Doğan'ın sahibi olduğu gazetelerin Almanya'da süren ve Erdoğan'ın da adının karıştığı Deniz Feneri e.v. davasıyla ilgili iddiaları gündeme taşımasının ardından başbakan tepki göstermişti.
Erdoğan, Doğan Grubu'nun iktidardan ticari taleplerde bulunduğunu, bunlar gerçekleşmeyince de iddiaları ortaya attığını söylemişti. Doğan'sa Erdoğan'ı "şantaj yapmak"la suçlamıştı.
"Sadece Deniz Feneri değil"
Savran, “Elbette tartışma Deniz Feneri'nden ibaret değil. Ergenekon davası devletin cerahatini ortaya saçmıştı. Bu tartışmada da burjuvazinin Ergenekon’u açığa çıkıyor” dedi.
“İlk olarak, yolsuzluk olaylarının burjuvazinin kendi içindeki kavgada Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yıpratılmasında kullanıldığını görüyoruz. Baykal’ın yaptığı konuşmalar bunu gösteriyor.
Öte yandan Doğan’ın basın özgürlüğünün kısıtlanmasından bahsediyor. Sormak lazım, 2002-2007 döneminde, muhalif basına, Kürt basınına baskılar yapılırken kendi medyasının hiç sesi çıkmıyordu. Demek Doğan medyası AKP’yi desteklerken muhalif ses kalmamış.”
Laik muhalefet
Savran, yaşanan tartışmanın “laik burjuvazinin AKP’ye muhalefet etmesiyle doğrudan ilişkili olduğunu” belirtti ve şunları söyledi:
“Doğan, Mustafa Sarıgül aracılığıyla 255 milyon dolarlık araziyi alıp byeni imar planıyla fiyatını 3 milyar dolara çıkarmaya çalışıyor, Başbakan’dan rafineri için izin istiyor, Erdoğan ‘işin içinde Berlusconi var, Putin var’ diyor. Burjuvazi kirli ilişkiler içinde muazzam karlar elde ediyor ve biz bunları ancak holding patronuyla başbakanın arası açılınca öğrenebiliyoruz.”
“Özelleştirme zihniyeti"
Savran, devlet eliyle kamu kaynaklarının sermaye gruplarına aktarılmasının yarattığı mücadeleye dikkat çekiyor.
“Aslında TÜPRAŞ kamu malı olmaya devam etseydi bu ayak oyunları oynanmayacaktı. Doğan’ın kendisinden istediği arazi için Erdoğan ‘bizim Çalık yapacak’ demiş. Bir başbakanın ağzından böyle bir laf nasıl çıkar? Bu tartışma, yağmalama sistemini net bir şekilde ortaya çıkarıyor, çünkü bahsedilen gruplar Türkiye burjuvazisinin en has grupları. Söz konusu olan, üretim sermayesinin devlet eliyle toprak rantından beslenmesi.”
Savran’a göre bu tartışmada taraf olmak anlamsız, bu iki tarafın dışında olan üçüncü bir cephe mümkün:
“İşçiler ve emekçiler, Kürtler ile birlikte burjuvazinin iki kampından bağımsız kendi sınıf politikasını oluşturmalı, bu tartışmada taraf olmaktan hiçbir çıkarları yok.”(OA/EÜ)