Yaklaşık 100 öğrenci Boğaziçi Üniversitesi’nde her türlü ayrımcılığın, hak ihlalinin, baskının ve dayatmanın karşısında olduklarını duyurdu, üniversitelerdeki türban yasağını kınadı.
“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” sözüne atıfla kendilerine “Tuhaf Teferruatlar” diyen öğrenciler kısa bir yürüyüşün ardından okulun Güney kampüsü girişinde bir basın açıklaması yaptı.
“Yasakçı zihniyet tamamen kalkmadan hiçbir özgürlük tam değil”
Açıklamada tüm yasaklar ve ayrımcılıklar kalkmadan hiçbir özgürlüğün tam olamayacağı savunularak başörtülüler, Kürtler, Aleviler, azınlıklar, 301 mağdurları ve haksızlığa uğrayan herkes için adalet istendi.
"Başörtüsünü politikleştiren de yasaklayan da biz değiliz”
Anayasa değişikliğinin eğitim hayatları üzerindeki sonuçlarını sorduğumuz başörtülü öğrencilerden Sümeyye Kavuncu şöyle konuştu:
"Elimizde anayasal bir hak olduğu için eskiden daha korkak olan arkadaşlarımız şimdi biraz daha cesur davranabiliyor. Ama okul yönetiminin ve arkadaşlarımızın bize karşı tutumları açısından durum kötüleşti. Bu konu gündemde kaldıkça, ortam gerginleştikçe bunun yansımalarını biz yaşıyoruz. Çünkü biz ortamı geren insanlar olarak görülüyoruz. Halbuki başörtüsünü politikleştiren de yasaklayan da -ister İslamcı olsun ister Kemalist- bizim onayladığımız insanlar değil."
“Tüm adaletsizliklere birlikte karşı çıkılmalı”
Ülkedeki bütün adaletsizliklere karşı birlikte mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizen Kavuncu, Boğaziçili öğrencilerin Türkiye’ye “bir arada yaşam” örneği sunduğunu da savundu:
“Bizim burada, Boğaziçi Üniversitesi’nde kardeşçe bir ortamımız var. Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, başı açık kadınlar, başı kapalı kadınlar, bunların hepsinin bir arada mutlu bir şekilde yaşayabileceğinin örneğini vermiş olduk. Dileğimiz Türkiye’nin her tarafında bunun başarılması.”
Gambetti: Kutuplaşmaya karşı ortak bir dil olmalı
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Zeynep Çağlayan Gambetti de eylemi olumlu bulduğunu söyledi:
"Türbanla ilgili yasa değişikliklerinin getirdiği belirsizlik ortamı önümüzü açacağına kapattı. Gerek öğrenciler gerekse de öğretim üyeleri arasında başörtüsüne tepkiler arttı, bir kutuplaşma yaşandı. ‘Ayrı taraflarda değiliz, ortak bir dil oluşturabiliriz’ mesajı çok önemli. Başörtüsü meselesinin Türkiye’deki diğer meselelerden ayrıştırılarak konuşulması baştan beri çok yanlıştı. Tüm özgürlüklerin, Alevilerin, Kürtlerin, azınlıkların haklarının vurgulanması çok önemli. Bunu yapanın başörtülü kızlar olduğu gerçeği de görülmeli. Bisiklet nasıl binerek öğrenilirse demokrasi de yaşanarak öğrenilir. Bence Boğaziçi’nde olan bu." (KM/GG)