Gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı semtlerden biri olan Samatya da 6-7 Eylül’den epey yara almış bir semt. O tarihte yedi yaşında olan Vahram Bey de yaşadıklarını anlatırken düşünceli bir edaya bürünüyor...
"O zaman yedi yaşındaydım, dört kardeşin en küçüğü bendim, babam işten yeni gelmişti, evde oturuken bir anda bağrışmaları duyduk, annem cama fırladı, hemen arka odaya geçmemizi söyledi. Dört kardeş o ufacık odada beraberce kenetlendik, annem panik içindeydi."
"Rumlara ölüm" diyorlarmış...
"Dışardan insanların ‘Rumlara ölüm, tüm Hristiyanlar da yerin dibine girecek’ diye bağrışmaları duydum.Çok iyi anlamıyordum onların ne demek istediklerini ama kötü birşeyler olduğunun anne ve babamın yüz ifadelerinden anladım."
"Gökyüzü kızardı..."
Vahram "Sen hiç yangından sonra gökyüzünün kızardığına şahit oldun mu?" diye sordu. Ben görmediğimi söyleyince devam etti anlatmaya...
"Ben ilk defa yedi yaşımda yangından sonra gökyüzünün ne denli kızardığını gördüm. Birçok ev yanıyordu, bir de baktım ki evimizin hemen yakınında olan Altı Mermer Rum Kilisesi alev alev yanıyor. Hepimiz donakaldık, annem galiba sağ çıkamayacağız diye bağırıyordu. Babam ise çaresiz gözlerle etrafa bakıyordu. Bizler ise çok ürkmüştük."
Vahram Beylerin evinin kapısını komşuları Ömer Bey çalmış, onları kendi evinde saklamış. Vahram Bey Ömer Beylerin evinin camından bakarken apartmanların karşısında oturan Yorgo Amcası'nın balkonunda yaşananları görmüş..
‘Bir baktım ki radyo tamircisi Yorgo Amca'nın evinin balkonundan bazı insanlar radyoları, eşyaları ve o güne kadar ilk defa gördüğüm buzdolabını dışarı fırlatıyorlar, Yorgo amcamı ise göremiyorum, Ömer Amca'm kaçtığını söyledi biraz içimiz rahatladı, çünkü o evde olsaydı belki onu da balkondan aşağı atarlardı."
Eşyaların yere çarpınca çıkardığı gürültü çok ürkütmüş yedi yaşındaki Vahram’ı...
"O sevmedikleri azınlıkların mallarına tenezzül ettiler"
"O gece sıkıyönetim ilan edildi biz Ömer amcamlarda kalmaya devam ettik, aklımız da bir yandan komşularımızda ve akrabalarımızdaydı... Ertesi gün dışarı çıktığımızda Yorgo Amca'mın eşini gördüm, evlenecek kızına özene bezene hazırladığı çeyizi arıyordu onca eşyanın arasında, 'biz bunu hak edecek ne yaptık?' diye de feryat ediyordu."
Milliyetçi geçinen insanların her yeri talan ettiğini ardından eşyaları yağmaladığını anlatan Vahram Bey, "o sevmedikleri Rumların, Ermenilerin mallarına nasıl da tenezzül ettiklerini gördüm" diyor...
Pulcu sokakta bulunan ve kısmen yanan Rum Kilisesine girmiş ertesi gün Vahram Bey:
"Kilise kısmen yanmıştı, haçlar, şamdanlar, İnciller yere atılmıştı, kristal avizeler paramparça edilmişti, İncil paramparça edilmiş, sayfaları dört bir yana dağılmıştı. Ben avizeden düşen kristal parçayı aldım ve gözüme tuttum. Kristalin prizma etkisi olduğunu, o parçayı gözüme tuttuğumda insanları, çevremdeki objeleri yedi-sekiz şekilde ilk defa o gün gördüm"
Sevgili Vahram Bey'in çocuk kalbi bu kötü olayın enkazından belki bir oyuncak edinebilmiş... Ama kötü insanların da varlığını öğrenmiş, en büyük korkusunu o gece yaşamış ve herkesin Ömer, Yorgo amca gibi iyi kalpli olamayacağını, başkalarına zarar veren insanların da olabileceğini görmüş... (NK/NZ)