"Anti-personel kara mayınları sivilleri öldürüyor; ne yazık ki yılda 160 ila 220 arasında yaşanan ölümlerin üçte biri çocuk."
Bunlar Mayınsız Bir Türkiye Girişimi'nden Muteber Öğreten'in sözleri... En son mayın kurbanı yine bir çocuk: Hatay'ın Belen İlçesi'ne bağlı Çerçikaya köyüne, babasıyla dağ çayı toplamaya giden 14 yaşındaki çocuğun, askeri bölgede döşeli mayının patlaması sonucu sağ bacağı koptu.
bianet'e açıklama yapan Öğreten, "Yıllardır mevcut durumda hiçbir değişiklik yok" diyerek devleti, Türkiye'nin altı yıl önce imzaladığı Ottawa Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmeye çağırdı.
Ottawa Sözleşmesi, stoklardaki ve toprağa döşeli tüm mayınların tamamen imha edilmesini öngörüyor. Sözleşmede taraf devletlerden, mayın olduğundan şüphe edilen alanların etrafını uluslararası standartlara göre çevirmesini; bölgede yaşayan insanlara mayın risk eğitimi verilmesi isteniyor. Mayın mağdurlarının uygun şartlarda ve acilen hastaneye götürülmesi de devletlerin görevleri arasında.
Devlet raporuyla gerçekler çelişiyor
Hükümetten somut adımlar atmasını isteyen Öğreten, Türkiye ile ilgili şu bilgileri verdi:
"Anti - personel kara mayınlarının kullanımı nedeniyle, esas olarak sivillerden kayıplar oluyor. Yılda ortalama 160 ila 220 arasında ölüm meydana geliyor, bu da üç günde bir ölüm demek. Ölenlerin üçte biri çocuk. Bu olaylar bahardan sonra, okulların tatil olduğu zamanda artıyor."
2009'da Kolombiya Cartegana konferansı ile geçtiğimiz ay İsviçre'nin Cenevre kentinde yapılan Birleşmiş Milletler (BM) toplantısında taraf devletlere Ottawa Sözleşmesi'ne uymaları konusunda uyarı yapıldığını hatırlatan Öğreten şöyle devam etti:
"Türkiye verdiği son raporlarda mayınlı alanların etrafını çevirdiğini, mayın risk eğitimi verdiğini söylüyor. Oysa uygulama böyle değil. Bölgede yaptığım görüşmelerde insanların anlattıklarıyla bu raporlar arasında uçurum var; olaylar da sözleşmeye uyulmadığını gösteriyor"
Medya etik ilkelere uymalı
Öğreten mayın patlamasıyla ilgili yapılan haberde, gazetecilerin de etik ilkeleri gözetmeleri gerektiğini vurguladı:
"Bu tür haberlerde gazetecilik mi var, yoksa servis edilmiş bilgilerle mi haber yapılıyor ayırt etmek zor. Son olayın haberinde kullanılan bazı cümleler var ki hüküm verilmiş; sanki araştırılmış ve kanıtlanmış. Oysa belli ki askeri bölgede mayınlı arazi uyarıları yok. Bu haberlerde mutlaka devlete yükümlülükleri hatırlatılmalı." (SP)