Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yüksel Taşkın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın en son Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'ne (TÜSİAD) yönelttiği sert üslupla iş dünyası üzerindeki gücünü kullandığını ve otoriter baskı uyguladığını söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın referandum konusunda TÜSİAD'ın "evet"çi mi "hayır"cı mı olduğunu açıkça ortaya koyması gerektiğini söyleyip "Taraf olmayan bertaraf olur" şeklindeki sözlerini Taşkın şöyle değerlendirdi:
"Bu sözün sadece iktisadi bir mesajı yok; iktisadi, siyasal ve kültürel üç mesajı var. Kültür ve ekonomi artık iç içe geçti ve sağdaki siyasetçiler bunu çok iyi kullanıyor. İkili bir karşıtlık yaratarak siyasal iletişim stratejisi kuruluyor. Erdoğan'ın sözlerinde müthiş bir otoriterlik var. Üstelik sadece TÜSİAD'a değil, sendikalara da aynısını yapıyor. Bu otoriter baskı çok sakıncalı çünkü isim kullanarak sendikalara, TÜSİAD'a sataşıyor. 'Biz' ve 'onlar' ayrımını kurmuş oluyor."
Korku yaratmak için elinde koz var
Taşkın, "Şunu sormak lazım, Başbakan, bu ülkede bir iş grubunu isterse batırabilir mi? Evet, isterse yapabilir" diyerek, Erdoğan'ın bu kozu elinde tutuğunu ve gerektiğinde "korku" yaratmak için kullandığını söyledi:
"Demokratik ülkelerde başbakanlar bir iş grubunu batıramaz ama bizde yapabiliyor, bu da demokrasimizin ölçütünü gösteriyor. Rusya'da da Putin yapıyor bunun benzerini. Erdoğan da bu gücünü Doğan grubu üzerinde kısmen kullandı. Başbakan Erdoğan Türkiye gibi bir ülkede isterse Hürriyet gazetesini bir Sabah gazetesi yapabilir; bu gücünün farkında ve bunu bir tehdit unsuru olarak kullanıyor. Evet, tehdit etmekle yapmak arasında fark var ama Başbakan gücünü hissettiriyor. Ama gerçekliği gözardı etmemek gerekir. Son 10 yıla bakalım; TÜSİAD eziyet mi çekmiş, iş dünyasının kâr oranları mı düşmüş? Hayır. Başbakan aslında zenginlerin düzenine pek dokunmuş değil."
Erdoğan'ın siyasette "muhafazakar popülizm" stratejisi uyguladığını belirten Taşkın, bunu şöyle anlattı:
"Erdoğan burada ikili ayrım uyguluyor. Ayrımın bir tarafında 'sessiz muhafazakar' bir kitle; diğer tarafında ise Erdoğan'ın bazen 'Batılı', bazen 'tuzu kuru zenginler' dediği kitle var. Sessiz çoğunluğun yanındayım, diyen Başbakan gerçekte zenginlere dokunmuyor. Ama siyasette gerçeklikten çok, onun nasıl algılandığı önemli. Yoksul bir insan bu ikili kültürel bölünmede kendini Erdoğan'ın yanında hissedebilir." (SP)