Katalan fotoğrafçı Joan Alvado Carcel, "kentsel dönüşüm" bahanesiyle yerlebir edilip Romanlardan arındırılan Sulukule'yi kamerasının arkasından takip etti. Şimdiyse fotoğrafları "Sulukule'nin son günleri" adı altında sergileniyor.
Alvado'nun en büyük isteği ise fotoğrafları İstanbul'da iki buçuk yılın sonunda arkadaş olduğu Sulukulelilerle buluşturmak. Sanatçıyla açılışı 17 Şubat'ta Palau d'Altea'da yapılan "Sulukule'nin Son Günleri" isimli sergiyle ilgili konuştuk.
Sulukule'de çalışma fikri nasıl ve nereden çıktı?
Uzun süredir başta Barselona olmak üzere Avrupa'nın çeşitli yerlerindeki kentsel dönüşüm projelerinin yarattığı tahribatlarla ilgili çalışmalar yapıyorum. Bu konuyu seçmemde, benim de turistik amaçlı yapılanmaya kurban gitmiş bir kıyı kasabasından geliyor olmamın payı büyük. Benim kasabamı da türlü bahaneyle turistik bir hediye paketine dönüştürmeye çalıştıkları için, bu tür projelerin orada yaşayanlar için ne ifade ettiğini aşağı yukarı biliyorum. Dolayısıyla İstanbul'a vardığımda Sulukule'nin yolunu tutmam tesadüf değildi. Öncesinde burada yapılan çalışmalarla ilgili bilgi toplamıştım ve Sulukule'den haberdardım. Orada yaşananları fotoğraflamak ve benzer örneklerle birlikte insanlara göstermek istedim.
Ne kadar zaman geçirdiniz Sulukule'de?
İki buçuk yık boyunca Sulukule'de fotoğraf çektim. 2008-2010 döneminde. Belli aralıklarla İstanbul'a gidip çekim yatım. Önce İstanbul'a gidiyor, bazen birkaç hafta çalışıyor, sonra dönüp Barselona'da elimdeki malzemeleri düzenliyor ve sonraki çalışmaları planlıyordum. Bu şekilde iki buçuk yıl boyunca dokuz kere İstanbul'a, dolayısıyla Sulukule'ye gidip geldim. Son fotoğrafı 2010 başında çektim. Artık Sulukule neredeyse tamamen boşalmış haldeydi.
Sulukule'de çalışmak nasıldı? Yabancı biri olarak hiç zorluk çektiniz mi?
Başından beri orada yaşayan aileler beni son derece sıcak karşıladılar. Sık sık gelip gittiğim için, zamanla pek çoğuyla arkadaşlık kurdum. Bu iki buçuk sene içinde onlarla iletişim kurabilmek için Türkçe öğrenmeye de başladım. Çünkü oraya tamamen yalnız gidiyordum. Yanımda bana yardımcı olacak kimse yoktu. Tamamen bağımsız bir çalışmaydı yaptığım. Ve iletişim kurabilmem için az da olsa dil öğrenmem gerekliydi. Ben de elimden geleni yaptım. Gerçi dil konusundaki engelin benim için avantaja dönüştüğü durumlar da oldu. Fakat en başından beri ailelerle sıcak ve yakın bir ilişki kurduğumuzu söylemeliyim.
Sulukule'de yaşanan "kentsel dönüşüm" sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gördüğüm kadarıyla pek çok kişi Sulukule'yi öncelikle Roman kültürü ve orada yaşayanların etnik ve müzisyen kimlikleri ile tanımlıyor. Oysa ben orada yaşayanlara baktığımda öncelikli olarak evsiz, yoksul aileler görüyorum. Doğup büyüdükleri mahallelerden koparılan, şehrin dışına atılmak istenen, güya kendilerine tahsis edilen evlerin masraflarını ödeyemeyen ve dolayısıyla sokaklarda kalan ailelerden bahsediyoruz. Ben Sulukule'ye baktığımda müzisyenleri değil, bu insanları görüyordum. Yıkım kapsamında burada yürütülen politik süreç Sulukuleliler için dramatik bir süreçti. Bu yüzden ben de fotoğraflarda, belgesel perspektifle, etnik ve kültürel temalardan ziyade bu süreçler üzerine odaklandım. Çalışmamda burada buluna ailelerin şartlar ne olursa olsun yaşam mücadelesine devam ettiklerini de anlatmaya çalıştım. Sonrasında bu çalışmayı Türkiye dışında sergilemeye başlayınca, pek çok kişinin bunu Romanlara karşı yapılmış etnik bir ayrımcılık olarak gördüğünü fark ettim. Ama Sulukule'de olanları İstanbul'da ve Avrupa'nın başka bölgelerinde yaptığım çalışmalarla kıyasladığımda önüme çıkan tablo, bunun etnikten ziyade yoksullara yönelik bir ayrımcılık olduğunu söylüyor. Bu Avrupalıların görmek istediği türden egzotik bir olay değil, aksine, son yıllarda her yerde karşılaştığımız türden ve yoksulları hedef alan bir politika.
Altea'dan sonra nereleri gezecek sergi?
Barcelona, Madrid, Zaragoza, Valencia, Bask Bölgesi'nden Bilbao ve Galiza. Ayrıca Belçika'da Brüksel'de bir galeriyle de görüşüyoruz. Sanırım oraya da gidecek. Fransa da listede.
Peki ya Türkiye?
Elbette fotoğrafları Türkiye'ye özellikle de İstanbul'a götürmek istiyorum. Bu projeyi özellikle de Sulukulelilerin yakınına götürebilmek isterdim.
Hâlihazırda bir İstanbul planı var mı?
Henüz yok. Ama mart ayında İstanbul'a gideceğim. Bu dönemde bu konuda neler yapılabilir diye bakmak niyetindeyim.
Joan Alvado Carcel
Joan Alvado Carcel, 1979 Altea doğumlu. 2005'den beri Barcelona'ya yaşıyor. Özellikle kentsel dönüşüm konularında çalışıyor. Fotoğraf eğitimini Finlandiya'da Visuel Culture of Helsinki'de aldı. Fotoröportaj dili üzerine Barcelona'da iki okulda, RUIDO ve Institut d'Estudis Fotografics de Catalunya'da daha eğitim aldı. Dökümanter fotoğrafçılık alanında projeler yapıyor. Türkiye'de Sulukule dışında, Türkiye'nin farklı şehirlerinde hazırladığı bir Kürt Kadınları projesi de mevcut. Sanatçı bu projesi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Alvado'nun projeleri bugüne kadar Fira de Barcelona (Barcelona), Sonimag Festival (Barcelona), Vısa pour l'image, (Fransa), Forum Can Baste (Barcelona) ve Outono fotografico'da (Galiza) sergilendi.
Alvado'nun İspanya'da aralarında El Pais, Diagonal, Directa ve Berria isimli gazetelerde ile Türkiye'de Radikal, Gündem ve bianet'te de fotoğrafları yayınlandı.
CAM, Regidoria de Cultura de l'ajuntament d'Altea, Palau d'Altea, TASC Can Basté sponsorluğunda düzenlenen "Sulukule'nin Son Günleri" sergi 17 Şubat'ta Altea'nın en büyük kültür merkezi olan Palau d'Altea'da açıldı.
Serginin açılışında sanatçının Sulukule ile ilgili hazırladığı bir video ve çalışmalarını sürdürdüğü Kürt Kadınları projenin tanıtım videosu gösterildi. 12 Mart'a kadar görülebilecek sergi daha sonra İspanya turuna çıkacak. (BÇ/EÜ)