Amatör ya da profesyonel şarkıcılar tarafından en çok katledilen şarkılardan biri "I Will Always Love You"dur.
Bunun nedeni bu şarkıcıların tümünün yeteneksiz ya da seslerinin yetersiz oluşu değil elbette. Zaten bu durumu böyle açıklamak acımasızlık olur. Parçayı ondan dinlemeye alıştığımız şarkıcının olağanüstü sesi, yeteneği ve tarzı olsa gerektir.
Şarkının adı anıldığı anda kimden söz edildiği hemen anlaşılabilir zaten ama adını hemen analım Whitney Houston.
12 Şubat günü Beverly Hills'deki Hilton Oteli'nde ölü bulunduğunda 48 yaşındaydı Houston. Kevin Costner ile başrolünü oynadığı Bodyguard'ın soundtrack'inde yer alan şarkı onun sesiyle tanınıyor. 1992'de gösterime giren filmin müzikleri de onun sesiyle büyük başarı elde etmişti.
Aynı yıl şarkıcı Bobby Brown ile evlendi. Kendisine üç Grammy kazandıran albümü, uyuşturucu bağımlılığıyla bilinen sansasyonel bir ünlüyle evlenişi sonrası o güne kadar magazin basınının "hedef" isimlerinden biri olamayan Houston, peşine düşülen, görüldüğü yerde deklanşöre çılgıncasına basılan bir isim haline geldi.
1990'lar sonrası Whitney Houston için bir karmaşa, kaçıp kovalamaca, spot ışıklarının altında geçti. Guinness Rekorlar Kitabı'na tüm zamanların en fazla ödül kazanan kadın şarkıcısı olarak geçti. Kariyeri boyunca tam 415 ödül aldı.
Onun hikayesini tanımlayacak en doğru şarkı belki de yine Bodyguard'ın soundtrack'ında söylediği "I'm Every Woman"dır yani "O Kadınların Hepsiyim".
Siyah kadın şarkıcıların ABD'de ve dolayısıyla uluslararası planda Whitney Houston öncesinde de sesi duyuluyordu. Etta James (1938-2012) öncüleriydi mesela. Vaftiz annesi Aretha Franklin (d. 1942), annesi Cissy Houston (d. 1933), annesinin kuzenleri Dionne (d. 1940) ve Dee Dee Warwick (1942) ise1950'lerde zirvesine çıktığı kariyerlerini 60'lar boyunca sürdürmüşlerdi. Sonrasında müzikten kopmadan, saygınlıklarını hiç yitirmeden blues, soul, caz aleminin yıldızları oldular.
1963 doğumlu Whitney, müziğin bu divalarının arasında büyüdü. Tıpkı onlar gibi kilise korosunda ilahi okudu. Hepsinden ders aldı, onlar gibi okudu, sesini terbiye etti. Onun müzik yolculuğu boyunca üzerinde yükseleceği altyapı buydu. Ama tercihleri hocalarınkine benzemedi.
Tina Turner'ın (1939) seçtiği anaakım müzik yolunu seçmişti. Ancak orada var olabilmek 1980'lerin başlarında hiç kolay değildi; hele siyahsanız üstelik kadınsanız.
Turner 60'ların ortasından 70'lerin sonuna kadar kariyerinin zirvesini yaşamıştı. Whitney'in anaakım içinde varolabilme umudunun bir miktar canlı örneği gibiydi. Bir örnek daha vardı: Chaka Khan.
Whitney onlu yaşlarını sürerken, kendisinden 10 yaş büyük olah Chaka Khan, çoktan funk müziğinin kraliçesi olarak anılmaya başlamıştı.
Ona hayrandı. 15 yaşındayken Chaka Khan'ın ilk büyük hiti "I'm Every Woman"da geri vokalist olarak şarkı söyleme şansını yakaladı. Yıllar sonra bu şarkının sözlerini bir miktar değiştirip "Bodyguard"da kullanacaktı.
MTV'ye çıkmak
MTV'de 1993'te haftalarca dönen klipte, 15 yaşında geri vokalinde durduğu Chaka Khan ile beraber söylüyordu şarkıyı. O günlerde yaptığı "I will Always Love You" single'ı bir haftada bir milyon gibi (toplamda 20 milyonu sınırını geçti single'ın satışı) gibi hala inanılması güç bir satışa ulaşmıştı. O artık yıldızdı.
MTV'nin ekranını siyah şarkıcılara açmaktaki isteksizliğini Michael Jackson kırmıştı. Ama hem siyah hem de kadın olmak gibi bir dezavantajı vardı Whitney'in. Michael Jackson bir istisnaydı. Whitney ise istisna olmayacak, kendinden sonra gelen siyah kadınlara yol açacaktı...
1980'lerin ortalarında dünya müziğinden varolmanın yolu MTV'den geçiyordu. Whitney 1985'de "Whitney" adını verdiği albümünü yaptığında MTV'de sabah akşam klibinin döneceğini muhtemelen hayal edemiyordu. Ancak albümde yeralan "How Will I Know" hit oldu ve hızla bir numaraya yükseldi ve 14 hafta orada kaldı.
MTV, Whitney'ı görmezden gelemezdi. Yorumunun arka fonunda blues, soul, caz ve rhythm and blues terbiyesi kulaktan kaçmıyordu ama pop müzikti yaptığı, tüketim kalıplarına uyuyordu. Sağlam yorumu, yüksek tonlara yolda yürürcesine rahat çıkan sesi ve tarzı vardı; üstelik "soylu" bir güzelliğe sahipti; 18 yaşında modellik yapacak kadar dikkat çekiciydi. Ve seslendirdiği parçaya sihirli bir dokunuşu vardı.
I'm Every Woman
Bodyguard'a uzanan yolu böyle açıldı. Bobby Brown ve uyuşturucuyla ulaşan o karanlık ara durağa çıkan ayrım belki Bodyguard'la ulaştığı başarıydı.
Ama hayata gözlerini yumduğu otel odasına kadar o çalkantılı döneminde müzikten hiç kopmadı; 2006'da boşandı. Bu dönemde çeşitli defalar uyuşturucu tedavisi gördü. Ama iki albüm (My Love Is Your Love- 1998, Just Whitney-2002) yaptı. Boşandıktan sonra 2009 "I Look to You"yu yaptı.
Whitney ne Aretha Franklin, ne Etta James, ne de Dionne Warwick gibi blues, caz, R&B divasıydı; ne Chaka Khan gibi funk kraliçesiydi; hele hele ne de Tina Turner gibi sahnelerin çılgın, isyankar, yüksek volümlü sesiydi.
Ama Whitney Houston, o kadınların hepsiydi. Onların hepsinin özetiydi...
Üzerine bir de anlaşılması güç bir tılsımı vardı. Mesela o seslendirdikten sonra "I will Always Love You"nun aslında Dolly Parton'ın 1974'de bestelediği ve söylediğini çok az insan hatırlar oldu. Houston aslında şarkıyı "cover"lamıştı. (HK)