Ayşe Barım'ın mahkemeye sevk yazısında, "şirket faaliyetlerinin etki ajanlığı amacı itibariyle ve kastını ortaya koyması açısından dikkate değer olduğu" ifadesinin kullanılmasıyla, kamuoyunda “etki ajanı” olarak bilinen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlıklı yedinci bölümüne 339/A maddesiyle “Devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme” şeklinde yeni bir suç eklenmesini öneren yasa teklifi yeniden gündeme geldi. 13 Kasım 2024’te Meclis Genel Kurulu’nda oylanması beklenen yasa geri çekilmişti.
Peki nedir "etki ajanı" yasa teklifi? Sivil toplum aktörleri, insan hakları savunucuları ve gazeteciler neden bu yasaya karşı?
Bu yasanın arka planını son yıllarda Türkiye’de ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini endişe verici düzeyde ihlal eden hukuki düzenlemeler oluşturuyor:
8. Yargı Paketi (2024)
Kamuoyunda “8. Yargı Paketi” olarak bilinen “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adlı yargı paketi, 12 Mart 2024’te yasalaştı[1].
8. Yargı Paketi, en az 10 ayrı yasada değişiklik içeriyor ve 42 maddeden oluşuyor. Görünürde “yargıdaki usul sorunlarını gidermek ve hak kayıplarını önlemek için” hazırlanan bu paket de öncekiler gibi, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün ortadan kalkması da dahil, insan haklarındaki süregelen aşınmanın temelinde yatan en önemli sorunları gidermekte yetersiz[2].
8. Yargı Paketi, TCK’nın 220. Maddesi’nin “silahlı örgüt/terör örgütü adına suç işlemeyi” tanımlayan 6. fıkrasında değişiklik içeriyordu. Anayasa Mahkemesi, TCK Madde 220/6’nın kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarını önleyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olmadığı ve bu nedenle Anayasa Madde 38’de yer verilen suçta ve cezada kanunilik ilkesini karşılamadığı gerekçesiyle anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Ancak başta TCK 220/6’daki iptal kararı olmak üzere bu sorunlarla ilgili önemli AİHM ve AYM kararlarından kaynaklanan yasal değişiklikler uygulanmadı.
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), aşırı geniş ve muğlak ifadelere yer veren terörle mücadele yasalarının, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü haklarını ihlal ederek, Türkiye’de kişileri gerçek veya varsayılan eleştirel fikirleri nedeniyle güvenilir ve yeterli kanıt olmadan yargılayıp mahkûm etmek, muhalif sesleri susturmak, taciz etmek ve sindirmek amacıyla kullanıldığını belgelemiştir. UAÖ, Türkiye yetkililerini, muhalif olarak görülen kişileri hedef almak için araçsallaştırılan aşırı geniş terörle mücadele mevzuatını ve ilgili diğer yasaları iyileştirmeye ve uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına uygun hale getirmeye çağırmaktadır.
8. Yargı Paketi Resmi Gazete’de
Dezenformasyon Yasası (2022)
AKP ve MHP'nin 26 Mayıs 2022’de, TBMM'ye sunduğu Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 13 Ekim 2022’de kabul edildi. Teklif, çeşitli değişikliklerle birlikte TCK’nın “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümüne “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlıklı 217/A maddesi eklenerek yeni bir suç tanımlamaktadır.
217/A, aşırı geniş ve muğlak ibareler içerirken, “gerçeğe aykırı bilgi”nin net ve anlaşılır bir tanımını yapmamakta ve hangi bilgilerin “ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığına” tehdit oluşturur nitelikte kabul edilebileceğini açıklamamaktadır. Yetkililer hangi bilgilerin, insanlarda kaygı ve korku yaratacağını açıklamayarak, keyfi uygulamaya açık kapı bırakmaktadır. Bu da ifade özgürlüğünün kullanımı ve korunması bakımından ciddi tehditler oluşturmaktadır[3].
Uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına göre, ifade özgürlüğüne, “gerçeğe aykırı bilgi” veya “panik” gibi muğlak ve belirsiz kavramlara dayalı olanlar da dahil olmak üzere, bilginin yayılmasına genel yasaklar getirilemez. Devletler, ifade özgürlüğü hakkına getirilen her türde kısıtlamanın, insanların davranışlarını buna göre düzenlemelerine imkân sağlamak için açık ve erişilebilir mevzuatta yer almasını sağlamakla yükümlüdür. İfade özgürlüğü kısıtlamaları, uluslararası hukukta kabul edilen sınırlı meşru çıkarlardan birini koruma amacı doğrultusunda açık, gerekli ve orantılı olmak zorundadır[4].
