Dün gece hiç silah sesi duymadım, ne bomba, ne kulakları sağır eden F 16’lar, ne de sabaha kadar sinir sistemlerinizi bozmak için özellikle yapılıyormuş gibi kafanızın içinde vızıltısı duyulan pervanesiyle helikopterler. Sakin, huzurlu, deliksiz bir uyku. Epeydir hayatımda olmayan bir şey... Uzun zamandır yaşadıklarımızın bir rüya olmasını dileyerek uyandığımızın aksine, gözümü açtığımda ya savaş bitti ya da düş gördüm sandım... Bitti artık, geçti, geçecek, iyileşecek… Bu gece kimse ölmedi.
Sonra fark ettim ki meğer baba ocağındaymışım. Sadece reklam arasıymış... Aynı ülke içerisinde ama başka bir dünyadaymışsınız gibi. Buranın gündemi bambaşka… Meğerse biz kendi küçük dünyalarımızdaki büyük acılarımızla canhıraş biçimde ses çıkartmaya çalışırken, bizim bir hediye paketi kadar değerimiz yokmuş. Buranın en önemli gündem maddesi yılbaşı hazırlıklarıymış. Her köşe başında TOMA, akrep, kirpi, ismini bilmediğimiz estetikten yoksun militarist araçlardan göremiyorsunuz. Durduk yere, keyfe keder araçlardan üzerinize gaz atılmıyor, egzoz dumanları dışında havada barut ve gaz kokusu gibi hissedilir bir kirlilik yok. Burnunuz yanmıyor mesela yolda yürürken. Eve gidene kadar acaba başıma bir şey gelir mi gibi bir telaşa da pek gerek yok gibi. Havanın kararması sıradan bir doğa olayı, korkacak bir şey yok. İnsanların yüzünde tedirginlik, endişe gibi ifade biçimlerine rastlamıyorsunuz, gayet “relaks” gözüküyorlar. Trafik keşmekeşinin dışındaki belki de tek sıkıntı sevdiklerine aldıkları hediyeler beğenilecek mi ya da bu gecenin eğlence limitini yeterince kullanabilecekler mi. Öyle ya, ne de olsa yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş. Eyvah! Ne dedim ben? Bu cümle bana daha ürkütücü gelmeye başladı şimdi. Nasıl yani Suriçi ile birlikte birçok yerde sokağa çıkmak yasak. Bir yıl böyle mi geçecek şimdi.
Sonra aklıma dört yıl önceki Roboski geliyor. Yine yılbaşı arifesiydi ve üç maymun etrafta cirit atıyordu. Yine kimseler duymadı, görmedi, görenler de lalettayin biçimde öylesine geçiştirdi. O uçaklar, bombalarla birlikte lanet de yağdırdı sanki bu topraklara. O günden beri iyiye gitmedi hiçbir şey ve bir türlü iflah olmadık. Roboski büyük bir kırılmaydı ve son günlerde pek popüler olan “duygusal kırılma” sanırım o zaman başladı. Şimdi artçılarını daha büyük bir şiddetle yaşıyoruz. Ben öyle herkesin beklediği gibi “ama duygusal bağ, duyarlılık, biraz vicdan, kardeşiz biz, duyun bizi şöyle acı çekiyoruz, bakın canımız yanıyor, görmüyor musun ölüyorum, bak şaka yapmıyor, bu ölen oyuncak değil gerçek bebek, duyun lütfen, bir ses verin” falan demeyeceğim. Duymak, görmek isteyen bir şekilde görürdü zaten. Bize uzaylı muamelesi çekenlerin yakasını tutup “Hey Dünyalı Biz Dostuz!” demenin hiçbir manası yok…
Sadece kendini tatmin etmek için başkasını anlama duygusunun hakim olduğu empatiye değil, hiçbir çıkar gözetmeksizin yardımcı olmaya çalışan, kendini başkalarının yerine koyma makamı olan diğerkâmlığa ihtiyaç var. Bunu herkes beceremez ve öyle davet etmeyle de olmuyor maalesef. “Önce ben” yerine “önce sen” veya “önce o “diyecek kimi bulabiliriz ki? Üstelik bu zamanda…
Benim haberim yok ama eğer varsa da o duygusal bağ, muhtemelen platoniktir, çünkü hiçbir zaman sevildiğimiz hissettirilmedi, çaktırmadan mı sevdiler acep? Oysaki tek çare “Abi seviyorsan git, konuş bence...” Müzakere masası orada…
Seçim, IŞİD, Şengal, Kobani, başkanlık sistemi, Demirtaş, Meclis, Erdoğan, miting, patlama, Suruç, Ankara, 7 Haziran, Silvan, Cizre, Nusaybin, Dargeçit, Suriçi, Lisa Çalan, Diyarbakır, canlı bomba, özyönetim, hendek, mayın, milletvekili, Rusya, Putin, düşen uçak, özsavunma, Can Dündar, 109 ölü, mülteci, sokağa çıkma yasağı, UNESCO, kayyum, Hacı Lokman Birlik, derin dondurucu, 33 ölü, beyaz bayrak, gaz fişeği, Tahir Elçi, 4 Ayaklı Minare, Alan bebek, plastik mermi, batan tekne, şişme bot, TOMA, 1 Kasım, kopan bacak, oy oranı, AKsaray, muhtarlar, YDG-H, şehit, sınır, Aziz Güler, cenaze, Taybet İnan, Miray bebek…
2015’te geride bıraktıklarımız peşimizi bırakacak mı…
2015’te yitirdiğimiz ünlüler: Barış, umut, kardeşlik… Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
2016 ‘dan beklentimiz: Hiçbir şey… Belki de sadece rakam değişikliği… (BD/HK)