" Bilgi Edinme Hakkı Yasası, kamu kurumlarına kendi faaliyet raporlarını İnternet'te yayınlama zorunluluğunu getiriyor.Yönetimde şeffaflık açısından, kurumlara kendileriyle ilgili bilgileri paylaşma yükümlülüğünü getirmesi açısından oldukça yararlı" diyor İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan.
İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Yusuf Alataş, derneğin eski başkanı Hüsnü Öndül, avukatlar Noyan Özkan ve Senih Özay, bilgi edinme hakkının Türkiye'deki durumunu bianet'e değerlendirdi.
Özkan: Gazeteciler bu hakkı kullanmalı
Noyan Özkan, "Bilgi edinme hakkı ne kadar sık kullanılırsa, eksiklikler de o oranda ortaya çıkar. Yurtdışında, gazeteciler haberlerini bu haktan yararlanarak yaratıyorlar. Bizim gazetecilerimiz de bunu kullanmalılar. Kamu kurumlarının başvurulara 15 gün içinde yanıt vermesi gerekiyor. Bu yeterli bir süre."
Özkan, hakkın kullanımının yaygınlaşmasının sivil topluma bağlı olduğuna işaret ediyor:
"Yönetimde şeffaflık, yurttaşlara ve sivil toplum örgütlerine, meslek kuruluşlarına bağlı. Bu yöntemi çok sık kullanmalılar. Yalnızca posta yolunu değil, İnternet'i de kullanmalılar. İnternet bedavaya yakın bir yöntem."
İtiraz hakkıyla baştan savmanın peşine düşünün
Alataş, "Devlet kurumları kültür olarak sorgulanmaya alışkın, yatkın değiller" diyor. "İHD'ye gelen başvuruların devlet kademelerine iletilişine ve bunlara gelen yanıtlara baktığımda, bu hakkın pratikte çok işleediğini, geçiştirildiğini söylemek yanlış olmaz."
Özkan da, kurumların baştan savma taktiklerine dikkat çekiyor:
"Yönetime katılım ayağında, kamu kurumlarında yurttaşa cevap ve bilgi verirken, halen isteksizlik, gecikme, baştan savma yaklaşımlar devam ediyor.
Bazı kurumlar hiç cevap vermiyor. Bazıları üstü örtülü ve baştan savma yanıtlar veriyor; konunun özüne, istenen bilginin kendisine değinmeden. Bazıları yasadaki istisnai hükümlere sığınarak yanıt vermiyor."
Ancak, iki hukukçu da, bilgi edinme başvurularına gelen yanıtlara itiraz hakkının kullanılmasının önemini vurguluyor.
Alataş, "Yurttaşların itiraz ve şikayet hakları var. Bilgi edinme hakkı, bu mekanizmalar öğrenildikçe gelişecek" derken, Özkan, sürecin suç duyurusuna kadar ulaşabileceğini söylüyor.
"Sivil toplum baştan savma yanıtın peşini bırakmamalı. Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na itiraz yolunu denemeliler. Arıca, keyfi davranan yöneticiler hakkında görevi ihmalden ve yetkiyi kötüye kullanmaktan, TCK'nin 257. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda da bulunmalılar. Çünkü kanun, kurumlara titiz davranmaları yükümlülüğünü getiriyor."
İki örnek: Bergama ve İnsan Hakları Danışma Kurulu
Bilgi edinme hakkının ne durumda olduğuna dair ilk örneği, Avukat Senih Özay veriyor; Bergama'da siyanür kullanarak altın madenciliği yapmaya çalışan yöntemiyle Koza Altın A.Ş.'yle ilgili bilgi edinme başvurusu sürecini anımsatıyor.
Bergamalı köylülerin avukatları Ömer Erlat, Noyan Özkan ve Arif Ali Cangı, Şubat 2005'te Maliye ve Enerji Bakanlıklarına madenle ilgili sorular sormuş, her iki bakanlık da, sorulara "açıklanması halinde ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek veya haksız rekabet ve kazanca sebep olacak bilgi ve oldukları", soruların yanıtlarının "ticari sır ve vergi mahremiyeti" kapsamında olduğu gerekçesi ile yanıt vermemişti.
Avukatlar bunun üzerine 9 Mart'ta Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na başvurmuş; Kurul da, avukatların başvurusunun "kamu yararı" taşıdığına oybirliğiyle karar vermişti.
Fakat Özay, bu kararın da sonuç getirmediğini vurguluyor:
"Kurulun kararına rağmen, Maliye Bakanlığı da, Enerji Bakanlığı da bilgi vermemeyi becerebildi. Biz de İdare Mahkemesi'ne başvurmak zorunda kaldık. Şimdi benim kaygım şudur: Yargı Değerlendirme Kurulu'nun gerisine düşerse, n olur?"
Bir diğer örneğiyse, Yusuf Alataş anımsatıyor:
"Ankara Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi, İnsan Hakları Danışma Kurulu'yla ilgili Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'ndan bilgi istemişti. Oysa gelen yanıt 'her şey yönetmelik çerçevesinde' oldu. Bilgi edinme hakkı İnsan Hakları Başkanlığı'nda bile işlemiyor."
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne bağlı İnsan Hakları Merkezi, 16 Aralık 2004'te Bilgi Edinme Yasası kapsamında, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na, İnsan Hakları Danışma Kurulu'na seçilen örgüt ve üyelerin hangi ölçütlere göre seçildiğini sormuştu.
