103 milyon insanın zorla yerinde edildiği dünyada, her üç çocuktan birinin okula aç gittiği bir Türkiye'de hak ne demek? Türkiye’de artık adı var kendi olmayan Anayasa, yasalar ilgili mevzuatların işlevi nedir?
Yerine getirilmeyen AİHM kararlarının yaşandığı Türkiye ikliminde hak, insan hakları kavramları ne anlama gelmekte? Ömrü hak ihlalleriyle mücadeleyle geçen Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucularından ve uzun yıllar başkanlığını yürütmüş Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur - Fincancı’nın uzmanlık alanıyla ilgili bir konuda kanaatini belirtmesinin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, "terör örgütü propagandası yapmak" ve "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama" iddialarıyla başlattığı soruşturma kapsamında “örgüt propagandası yapmak”tan dersert edilerek tutuklandığı bir iklimde hak savunuculuğu yapmak ne anlama gelir?
Veriler
Haziran 2022 itibariyle dünyada zorla yerinden edilenlerin sayısı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) açıkladığı rapora göre 103 milyon. 2021’e göre yüzde 24 artan mülteci sayısı 25.7 milyonken yüzde 24 artarak 32 milyona ulaşmış durumda.
Mültecilerin 3.7 milyonu bugün Türkiye’de yaşama mücadelesi veriyor. Freedom House’un 2022 raporuna göre Türkiye, 100 üzerinden 32 puan alarak “özgür değil” olarak nitelendirilen bir ülke. Türkiye’de her üç çocuktan biri yoksul. Çocuk yoksulluğu oranında Türkiye, 12.8 olan OECD ortalamasının yüzde 22.7 ile çok üstünde. Çin, Güney Afrika, Brezilya, Kostarika, Hindistan, Romanya’nın ardından dünyada 7. sırada.
AKP Hükümeti “dezenformasyon” yasası ile seçim sath-ı mailine girdiğimiz bugünlerde otokratik rejimini berkitecek önlemleri alıyor. Osman Kavala, AİHM'in kararı Türkiye'deki tüm mahkemeler için bağlayıcı olmasına karşın hala içeride tutuluyor. Türkiye, 8 Kasım 2022 itibariyle içinde Osman Kavala kararının da yer aldığı 521 AİHM kararını uygulamaması nedeniyle Avrupa Konseyi Türkiye için ihlal prosedürü sürecini başlattı.
AİHM, ayrıca Selahattin Demirtaş ile HDP’li 13 milletvekilinin haksız yere tutukluluklarının sürdürüldüğüne, 18. Maddenin ihlal edildiğine hükmetti.
Bunlara paralel, Kürt kimliği, dili tanınmazken, cinsel yönelimi nedeniyle ‘sapkın’ ilan edilen insanlar, ibadethaneleri devletçe tanınmayan Aleviler seslerini duyurmak için mücadele verirken, bianet’in tuttuğu Erkek Şiddeti Çetelesi’ne göre erkekler, Kasım 2022’de en az 28 kadını öldürürken Erdoğan "Ekonomimizi büyütürken 7’den 70’e vatandaşlarımızın tamamının hak ve özgürlüklerini de genişlettik" diyerek bu dosya dizisinin varlık nedeni olan kavramların içini boşaltıyor.
Hukuksal, toplumsal anlamda yerel, bölgesel, küresel ölçekte Bildirgede dile gelen haklar manzumesi parçalanmış durumda. Hakların korunması, taleplerin yerine getirilmesi varlık nedeni olan kurumlar ya hak gaspının faili olmuşlar ya işlevsizleşmiş durumdalar.
“Yaşama Felsefeyle Bakmak” adı dosya dizimizin konusu İnsan Hakları Haftası nedeniyle İnsan Hakları. 1948’den bu yana 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmakta. “Yasalar, hakları korumaz.” sözü gerçeklenircesine ilan edildiği günden bu yana sorunların hafiflediği söylenemez. Bilakis daha da yakıcılaştığı, derinleştiği ileri sürülebilir.
İnsan, tür olarak uygarlık yaratan bir kültür varlığı. İnsan Hakları, türümüzün ortak birikimine yaslanarak gerçekleştirdiği önemli, önemli olduğu kadar da anlamlı bir başarı. İnsanın sırf insan olmasından dolayı sahip olduğu yadsınamaz, devredilemez evrensel hakları vardır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. oturumunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 30 maddeden oluşmakta. Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, 1948’ten bu yana Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmakta. 10 Aralık, aynı zamanda Nobel Barış Ödüllerinin verildiği tarihtir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin temelleri; yaşam, özgürlük, sağlık, eğitim, yiyecek, barınma; esenlik, yasalar karşısında eşitlik, barışçıl amaçlarla toplanma, örgütlenme; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi haklarla örülü. İnsan hakları daha yaşanılabilir bir dünya oluşturmak için sahip olduğumuz ve korunması gereken haklarımızdır.
