“Bu insanlar imparatorluk döneminde insan değildi. Köleydiler. Birilerinin malıydılar. Cumhuriyetle birlikte hepsi ‘insan’ kabul edildiler.”
Türkiyeli siyahların Cumhuriyetin ilanıyla değişen hayatlarını, bu cümleyle özetleyen Afrikalılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin kurucusu Mustafa Olpak “Ama” diyor, “85 yılda bundan da başka adım atıldığını söylemek zor.”
Olpak'ın öncülüğünde hazırlanan "Türkiye'nin Siyahları" isimli fotoğraf sergisi de Afro-Türklerin yaşamlarına ayna tutuyor. Tütün Deposu'ndaki sergi 8 Kasım'a kadar görülebilir.
Toplumun en yoksul kesimlerinden biri olan siyahların Cumhuriyetle birlikte sosyal yaşama atıldıklarını ifade eden Olpak “’Herkesin yasalar önünde eşit olduğu bu rejimde’ herkes kadar bu ülkenin vatandaşı olduklarını, ancak sosyal yaşamda ayrımcılığın hâlâ sürdüğünü” ekliyor sözlerine.
“Sosyal yaşam yasalar gibi değil. Hepimiz de biliyoruz ki Anadolu halkı ‘Arap bacı’ söylemiyle bizleri dışlıyor. Arap diyerek kızdırarak bir şekilde bu insanların kendi kabuklarına çekilmelerine neden oluyorlar. Kendileri ‘eşitiz’ dese de vücut dilleri aksini söylüyor.”
“Cumhuriyet bayramının kendileri için özgürlük ifade ettiğini, 85 yıl sonra yeniden satılma kaygılarının ve yaşadıklarından gelen korkuların hâlâ sürdüğünü anlatan Olpak, bunun nedeninin Anadolu halkının yakın tarihiyle yüzleşmemesine bağlıyor.
"Süren kaygılar nedeniyle bir çok siyah vatandaş topluma karışmamaya dikkat ediyor. Bizi ‘insan’ sayan Cumhuriyet maalesef ki çok adım atmadı bu konuda. Yasalar eşitsiniz dese de sosyal yaşamda ayrımcılık sürüyor. Bunun da en büyük nedeni, Anadolu halkının resmi tarih dışında bir tarihi ve köleliğin ne demek olduğunu bilmemeleri."
Olpak'ın hikayesi tüm Afro-Türklerin hikayesi
“Siyahlar yakın tarihimizin bilinmeyenleri. Anadolu halkı bu insanları özellikle TV’nin ilk dönemlerindeki uşak, hizmetçi, bacı şeklinde tanıdı. Aslında yakınımız, komşumuz olan bu insanları fi tarihinden beri tanıyorduk. Ancak bu insanların renklerinin neden böyle, bu insanlar nereden ve nasıl gelmişi sorgulamadık.”
Olpak’ın Kenya taraflarında yaşayan ailesi 1880’li yıllarda, köle tacirleri tarafından kaçırılıp Girit’e getirilmiş ve zengin bir Osmanlı ailesine satılmış. Mübadele esnasında sahipleri tarafından özgür bırakılan aile Türkiye’nin gönderdiği gemiye gizlice binerek Ayvalık’ın Cunda adasına gelmiş. Olpak, ikinci kez vatan bildikleri topraklardan kopmak zorunda kalan ailesinin hikayesinin tek olmadığını söylüyor.
"Ailemin hikayesi tüm Afro-Türklerin hikayesi aynı zamanda. Tüm Afrika kökenliler benzer acıları, sıkıntıları yaşamış, benzer şekillerde ayrımcılığa uğramışlar."
Afika kökenli Türkiyeliler örgütleniyor
2002’de “Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İnsan Biyografileri/Köle” adlı kitabını yayımlayan Olpak’ın hikayesi TRT’nin dikkatini çekmiş.
Kendisiyle hazırlanan “Arap Bacı Camdan Bakıyor” isimli belgeselin gördüğü ilginin ardından, kendi deyimiyle “Atalarının hikayelerini kendilerinden sonra gelecek nesillere aktarmak için” 2006’da bir dernek kurdu.
“Dernekle birlikte İzmir ve civarında yaşayan binlerce Afrika kökenliyle daha yakın ilişkiler kurduk. Binlerce hikaye dinledik. Günlerce bu insanlarla kaldık. Ve özellikle İzmir’de Afrikalıların kendi kültür ve geleneklerini kutladıkları Dana Bayramını 2007 Mayısında kutladık. 2008’de ise kutlama daha büyük bir bayram oldu bizler için.”
Dernekle birlikte yakın tarihimizin bilinmeyen bu insanlarının kültür ve geleneklerini, elde kaldığı kadarıyla aramaya, bulmaya ve yaşatmaya çalıştıklarını” belirten Olpak “derneğin amacının yok olmaya yüz tutmuş bu kültürü yaşatmak ve Anadolu kültürüne bir hizmet etmek olduğunu” söylüyor.(BÇ/EÜ)