Kolluk güçlerinin işlediği insan hakları ihlallerinin şikayet sisteminin daha etkili ve hızlı işlemesini sağlamak, saydamlığını ve güvenilirliğini geliştirmek için yeni bir yasa tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda tartışılırken, basında askerlere dokunulmazlık getirecek başka bir yasa tasarısı haberleri yapılıyor. Hafıza Merkezi'nden avukat Emel Ataktürk Sevimli bu ikili durumu "Askeri ve sair kolluğu ağırlamak ve aklamak için güzel bir sistem" olarak değerlendiriyor.
Mehmet Y. Yılmaz 29 Şubat günü Hürriyet gazetesindeki köşesinde “Askere dokunulmazlık tasarısı” başlıklı yazısında AKP iktidarının yeni bir yasa tasarısı hazırlığından bahsetti. Tasarıyı "Askerler, terörle mücadeleden kaynaklanan silah kullanma yetkisini aşma, işkence, kötü muamele gibi konularda suçlanmaları halinde, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı izin verdiğinde yargılanabilecekler" şeklinde tarif etti.
Ardından Okan Müderrisoğlu 16 Nisan günü Sabah gazetesinde “Kent içi terörle mücadele” başlıklı yazısında bahsetti. Onun tarifi biraz farklıydı: Operasyonlar sırasında yargıya intikal edebilecek problemlerde, “askerler için görev suçundan hareketle, askeri yargı yetkili olsun" şeklindeydi
20 Nisan günü CNN Türk “TSK'ya yeni yetkiler ve yasal koruma geliyor” başlıklı bir haber yaptı. Haber Mehmet Y. Yılmaz’ın yazısıyla aynı çizgideydi.
“Askere dokunulmazlık” meselesi haberleştirilirken, Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması‘na dair kanun tasarısı hazırlanışından 6 yıl sonra Meclis Genel Kurulu’na geldi. AB uyum yasalarına uygun düzenlemelerden biriydi.
Tam da askere dokunulmazlığın “Beyaz Toroslu” günlere dönme endişesini bir kez daha yaşattığı dönemde kolluk güçlerinin sebep olduğu insan hakları ihlallerinin etkin bir biçimde önlenmesi için yeterli mekanizma bulunmadığını belirten gerekçeyle hazırlanan tasarı görüşülmeye başlandı.
Ferhat Encü, Şırnak Milletvekili olarak kendi seçim bölgesinde yaşanan insan hakları ihlallerini şikayet ettiklerinde mülki amirlerin duyarsız kaldıklarına dair konuşma yaparken AKP’lilerin saldırısına uğradı.
2010 yılında tasarıyı yazan AKP ile 2016’da Meclis’te koltuk işgal eden AKP’liler aynı şekilde davranmıyordu.
Emel Ataktürk Sevimli hakkında Hafıza Merkezi kurucularından.1988 Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1989 yılından bu yana İstanbul Barosu üyesi. İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Helsinki Yurttaşlar Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarında üye ve yönetici olarak görev aldı. İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi, Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından verilen eğitimlere öğrenci ve eğitimci olarak katıldı. Bu kuruluşlar tarafından hazırlanan yayınların bir kısmına çalışmalarıyla destek sundu. Halen Hafıza Merkezi‘nde hukuk alanında proje yöneticiliği görevini sürdürüyor. |
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Hukuku Programı Yöneticisi Emel Ataktürk Sevimli bu iki tasarı hakkında sorularımızı yanıtladı.
“Askere koruma” şeklinde tarif edilen yasa tasarısını 1990'lı yılların faili meçhul cinayetlerinin yaşandığı, "güvenlik güçlerinin" dokunulmaz olduğu cezasızlık günlerine yeniden dönme işareti olarak yorumlayabilir miyiz?
Tasarı bu haliyle kanunlaşırsa iki alanda ağır sonuçlar doğuracak. Birincisi siyasi etkisi, ikincisi cezasızlık zırhını güçlendiren etkisi olur.
Daha birkaç yıl öncesine kadar askeri vesayeti sona erdirmekle övünen mevcut iktidar, bu yasa ile askeri vesayeti tekrar geri davet etmiş olacak. Bu kanunun çıkarılması hiç kuşku yok ki Kürt sorunu ile doğrudan ilgili ve sorunu siyasetle çözme becerisini gösteremeyen sivil yönetimin askere ve askeri yöntemlere teslim olmuşluğunun tescili anlamına gelecek.
Hükümet 2010 da kaldırdığı ama sonra başka şekillerde revize ettiği EMASYA protokolünü bu kez askerin geniş yetkilerle donatıldığı ve güçlenmiş olarak geri döndüğü haliyle tekrar devreye sokmuş olacak.
Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda yürütülen sorunlu yargılamalar JITEM gibi derin devlet yapılanmalarına karışanların dahi aklandığı, suçluyla suçsuzun ayırt edilmediği bulanık ve karanlık sonuçlar doğurdu. Arkasından 90'lı yıllarda Kürtlere karşı işlenen ağır insan hakları ihlallerinin sorumlularının yargılandığı Çitil, Temizöz gibi davalarda artarda beraat kararları geldi.
Siyasi dengelerin değiştiği, iktidarın askerle yeniden barıştığı ve attığı her adımda askerin elini güçlendirmeyi amaçladığı aslında epeydir aşikâr. Bu yasa tasarısı vaziyeti sadece tescillemiş oldu ve evet özellikle son dönem operasyonlarında sivillere yönelen ağır insan hakları ihlallerine ve yargının tutumuna bakacak olursak ne yazık ki göstergeler 90'lı yılların siyaset ve yargı pratiğine hızla geri dönüldüğüne işaret ediyor.