BİA MEDYA GÖZLEM RAPORU - 2023 BİLANÇOSU
Gazetecilere yargı baskısı ‘dezenformasyon yasasıyla’ çığırından çıktı
İnsan Hakları Eylem Planı (2021)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2 Mart 2021'de kamuoyuyla paylaştığı İnsan Hakları Eylem Planı, devletin tüm kurum ve kuruluşlarının kamu görevlerini yerine getirirken uyacakları 11 temel insan hakları ilkesi ile iki yıl içinde ulaşılması beklenen dokuz amacı, 50 hedefi ve 393 faaliyeti ortaya koymaktadır.
Eylem planında önerilen insan hakları çerçevesi Türkiye yetkililerinin, insan hakları alanındaki en önemli sorunların temel nedenlerini ele alma yönünde, güçlü siyasi irade ortaya koymakta bir kez daha yetersiz kaldığını göstermektedir[5]. Plan, tam yargı bağımsızlığını sağlamada herhangi bir somut önlem içermiyor. Muhalif siyasetçileri, siyasi aktivistleri, gazetecileri ve insan hakları savunucularını, sadece barışçıl biçimde haklarını kullandıkları için aşırı geniş çerçevede tanımlanmış anti-terörizm yasalarıyla hapis cezasına mahkûm eden siyasi saikli ve cezalandırma amacı taşıyan tutuklu yargılamaları ve mahkumiyetleri önlemek için somut tedbirler de bulunmuyor. En önemlisi, AİHM’in kararlarını uygulamaya yönelik net bir taahhüt de yok.
Planda, her amaca ulaşmak için öngörülen hedef ve faaliyetler, insan haklarını etkileyen yapısal sorunlara yönelik somut önlemler içeren kapsamlı bir analizin sonuçlarını yansıtmamakta ve ölçülebilir göstergelerden yoksun.
Aynı zamanda eylem planı, barışçıl gösterilerin dağıtılmasında aşırı güç kullanımı, güvenlik güçlerinin dahil olduğu ölüm, işkence veya diğer türde kötü muamele vakalarının soruşturulmasının etkisizliği, gazetecileri de kapsayan keyfi gözaltılar ve tutuklu yargılanmalar gibi Avrupa Konseyi organları ve diğer insan hakları mekanizmaları tarafından sık sık vurgulanan başlıca hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasına dair herhangi bir somut eylem ya da genel tedbir de içermemektedir.
TİHV RAPORU
“Eylem planı kâğıtta, insan hakları rafta kaldı”
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun (2020)
Türkiye’nin 1991’den bu yana üyesi olduğu Mali Eylem Görev Gücü (FATF), kara para aklama ve terörizmin finansmanını önlemek amacıyla oluşturulmuş hükümetler arası bir kuruluştur. FATF, Türkiye’nin kâr amacı gütmeyen sektörle ilişkili terörizmin finansmanı ve potansiyel riskler konusundaki tavsiyesine tam olarak uymadığı yönünde bir değerlendirme yayınlamış[6] ve bunun üzerine Türkiye hükümeti, 2020’nin bitmesine günler kala, sivil toplumla istişare etmeden 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanunu süratle yasalaştırmıştır.
Bu kanun, kişi veya kuruluşlara dönük “yasak işlem ve faaliyetler”, “malvarlığının dondurulması ve yasakların uygulanması” ve “ceza hükümleri” gibi hükümler içermektedir[7]. FATF’ın kâr amacı gütmeyen kuruluş tanımının çok geniş bir yorumuna dayanan kanun, karşı önlemleri, terörizmin finansmanı açısından suistimal edilme riski olduğu tespit edilen kuruluşlarla sınırlamamaktadır. Ayrıca tüm kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için külfetli bir denetim gerektirmekte ve tüm kuruluşların internetteki kaynak geliştirme faaliyetlerine engel olacak hükümler içermektedir.
Geniş ve muğlak ifadeleriyle hukukilik prensibini göz ardı eden kanun, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ile Türkiye’deki mevcut yasalar uyarınca rutin olarak ihlal edilen bir dizi başka insan hakkının daha da fazla zayıflatılması riskini taşımaktadır.
Ayrıca uluslararası insan hakları hukuku ve Türkiye Anayasası uyarınca meşru faaliyetlerde bulunan, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ve örgütlenme özgürlüğünün ihlaline neden olabilecek çok sayıda belirsizlik içermektedir.
