika Su Ağı yöneticisi El Hasan Adam, su özelleştirmelerinin devletlerin baskı aygıtlarıyla mümkün olduğunu, "artık pamuk ipliğine bağlı" olan özelleştirmeler başarısız oldukça baskının da arttığına dikkat çekti; "Mücadelemiz sertleşerek sürmeli. Halkın olanı ve suyunu istiyoruz" dedi. Adam, Avrupa'daki kamu kurumlarının "hizmet sözleşmeleri" aracılığıyla Afrika'daki su özelleştirmelerinde yer almalarını da eleştirdi.
Terhorst: Avrupa hükümetleri şirketlere çalışmayı bırakmalı
Avrupa Su Ağından Philipp Terhorst, Avrupa Parlamentosu'nun suyu insan hakkı olarak görmeyen 12 Mart 2009 tarihli kararını eleştirdi. Terhorst, Avrupa hükümetlerinin çok uluslu şirketlerin yararın çalışmayı bırakmasını, su özelleştirmelerini durdurmasını, su yönetiminin yeniden kamulaştırılmasını veya belediyelere verilmesini istedi.
"Kamu-özel" ortaklıklçarı yerine "kamu-kamu", "kamu-topluluk" ortaklıklarını savunan Terhorst, "Şeffaf, katılımcı, hesap verebilir, halkın ve doğanın haklarını koruyan su yönetimi istiyoruz. Bunun yapıldığı iyi örnekler var" dedi.
Ilısu barajını örnek veren Terhorst, Avrupa hükümetlerinin tehlikeli barajlara destek vermeyi durdurmasını da istedi.
Manahan: Su demokrasi sorunudur
Asya'dkai Focus on the Global South örgütünden Mary Ann Manahan da, Asya Kalkınma Bankası, Dünya Bankası gibi kuruluşların yönetimleri su özelleştirmelerine zorladığını anlattı; "Suya erişim adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği, insanın saygınlığı ve nihayetinde bir demokrasi sorunudur" dedi.
Marquisio: Su yönetimi halkta olmalı
Uruguay'dan Adriana Marquisio da suyun kâr için değil, kamu eliyle yönetilmesi gerektiğini söyledi. "Ama kamu devlet denetiminden daha geniştir. Kamu yönetimi alternatif, toplulukların başını çektiği yönetişim yapılarını da tanımalı" diye konuştu. (TK)