"Önemli olan yasaların isimleri değil"
1990'larda faili meçhullere ve cezasızlığa kanunsuzluk neden oluyordu, eğer bu yasa geçerse "güvenlik güçlerinin" suçları "kanunlaşacak" gibi bir yorum yapmak mümkün mü?
Aslında pek de öyle değil. Türkiye'de tüm iktidarlar arasında elden ele devredilen ve devamlılığı özenle sağlanan en temel yasalar güvenlik görevlilerini koruyan kollayan bu tür yasalar. Bu tür yasaların ismi değişse de bir şekilde hep varlar.
90'lı yıllarda Olağanüstü Hal Kanunu'nda da, başta 23.madde, suça karışan güvenlik görevlilerini koruyan kollayan düzenlemeler ve izin mekanizmaları (4483 sk) vardı. Nitekim o yıllarda yaşanan binlerce keyfi infaz ve zorla kaybetme, işkence ve kötü muamele, milyonlarca insanın köy boşaltmaya ve göçe zorlanması gibi suçların sorumluları bu nedenle yargı önüne çıkarılamadı. Yıllar boyu neredeyse hepsi korundu. 2000'li yıllarda açılan pek az sayda davada da hakikatlerin ortaya çıkarılması ve gerçek bir yüzleşme amaçlanmadı. Davalar siyasal hesaplaşma aracı olarak kullanılıp sönümlendirildi.
Bugüne geldiğimizde ise mesele şu: 90'lı yılların üzerinden uzun zaman geçti. AİHS'nin birçok protokolü kabul edildi. AİHM yargı yetkisi TC tarafından tanınmış ve AB sürecinde eksik ve sorunlu da olsa birçok uyum yasası çıkarılmış durumda. Yargısal uygulamaya ışık tutacak birçok AİHM kararı var. AYM var. Hala yurttaşları devlet karşısında bu kadar savunmasız bırakan, güvenlik görevlilerini tek yanlı olarak koruyan kollayan ve özgürlüklere kapalı yasalar yapılması kabul edilebilir bir şey değil.
Bu ülkede hala dokunulamaz/soruşturulmaz kişi ve kurumlar var ve bunlar ne kadar çoksa demokrasiye o kadar uzağız demektir.
Tasarıda amaç 'askerin yalan beyanlarla yargılanmasının önüne geçmek' olarak belirlenmiş. Peki ya asker suç işlemişse ne olacak ?
AİHM, geçen yıl “Benzer vd.” davasında Türkiye'yi 38 davacıya 2 milyon 305 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti. AİHM'nin kararında Türk ordusuna ait askeri uçakların salt korucu olmayı reddettikleri için 26 Mart 1994’de Şırnak’a bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerini bombaladığı, davacı Benzer'in 30’dan fazla akrabasını öldürdüğü, bazılarını yaraladığı, malları ve çiftlik hayvanlarını imha ettiği yazılı. Tüm yargılama sürecinde TSK bombalama olayını kendisinin değil PKK’nin yaptığını iddia etti. Yıllar sonra belgeleriyle bombalamayı TSK’nin yaptığı saptandı. AİHM kararına rağmen Türkiye'de, şu ana kadar hiçbir askeri, idari veya sivil yetkili bu olay nedeniyle yargılanıp ceza almadı. Dava zamanaşımına uğratıldı.
Uludere'nin akıbeti ortada ve son operasyonlar sırasında sivillere yönelik ağır insan hakları ihlalleri için de tek bir soruşturmada tek bir şüphelinin bile ifadesi alınmış değil.
Yasa tasarısının amacını bugün ve dün olanları bir bütünlük içinde düşünerek değerlendirmek lazım.
Bu yasa taslağını askere dokunulmazlık olarak yorumlayabilirsek, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının görüşüldüğü günümüzde "Yepyeni Türkiye" için yorumunuz ne olur?
Siyasetten ve adaletten umudun kesildiği, yargıçların dilsizleştiği, mağdurların ah'ının suya, havaya, toprağa karıştığı, her gün, hep beraber usul usul boğulduğumuz bir Türkiye. Korku ikliminin yeniden hakim olmaya başladığı, demokrasiden gittikçe uzaklaşan ve ne yazık ki silahların gölgesinde hiç de 'yeni' olmayan bir Türkiye. Ben yine de umudumu korumak istiyorum. Dokunulmazlıklar bu şekilde kalkmamalı ve bu yasa da çıkmamalı!
Kolluk Gözetim Yasa Tasarısı AB uyum için kaleme alınmıştı. 6 yıl sonra genel kurula geldi. Askeri Dokunulmazlık Yasa tasarısı ile çelişen bir tasarı bu? Bu durumu nasıl yorumlarsınız?
Uyum yasaları çerçevesinde kolluk kuvvetlerinin gözetlenmesi için bir komisyon oluşturma fikri o zaman için pozitif olmakla beraber hem komisyonun üye yapısının problemli düzenlenmiş olması hem altı yıl bekletilip tam şimdi askere ceza bağışıklığı sağlayan tasarı ile aynı zamanda gündeme getirilmesi aslında işin içinde gerçek bir gözetleme iradesinden ziyade bir göz boyama olduğunu gösteriyor.
Tasarıyla uygulamada gerekli güvenlik önlemlerinin alınması ve operasyonların düzenlenmesi yetkisi ağırlıkla sivillerden askere geçiyor aynen eskisi gibi ve askerin eylemlerini soruşturma izni verme yetkisi de Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlarına verilmiş durumda. Böyle olduğunda zaten suç oluşturan eylemlerin soruşturulması izni verilmeyeceği açık. Gözetim komisyonu da öngörülen üye yapısıyla zaten güçlü bir söz söyleyebilecek durumda olamayacak. Askeri ve sair kolluğu ağırlamak ve aklamak için güzel bir sistem. (HK)