Bildirgenin birinci maddesi şöyle seslenir:
“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.” İkinci maddesinde İnsan Haklarının özellikleri tarif edilir: “Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.”
İnsan, günümüzde ideolojinin nesnesine müşteri kimliği dolayımıyla dönüşmüş, rızası tekelleşmiş piyasa ya da yapı tarafından sürekli yeniden üretilen, deyim yerindeyse bir tür simülasyon içinde yaşamaya itilen bir varlık. Öyle bir varlık ki tükettikçe nesleşmektete, kişileşmekten daha da uzaklaşmakta.
İnsan türünün bireyi haklarını kullandıkça etik bir varlığa yani kişiye dönüşür. Haklardır bir bakıma insan tekini yani bireyi kişiye dönüştüren. Bireyin kişileşmesi tam da şimdi ne anlama gelmektedir? Haklar talep edilir; kişi, o talebin öznesi deyim yerindeyse ona hayat verendir. O halde etik bir varlık olarak kişi kimdir? Kişi olmak ne demektir?
İnsan hakları, üst bir kategori olsa da yeterince işlemediği, diğer deyişle hayata sirayet etmediği açık; eğer işleseydi kadın hakları, çocuk hakları, mülteci, LGBTİ+ gibi kimi ifadelere ihtiyaç duyulmazdı oysa içinde nefes aldığımız olguları bunlarla açıklıyor, çeşitli üst metinler yani sözleşmelere ihtiyaç duyuyoruz.
İnsan Hakları, her türden öznenin sıkça kullandığı, talep ettiği, çiğnendiğini iddia ettiği, AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) gibi uluslarüstü Mahkemelerce görüşülüp Devletlerin cezalandırılmasına konu olan bir kavram. O halde İnsan Hakları dediğimiz şey nedir? Bu dosya ile muradımız olgunun içinde bulunduğu sis bulutunu dağıtmak, onu kavramsal anlamda billurlaştırarak tartışma konusu olan kavrama açıklık kazandırmak; İnsan Hakları kavramını kuram-eylem perspektifiyle birlikte ele almak.
İki büyük dünya savaşının ardından ilan edilen Bildirgede dile gelen Haklar Manzumesi de onu korumak iddiasındaki kurumlar da bunların varlık kazandığı mimari yapı da yeterince çalışmıyor.
Yine de İnsan Hakları Bildirgesi, büyük badireler atlatmış türümüzün bir tür sigorta olarak ürettiği bir başarı. Arzu ettiği Barış rejiminin meyvesi. O denklem artık yok. Sürece yeni olguların, sorunların ve şüphesiz kavramların dahil olmasıyla iklim değişti. O nedenle tam da şimdi hak dediğimiz şey gerçekte ne ya da filozofça sorarsak ne demek?
Haklar parçalanamaz, delege edilemez; bu nedenle haklar manzumesi diye anılır. Haklar temel ve koruyucu haklar diye kategorize de edilir.
Günümüzde insan türünün etik-politik habitusunun ürettiği hak, adalet gibi kavramların insanın dışına diğer canlılara, doğaya, gezegene de taşındığına tanıklık ediyoruz.
Hak ve İnsan kavramlarının yan yana gelmesi, ilan edildiği tarihten 74 yıl sonra ne ifade ediyor? İnsan doğası, etik, politik, toplumsallık, kamusallık,bakımından insan hakları nedir? Temelini nereden alır? Bugün Türkiye'de İnsan Hakları denildiğinde uygulamada neler yaşanıyor? Etik, politik ya da kısaca yaşamdaki izdüşümleri nelerdir?
İnsan Hakları şüphesiz bir dosyada tüketici biçimde ele alınabilecek bir konu değil. O nedenle bu dosyanın odağına kuram ve eylemi birlikte ele alıyoruz.
Önce İnsan Hakları nedir, hukuk, etik, politik bakımdan ne anlama gelmektedir, temelini nereden almaktadır? sorularını Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Doç. Dr. Bergen Coşkun Özüaydın ile felsefi açıdan ele alacağız. Ardından Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın Şebnem Korur - Fincancı’dan sonra başkanlığını üstlenen Metin Bakkalcı ile sahadaki, yaşamdaki izdüşümlerini konuşacağız.
Bildirgenin 30. yani son maddesi ile bu girişimizi tamamlayalım:
“Bu Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz.”
(MVY/EMK)