BASKIN ORAN YAZDI
Kayyımcı OHAL kanunu İslamcı örgütlere uygulanmayacak
Sosyal Medya Düzenlemesi (2020)
“İnternet Yasası” olarak da bilinen 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi, 29 Temmuz 2020’de yürürlüğe girdi[8].
Kanun, sosyal medya platformlarının Türkiye’de yasal temsilci bulundurmasını, verilerini Türkiye’de depolamasını ve Türkiye’deki yasal temsilcilerinin, kullanıcılar tarafından içeriğin engellenmesine veya kaldırılmasına yönelik iletilen talepleri, 48 saat içinde yanıtlaması ve talebin reddedilmesi halinde, aynı süre içinde ret gerekçelerini bildirmesini gerektirmektedir.
Yeni düzenlemedeki “mahkeme kararlarının 24 saat içinde uygulanması” zorunluluğu, platformların yasal temsilcilerinin yüksek miktarda para cezalarıyla, hatta cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceği anlamına gelmektedir. Verilerin Türkiye’de depolanması zorunluluğu, yetkililerin bu verileri talep edebilmesini ve sosyal medya kullanıcılarının gözaltına alınmalarına, tutuklanmalarına ve yargılanmalarına yol açabilecek şekilde kimliklerinin daha kolay tespit edilmesini sağlamaktadır.
Uluslararası insan hakları uyarınca ifade özgürlüğüne dönük her türlü kısıtlama gerekli, meşru ve orantılı olmalıdır. Devletler, şirketlerin internet ortamı da dahil ifade özgürlüğünü istismar etmemesini, internetteki şiddet ve istismarın gerektiği gibi ele alınmasını sağlamakla yükümlüdür.
İnternet Yasası, yetkililer tarafından internet ortamında muhalif görüşlerini ifade ettiği için devamlı olarak hedef alınan yayınlara yönelik riskleri ağırlaştırmakta, insanların düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri mecraları hedef almakta, gelişigüzel sansürü teşvik etmekte ve ifade özgürlüğü hakkını ihlal etmektedir.
5 BASIN MESLEK ÖRGÜTÜNDEN HÜKÜMETE
"Sosyal medya düzenlemesi ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı olmamalı"
“Etki Ajanı” Yasa Teklifi (2024)
Kamuoyunda “etki ajanı” olarak bilinen, TCK’nin “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlıklı yedinci bölümüne eklenecek 339/A maddesine yönelik teklifin, ilk olarak 9. Yargı Paketi kapsamında meclise sunulacağı açıklandı ancak pakette bu düzenleme yer almadı[9]. Ardından, “etki ajanı” yasa teklifi, Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kapsamına alındı ve komisyon süreçlerini tamamlamasına rağmen, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenirken teklifin geri çekildiği ve muhalefet partileriyle görüşülerek tekrar getirileceği belirtildi[10]. Özgür Sivil Toplum sitesinde toplanan, UAÖ de dahil Türkiye’deki pek çok örgüt ve hak savunucusu, bu teklifi halen takip etmekteyiz[11].
Teklif, 339. maddeye “Devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlığı altında yeni bir suç eklenmesini içermektedir[12]. Teklif metninde “Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilir” ibaresi yer almaktadır.
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, kanunda açıkça suç sayılmayan bir eylem için hiç kimsenin cezalandırılamayacağını belirtmekte; öngörülebilirlik ilkesi ise, kanun maddelerinin toplum tarafından anlaşılabilir ve öngörülebilir olmasını içermektedir. Kanunilik ve öngörülebilirlik ilkeleri, Anayasa Madde 38, TCK Madde 2, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi Madde 15 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 7 kapsamında güvence altındadır.
Teklif, mevcut haliyle hangi eylemlerin suç teşkil ettiğini açık ve net biçimde tanımlamamakta ve “siyasal yararlar”, “yabancı organizasyon”, “stratejik çıkar” veya “talimat gibi” kavramları açıklamamakta, bu kavramların sınır ve kapsamlarını belirtmemektedir. Bu sebeplerle, “etki ajanı” yasa teklifi kanunilik ve öngörülebilirlik ilkelerini karşılamamaktadır ve Türkiye’nin iç hukukuna, tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan uluslararası hukuk uyarınca, “ulusal güvenlik” muğlak veya keyfi kısıtlamalar getirmek için bahane olarak kullanılamaz. Ek olarak, Siracusa ilkeleri uyarınca insan hakları ihlallerinden sorumlu olan bir devlet, bu tür ihlallere yönelik itirazları bastırmak veya halkına karşı baskıcı uygulamaları devreye sokmak için ulusal güvenliği gerekçe olarak öne süremez.
