* Fotoğraf: Korcan Uğur - bianet
2018 yılı bu tür projelerle geçti. İstihdam Şurasında, her müessesenin mevcut istihdamına ek olarak işe alacağı iki kişi için sigorta primi ve vergi desteği verileceği ilan edildi.
Önce kutlamalar, birilerini işe almalar, sarılıp öpüşmeler falan görüldü. Fakat Türkiye İş Kurumu'nun (İŞKUR) verilere göre Ocak 2019 itibariyle Türkiye'de toplam işsiz sayısı 3 milyon 775 bin kişi. Bu rakam Ocak 2018'de ise 2 milyon 457 bin kişiydi. Hala, prim desteği olmasaydı daha çok işsiz olurdu diyenler var.
TIKLAYIN - AKP’nin İstihdam Stratejisi: “İstihdamtrak Uygulamalar ve Müjdeler”
Haziran ayında İmar Barışı çıktı. 50-70 milyar lira gelir getireceği tahminleri vardı. Yılsonunda gelir henüz 10 milyar liraya ulaşmamıştı. Son günlerde yaşadıklarımız gelirin çok önemli olmadığını fakat kamu harcamalarını karşılayabilmek için çok hayati risklerle karşı karşıya bırakıldığımızı gösteriyor.
TIKLAYIN - “İmar Barışı Müracaatında Teknik Belgeler İstenseydi Kartal’daki Bina Çökmezdi”
Temmuz ayında siyah, gri her renkte paranın ülke ekonomisine girmesi için Varlık Barışı adıyla çok cüretkar bir projeye girişildi. Öyle ki; yurt dışında bulunan veya yurt içinde bulunup da yasal kayıtlarda yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının yasallaşması vaat ediliyordu. Yetmemiş olacak ki, Ağustos ayında hesap sahibiyle varlığı transfer edenin farklı kişiler olması halinde de vergi incelemesi yapılmayacağına söz verildi. Bu da yetmedi, Kasım ayında süre altı ay daha uzatıldı.
Ağustos’ta bedelli askerlik çıktı. Yılsonunda Milli Savunma Bakanı 600 bin kişinin üzerinde başvuru yapıldığını ve 10 milyar lira gelir elde edildiğini açıkladı.
Eylül ayında Yeni Ekonomi Programı adı altında, bir dönem için kamu kaynaklarından vazgeçerek piyasada talebi canlandırma çabaları başladı. Konutta KDV ve tapu harcı indirimleri, otomotivde ÖTV ve KDV indirimleri, beyaz eşya ve mobilyada ÖTV’nin sıfırlanması ve KDV’de indirim yapılması gündeme geldi. Bu indirimler hala sürüyor, seçime kadar da sürecek.
TIKLAYIN - Yeni Ekonomi Programı: Büyüme Aşağıya, Enflasyon Yukarıya Revize Edildi
TIKLAYIN - Yeni Ekonomi Programı'nın Tutarsızlıkları
Şimdi, seçime iki aydan az zaman kala başlatılan tanzim satışlarını da bu sayılan politikalarla aynı grupta ele almak lazım. Yukarıdakilerin hepsi soruna geçici bir çözüm getiren, günü kurtaran, fakat uzun dönemde sorunun ve kaçınılmaz hale gelen krizin derinleşmesine yol açması beklenen projelerdi. Önümüzdeki günlerde sorunlara gerçek çözümler getirilmediği anlaşılacak ancak kısa dönemde her birinin kamu gelirlerini artırmak, piyasada hareketlilik sağlamak gibi geçici iyileştirmeler sağladığı da ortada.
Sebze tanzim satışlarının da benzer bir etki yaratması muhtemeldir. Sosyal medyada ne kadar alay konusu olsa da, insanların önemli bir kısmının ucuz sebze almaktan memnun kaldığını ve bunu sağlayan belediyelere minnet duyduğunu sanıyorum. Satış yerlerine ulaşımın çok ciddi bir soruna yol açması beklenmez, AKP ilçe örgütleri seçmenleri için en uygun noktaları saptayıp çadırları kurmuştur. Merkezi yerlerde kurulan çadırların önünde kuyruğa girerek iki kilo patlıcan için beklemenin çoğu kişide bir aşağılanma hissi yaratmayacağını, daha önceki örneklerden biliyoruz. Şahsen, kuyrukta bir izdiham çıktığında polislerin coplarla kalabalığa dalmasının bile iyimser yorumlarla karşılanacağını tahmin ederim.
