AKP iktidarı tarafından 4-5 yıldır yerli uçak, yerli otomobil lafları dolaşıma sokuldu. Ancak geçen hafta içerisinde aynı laflar daha yüksek sesle dile getirildi ve yerli otomobil prototipleri tanıtıldı. Bu açıklamaların Ankara katliamının arkasından yapılmasının gündem değiştirmeye yönelik olduğu ve ayrıca 1 Kasım seçimleri için de propaganda amaçlı yapıldığı çok açık!
1946 yılından buyana, uzun bir dönem “Yerli Malı Haftası” kutlanırdı. “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” sloganıyla Milli Eğitim müfredatında yer alan kutlama haftasında öğrenciler, ders aracı olarak birkaç çeşit meyve, bir iki el işi dokuma örneklerini sınıfa getirir ve yeri malı kullanmanın ülkeye faydaları üzerine konuşulur.
Bizim gibi geç ulus devletlerde devlet, gümrük duvarlarını yüksek tutarak ve döviz tahsisli ithalat yoluyla bir milli burjuvazi yaratmaya çalışır. Bu korumacı duvarların arkasında iç pazar, rekabetten uzak olarak burjuvazinin emrine tahsis edilir. Yerli malı kutlamaları, işte bu ekonomi politikanın eğitim alanındaki yansımasıdır. Dönemsel olmaktan öteye gitmeyen bu ekonomi-politik yapılanmanın neler getirip neler götürdüğü ayrı konu.
Teknolojik gelişmelerin üretim araçları üzerinde yarattığı devasa atılımlar, kapitalist toplum yapısında da önemli değişikliklere yol açtı. Meta üretimi ve dolaşımı, ulus devlet ötesine ve o devletinde en uç alanlarına taşındı. Ulus ötesi pazarlar, sermayenin bileşenlerini daha fazla uluslararası kıldı. Milyarlarca dolar finans akışları bir tuşun ucundan sağlanır hale geldi. Çoktan beri kapitalist meta üretimi, kendini ulus aidiyetleri yerine marka aidiyetleriyle tanımlıyor. Ve daha da önemlisi, o markanın sermaye bileşenleri farkı ülkelerin yatırımcılarından oluşuyor. Hatta bir markanın sermaye hacminde, markanın ait olduğu ülkenin sermaye grubu, azınlığa düşebiliyor. Sonuç olarak küreselleşen bir kapitalist dünyada, yerli malı ifadesinin anlamı kalmadı!
Gündem saptırma ve propaganda
İktidarın propaganda örneklerinden biri; 2011 tarihinde billboardlarda dönemin Başbakanı Erdoğan’ın fotoğrafının yanında “Yerli uçağımız göklerde” yazılı afiş asılmış. 2015 tarihli billboardlarda ise bu kez Başbakan Davutoğlu’nun fotoğrafının yanında “ Yerli yolcu uçağımızı yapıyoruz” yazılı afişleri asılı.
Bunun hangisi doğru?
Bunun her ikisi de yalan!
AKP’nin o kadar çok yalanına tanığız ki, olmayan uçağın göklerde olduğunu yazmaları ahlaki olmamakla birlikte, hiç de şaşırtıcı değil.
Ancak iktidar cenahının siyaset belirleyicileri için yalanın önemi yok; çünkü biliyorlar ki genel olarak bu reklamların alıcıları, bunun gerçekle ilişkisini sorgulamayacaklar. Reklamlarda yer alan “Yerli” kelimesi üzerinden yaratacakları algıyı, siyasi oya tahvil edecekler.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yerli otomobilin Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini belirterek, "1884'te Abdülhamid Han yerli otomobil için talimat verdi" diye ilave ediyor.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın adı, bir hayli fiyakalı! Ancak prototip fotoğrafları yayınlanan otomobile baktığımızda, hiç de bakanlığın adına yaraşır fiyakalıkta değil. Orijinal bir yanı olmayan bu otomobil projesi, sosyal medyada derleme bilgisayar benzetmeleri yapılarak alay konusu oldu. Adı bilim ve teknoloji olan bakanlığın, bilim ve teknoloji dışı açıklamaları; ne ironi ama!
Yerli otomobil, yerli uçak üretiyoruz lafları bu alaylı ifade ve eleştirileri hak ediyor. Çünkü gündem değiştirmeye ( Örneğin, üçüncü nükleer santrali İğne Ada’ya kuracağız demeleri, Ankara katliamı ve bağlantıları konusunu gündemden düşürmeye yöneliktir) ve seçim siyasetine dönük olarak yapılan bu propagandist zihni sinir projelerinin hiçbir bilimsel, teknolojik değeri ve rantabilitesi yok. Bunlar yalnızca Saray ve AKP iktidarının göz boyama oyunlarıdır!
Altını çizerek belirteyim ki; bir zamanlar bizden adam olmaz, biz bir şey yapamayız gibi kendimizi hakir gören, öz güvensiz söylemler yaygındı. Ben bu yerli uçak, yerli otomobil yapıyoruz iddialarını, katiyen yukardaki bakış açısından eleştirmiyorum. Ancak dünkü tefrit, bugünkü ifratı haklı çıkarmaz!
Bu iddiaların bu dönemlerde birer saçmalıktan ibaret olduğunu iki nedene dayandırıyorum. Birincisi artık bu araçların üretim süreci gereğince “yerli” olması mümkün değil! Elbette Türkiye’de otomobil üretilir ancak bunun Türkiye menşeili olması şimdilik pek mümkün görünmemektedir. Çünkü o otomobile marka niteliğini verecek teknolojik katkıya sahip değiliz! Bu niteliğe ileride sahip olabiliriz, mümkündür. Ancak işin bir diğer boyutu da, rekabet edebilme koşulları ve pazar payıdır. Bir ürünün üretilmesindeki esas ölçü, onun yerli olup olmaması değil, rantabl olup olmamasıdır!
Bu yerli malı teranelerinin tamamıyla propagandaya dayandığının bir diğer göstergesi de, Bakan Işık’ın "1884'te Abdülhamid Han yerli otomobil için talimat verdi" demesidir. Yerli otomobil referansını ecdada dayandırarak kendilerince Osmanlıcılık siyasetini güncellemeye çalışıyorlar. Tam bir siyasi ayak oyunu yaparak demek istiyorlar ki; hey gidi Abdülhamit Han Hazretleri, ne kadar ileri görüşlüymüş! İşte biz böyle bir ecdada sahiptik ama dışarıdan Batı, içeriden askeri darbeciler koca imparatorluğu yıktılar! Ama bugün o şanlı imparatorluğun takipçileri olarak iktidara geldik, otomobil de yapacağız, Ortadoğu’nun hamisi de olacağız. Milli olacağız, Osmanlı’yı yücelteceğiz, yerli malı üreteceğiz. Tüm bunları yapabilmemiz için yerli ve milli milletvekilleri seçmeniz gerekiyor. AKP’de millisi de, Osmanlısı da, Müslümanı da, yerlisi de var! Haydi, oylar AKP’ye!
Saçma olmasına saçma ama zaten algı çalışması, dışarıdan alıcısı üzerinde yaratılan bir imaj oluşturma, yanılsamalı da olsa zihne bir fotoğraf kaydı düşürme işidir.
Bütün bunlar çıkışı kalmayan Saray’ın 70’li yıllardaki Erbakan ferasetine geri dönüşü ve kaba, ama kolay yutulur bir hapın tekrar piyasa sürülmesi anlamına geliyor.
Türkiye’nin uçak üretmesine gelince…
İsteyen kafayı bulup uçabilir! (HŞ/HK)