Muğlak ve geniş yasalar keyfi uygulamaya ve suistimale açıktır. Tam da bu sebeple toplum açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Yasa teklifi, yürürlüğe girmesi halinde, insan hakları savunucuları, gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum örgütleri gibi pek çok grubun meşru faaliyetleri nedeniyle hedef alınmasına, uluslararası hukuk ve standartlar uyarınca korunan faaliyetlerinin büyük bölümünün kriminalize edilmesine zemin hazırlayacaktır. Ek olarak, yasa teklifi, sivil toplum üzerinde insan hakları çalışmalarını durdurmaları yönünde de caydırıcı bir etki yaratacak ve faaliyetlerini engelleyecektir.
"İktidar 'etki ajanlığı yasasıyla' otoriter yönetim şeklini güçlendiriyor"
İfade ve örgütlenme özgürlüğü aşırı geniş, muğlak yasal düzenlemelerin tehdidi altında
8. Yargı Paketi, Dezenformasyon Yasası, 7262 Sayılı Kanun ve Sosyal Medya Düzenlemesi, ifade ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere insan haklarına dönük müdahalelerin derinleştirilmesi için katalizör görevi görmektedir. Türkiye’nin iç hukukuna veya uluslararası hukuka aykırı olarak yürürlüğe giren ve uygulanan tüm bu mevzuatlar, halihazırda ciddi tehdit altında olan insan haklarını daha da geriletmektedir.
Yürürlüğe girmesi halinde “etki ajanı” yasası, insan hakları ihlallerine karşı çıkan ve bunları ortaya çıkarmaya çalışan sivil toplum aktörlerini, insan hakları savunucularını ve gazetecileri hedef almak için kasten ve rutin olarak kullanılan çok sayıda yasa, politika ve uygulamadan oluşan “repertuvara” bir yenisini daha ekleyecektir.
İfade ve örgütlenme özgürlüğü, açık ve adil toplumların olmazsa olmazıyken, Türkiye’de aşırı geniş ve muğlak yasa maddeleriyle kısıtlanmaktadır. Devletler, insan haklarına saygı göstermek ve insan haklarını korumakla yükümlüdür. Saygı gösterme yükümlülüğü, devletlerin hakların ifasına müdahale etmekten veya kısıtlamaktan kaçınmasını; koruma yükümlülüğü ise birey ve grupları insan hakları ihlallerine karşı korumasını ifade eder[13].
Türkiye yetkilileri, insan haklarına saygı duyma ve bu hakları koruma yükümlülükleri kapsamında "etki ajanı" yasa teklifini bir daha gündeme getirmemeli ve Türkiye'nin iç hukukuna ve uluslararası hukuka aykırı, aşırı geniş ve muğlak ifadeler içeren benzer bir yasa teklifini tekrar sunmamalı.
[1] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/03/20240312-1.htm
[2] https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-yeni-yargi-paketi-insanlari-hak-ihlalleriyle-karsilasma-riski-altinda-birakiyor
[3] https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-dezenformasyon-yasasi-hukumetin-denetimini-sikilastiriyor-ve-ifade-ozgurlugunu-kisitliyor
[4] https://www.ohchr.org/sites/default/files/english/bodies/hrc/docs/gc34.pdf
[5] https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-yeni-eylem-plani-insan-haklarina-verilen-derin-hasari-onarma-konusunda-kacirilmis-bir-firsattir
[6] https://www.fatf-gafi.org/en/publications/mutualevaluations/documents/mer-turkey-2019.html
[7] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.7262.pdf
[8] https://www.amnesty.org.tr/icerik/turkiye-sosyal-medya-duzenlemesi-internet-ortamindaki-ifade-ozgurlugune-yonelik-buyuk-bir-tehdit
[9] https://www.birgun.net/haber/9-yargi-paketinde-yer-alacak-etki-ajanligi-sucu-uyduruluyor-527448
[10] https://artigercek.com/politika/akpli-guler-duyurdu-etki-ajanligi-duzenlemesi-yeniden-meclise-getirilecek-323158h#google_vignette
[11] https://www.ozgursiviltoplum.org/
[12] https://www.amnesty.org.tr/icerik/ortak-aciklama-turk-ceza-kanununda-degisiklik-ongoren-ve-sivil-toplumu-tehdit-eden-asiri-genis-ve-muglak-yeni-yasa-teklifi-reddedilmelidir
[13] https://www.ohchr.org/en/instruments-and-mechanisms/international-human-rights-law