İnsan Hakları Başkanlığı 31 Aralık'ta yanıt verdi. Ancak gelen yanıtta, ölçütler yerine genel ifadeler yer alıyordu. O dönemde kurula yeni seçilmiş olan kişilerin kısa özgeçmişlerinin bulunduğu basın bülteni de yanıta eklenmişti. Bir de, Danışma Kurulu'nun işleyişini düzenleyen yönetmelikten alıntılar vardı.
Yanıtta, nelerin değerlendirildiği genel olarak vardı, ama neye göre değerlendirildiği, yani ölçütler yoktu. Özetle, merkezin sorduğu sorular yanıtlanmamıştı.
Merkez, soruların yanıtlanmamış olduğu gerekçesiyle, başvurusunu 16 Şubat'ta tekrarladı. Ancak bu kez 10 Mart 2005'te gelen yanıt daha da ilginçti. Bilgi Edinme Yasası'nın "Daha önce cevaplandığı halde aynı kişiler tarafından yapılan tekrar mahiyetindeki başvurular işleme konulmaz" hükmüne dayanarak başvuru reddediliyordu.
Alataş: Özelleştirmelerde bilgi edinme hakkını kullanmalı
Yusuf Alataş, bilgi edinme hakkına, daha çok ekonomik ve sosyal hakların, kolektif hakların kullanımında ihtiyaç duyulacağını vurguluyor; özelleştirme sürecini örnek veriyor:
"Birinci kuşak hakların ihlalini bireyler kendi üzerlerinde somut olarak hissedebiliyor. Ama diğerlerinde, bir bütün olarak insanların ortak hakları söz konusu olduğunda, doğrudan algılama olmadığı için bilgi edinme hakkı, yurttaşlık bilinci daha da önem kazanıyor.
"Örneğin özelleştirme nedir? Kuruluşlar niçin özeleştiriliyor? Bazı kurumlar özelleştirilirken diğerleri niçin özeleştirilmiyor? Bu sorular, yaşamsaldır.
Erdemir, Tüpraş özelleştiriliyor. Öte yandan üretime, istihdama hiçbir katkısı olmayan orduevleri özelleştirilmiyor. Neden? Kamuoyu bu konuda yeterince bilgi sahibi değil. Devlet, yönetim tarzının sorgulanmasını engelliyor.
Biz henüz ekonomik ve sosyal haklar aşamasına geçebilmiş değiliz. Gelişmiş ülkelerse kolektif hakları, dayanışma haklarını konuşuyor."
Özkan: İstisnalar yasayı kitleyebilir
Hüsnü Öndül, "Bilgi edinme hakkı, doğrudan doğruya demokrasiyle bağlantılı; çünkü yurttaşların bilgi edinemeyeceği alanlar var Türkiye'de. Ve bu yasa hükümleri haline getirilmiş. Devlet sırrı, milli güvenlik ve benzeri nitelendirmelerle, mahkemelerden bile gizlenen bilgiler var" diyor.
Noyan Özkan da, istisnaların, kısıtlamaların yasayı işlemez hale getirebileceğine dikkat çekiyor:
"Yasada askeriyeyle ilgili, mevcut, devam eden yargılamalarla, ticari sırlar ve benzerleriyle ilgili kısıtlama ve istisnalar, kötüye kullanmaya müsait. Kanunu işlemez hale getirebilir."
Yusuf Alataş'sa, "Bilgi edinme hakkı, yurttaşlık bilincinin ön koşulu" diyor.
"Yurttaşlığı itaat olarak algılıyoruz; pasif, sorgulamayan bir yurttaşlık bilincimiz var. Hakları talep etmek, kamusal ortamın oluşmasına katkı sağlayacak, sorgulayabilecek, denetleyebilecek aktif yurttaşlık bilincinin gelişmesi gerek. Aksi halde demokrasi bilinci de gelişmiyor. Bunlar, sistemin gelişmesi açısından da gerekli.
Bu yüzden, bilgi edinme hakkı, bu hakları kullanmanın önkoşuludur."
Yasanın getirdiği sınırlar
Bilgi Edinme Hakkı Yasası'nın dördüncü bölümü, bilgi edinme hakkının sınırlarını düzenliyor:
"Madde 15 - Yargı denetimi dışında kalan idari işlemlerden kişinin çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte olanlar, bu Kanun kapsamına dahildir. Bu şekilde sağlanan bilgi edinme hakkı işlemin yargı denetimine açılması sonucunu doğurmaz.
"Madde 16 - Açıklanması halinde Devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır.
"Madde 17 - Açıklanması ya da zamanından önce açıklanması halinde, ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek veya haksız rekabet ve kazanca sebep olacak bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır.
"Madde 18 - Sivil ve askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır. Ancak, bu bilgi ve belgeler kişilerin çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte ise, istihbarata ilişkin bilgi ve belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı içindedir.
"Madde 23 - Kanunlarda ticari sır olarak nitelenen bilgi veya belgeler ile, kurum ve kuruluşlar tarafından gerçek veya tüzel kişilerden gizli kalması kaydıyla sağlanan ticari ve mali bilgiler, bu Kanun kapsamı dışındadır."