Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Doğan Grubu Başkanı Aydın Doğan arasında geçen hafta başlayan tartışmalar, basın özgürlüğü ve medya-sermaye ilişkileri gölgesinde editoryal bağımsızlık ve bağımsız habercilik ihtiyacını bir kez daha ortaya koydu.
6 Eylül'de ortaya çıkan tartışmada hükümete yakın Sabah, Star ve Yeni Şafak gazetelerinde başbakanın Doğan'a yönelik suçlamaları öne çıkarken Doğan Grubu'na bağlı Hürriyet, Radikal, Milliyet ve Posta gazetelerinde Doğan'ın Başbakana yanıtı manşetlerdeydi.
Hürriyet'te "Doğan" manşette, Sabah'ta "Çalık" yok
Örneğin, Hürriyet'in "Biat Etmeyiz. Demokrasi ve Özgür Basını İçine Sindir" haberinde sorun sadece bir basın özgürlüğü meselesi olarak yansıtılırken, Sabah da başbakanın Doğan'ın rafineriyle ilgili girişimleri geri çevirirken söylediği ifade edilen "Çalık Grubu'na verdik" sözlerini yayınlamadı. Çalık Sabah gazetesini yakın geçmişte satın almıştı.
Sabah okur temsilcisi Yavuz Baydar, bugünkü "Bizi Rahat Bırakın" başlıklı yazısında, gazetesiyle ilgili özeleştirilere de yer vererek, Erdoğan-Doğan kavgasında medya patronlarının halka özür borcu olduğunu yazdı.
Baydar'dan özeleştiri
Editoryal bağımsızlık ihtiyacını öne çıkaran yazısında Baydar, Doğan Grubu'na bağlı gazeteler ve yazmakta olduğu Sabah'ı da dahil ederek, sorularını sıralıyordu:
"Hilton, rafineri vb. konularda yapılan görüşmeler neden Doğan Grubu'nda haber olamıyor? Orada çalışan dürüst araştırmacı muhabirler neden kıvranıyor? Rafineri görüşmelerinde Çalık Grubu'nun da adı geçiyor olduğuna göre, bizler acaba Sabah'ta bu haberlerin üzerine neden gidemiyoruz?"
Editoryal bağımsızlığın iki "baskı ve korku kaynağı" olarak siyasi iktidar ve patron iktidarından mutlaka kurtarılması gerektiğini açıklayan Baydar, grup başkanı Ahmet Çalık'tan bu süreçteki "yanlışları" görmesini istedi.
"Her zaman olduğum gibi özgürüm"
bianet, Baydar'a yönelttiği "yazıyı yazarken kendinizi ne kadar özgür hissettiniz? sorusuna, "Şimdiye kadar ne kadar özgürsem, şimdi de o kadar özgürüm" yanıtını aldı.
Baydar, politik-ekonomik ve siyasi müdahalelere karşı bağımsız haberciliğe geçişin ilk aşaması olarak, medya patronlarının kamuoyuna, "Biz gazetecileri özgür bırakıyoruz. Onların bağımsızlarına saygı duyacağız. Son söz daima onların olacak ve onlara karışmayacağız" şeklinde bir deklarasyonla taahhütte bulunmalarını görüyor.
Bu sözlü kontratın ardından, kendilerini güvende hissetmeleri halinde gazetecilerin bir araya gelebileceklerini kaydeden Baydar, "Bunları çok zor görüyorum. Gazetecilikten uzaklaşmış yepyeni bir 'gazeteci türü' üretmiş bir ülkede işlerin toparlanması çok zor" demeden edemiyor.
Baydar, Türkiye'ye özgü farklı çözüm modellerine gazetecilerce karar vereceğini, etik gözlemevi veya medyanın ayrı ayrı veya kendi içinde güvenlik mekanizmaları oluşturabileceğini; medya içinde, hizmet mercisi olarak öncelikli olarak halkı gören yönetici ve gazeteciler atanabileceğini söyledi. (EÖ/EÜ)