Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Girişimi’nin düzenlediği ve başta Kenan Evren olmak üzere dönemin Milli Güvenlik Konseyi (MGK) üyesi generalleri Sedat Celasun, Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya ve Nejat Tümer’in simgesel olarak yargılanmasını amaçlayan “12 Eylül Vicdan Mahkemesi” bugün dönemin tanıklarının da katılımıyla gerçekleşti.
Bilgi Üniversitesi Mahkeme Salonu’nda yapılan toplantıya yaklaşık 300 kişi katıldı.
Mahkeme başkanı avukat Fethiye Çetin, yaptığı açılış konuşmasında, 12 Eylül darbesinin “kurumları, kuralları ve zihniyetiyle sürdüğünü ve hayatın her alanını etkilemeye devam ettiğini” söyledi.
Çetin, suçluları belli olan dönemin bireylerin vicdanlarında mahkum edilmesi için geçmişle yüzleşmek gerektiğini, bunun ise ancak “toplumun aktif katılımıyla oluşturulacak kapsayıcı çözümlerin kalıcı hale getirilmesiyle” mümkün olacağını vurguladı.
Mahkemeye Orhan Miroğlu, Ragıp Zarakolu, Hacay Yılmaz, Sabahattin Selim Erhan, Atilla Keskin, Bülent Aydın, İhsan Eliaçık ve Hüner Buğdaycıoğlu da tanıklıklarıyla katıldı.
"Tercih bize ait”
İlk iddianameyi sunan avukat Ergin Cinmen, 12 Eylül’ün yarım kalan 12 Mart darbe sürecinin devamı olduğunu ve günümüzü anlamak için 12 Eylül öncesinin sosyal ve iktisadi boyutu anlamak gerektiğini söyledi.
“IMF’nin hazırladığı neo-liberal iktisat politikalarını içeren 24 Ocak kararlarının uygulanmasının önünde en büyük engel demokratik düzen ve sendikalardı. 12 Eylül’ün yapımcıları, bir kuyumcu titizliğiyle önce işçi sınıfının sendikal örgütü DİSK’i, daha sonra da herkesi Türkleştirme politikası gereği etnik grupları ortadan kaldırmayı planladılar.”
Yazar Ahmet İnsel’in hazırladığı ikinci iddianameyi Küresel Eylem Grubu aktivisti Meltem Oral okudu.
İddianamede, dönemin MGK üyelerinin insanlığa karşı da suçlu olduğu vurgulandı.
İHD
İddianamelerin okunmasının ardından tanıkların anlatımlarına geçildi. İlk sözü alan mahkum annesi tanık Leman Fırtına, özgürlük için mücadele verdiklerini ve bu yüzden İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) kurduklarını söyledi:
“Anneler olarak biz de çok baskı gördük 12 Eylül’de. Çocuklarımızın durumunu duyurmak için Meclis kapısına gittiğimizde, yerlerde sürüklendik, coplandık ve Didar Şensoy’u orada kaybettik.”
Yazar Adalet Ağaoğlu ise geçmişle yüzleşebilmek için resmi tarihin bir kenara bırakılması gerektiğini söyledi:
“Kemalizm iyi olsaydı buralara gelir miydik? Buradan sesleniyorum, lütfen TSK bütçesi Meclis’te görüşülsün, bir TBMM ihtilali istiyorum artık.”
Daha sonra sözü alan tanık mahkum Salih Sezgin, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadıklarını anlattı:
“Cezaevine girdiğimde 17 yaşındaydım, Türkçe bilmiyordum doğru düzgün. Hiçbir devletin kendi vatandaşlarına anlatılanlar kadar kötü davranabileceğini inanmazdım, ta ki Diyarbakır Cezaevi’ne girene kadar...
“İçi insan pisliği dolu, bir kişilik hücrelerde 30-40 kişi kaldık. Kışın çırılçıplak havalandırmaya çıkarıldık, çıplak şekilde birbirimizin üzerine binmeye zorlandık.
Bütün bu işkencelerin tek sebebi vardı: Kürt olmamız. Biz hesap sormadıkça vicdanımız yaralı kalacak.”(OA/EÜ)