Sonuçta bu da kısa dönemli bir problemi atlatma projesi. Zaten iki buçuk ay süreceği açıklandı. Ankara ve İstanbul gibi en kalabalık iki kentte seçimleri etkileyebilecek ve sonra mevsim koşulları gereği pek ihtiyaç da kalmayacak bir uygulama.
Belediyelerin veya diğer kamu kurumlarının tanzim satışlar yapmaları ilke olarak yanlış bir uygulama sayılamaz. Tanzim satışlar, üretimi ilgilendiren sorunlara köklü çözümler getiremese de, piyasanın durmaksızın yol açtığı sorunların bir kısmına etkili müdahaleler sağlayabilir.
Örneğin 1970’li ve 80’li yıllarda sosyal demokrat denebilecek bazı belediyelerin uygulamaları bu yöndeydi. O yıllarda tarımsal ürünlerin kentlerdeki tüketicilere ulaşımında çok sayıda aracının bulunması ve ürün bedelinin büyük bir kısmının aracıların eline geçmesi nedeniyle, tanzim satışlar önem kazanmıştı. Tanzim satışların yaygın şekilde uygulandığı kentlerde piyasa fiyatları da etkilenmişti.
TIKLAYIN - TANSA'nın Doğuşu ve Amacı
Bugünkü durum 1970’li ve 80’li yıllardan çok farklı. O yıllarda ülke nüfusunun tüketimine yetecek hatta bir miktar da ihraç edecek kadar üretim yapılıyordu. Üretim yetersizliği olmayan bir ekonomide pahalılığı yaratan kesim olarak aracılar görülüyordu. Bugün üretimi yetersiz kalan bir ülkedeki pahalılıktan söz ediyoruz. Aracı sorunu yine var olmakla birlikte eskisi kadar belirleyici değil fakat ortada aracılık edecek kadar ürün yok.
2018 yılında tarımsal üretim miktarlarındaki değişim oranları durumu gayet açıklıkla anlatıyor. 2018 yılında nüfus yüzde 1,5 artarken, genel olarak baklagil üretimi yüzde 6, tahıl üretimi yüzde 5, sebze üretimi yüzde 3 gerilemiş. Bazı ürünlerde olağanüstü ölçüde üretim düşüşü var; çarliston biber yüzde 26, fındık yüzde 24, kırmızı mercimek yüzde 23, semizotu yüzde 15, karalahana yüzde 14, şeker pancarı yüzde 11, kuru soğan yüzde 9, fasulye yüzde 8, buğday yüzde 7, dolmalık biber yüzde 6, patates yüzde 5, domates yüzde 5, salatalık yüzde 5.
Bunlar son bir yılın gerilemeleri. Ülke tarımının yıllardır bu halde olduğu, gıdanın artık büyük ölçüde ithalata dayalı olduğu biliniyor. Böyle bir ülkede tanzim satış nasıl yapılır? İki yolu var; ya daha ucuz üretim yapan ülkelerden yapılan ithalat artırılacak ya da kamu kaynaklarından sebze meyve satışı finanse edilecek. Sonuçta ya ithalat ya da kamu sübvansiyonu yoluyla piyasada da fiyatlar düşürülecek.
TIKLAYIN - Tanzim Satış'ın Önündeki Kuyruk Seçim Sandığına Uzanıyor
Bunların ikisi de çok tehlikeli uygulamalardır. Hem kamu gelirlerinin gereksiz harcanmasına yol açarlar, hem de uzun dönemde tarımsal üretimin daha da düşmesine neden olurlar. Sorun zaten üretim yetersizliğinden kaynaklanıyor. Bu politikalar, üretimin sorunlarını çözmeden, üreticilerin gelirlerinin daha da düşmesine yol açacak politikalar. Tarımdaki yanlış politikaların yol açtığı sorunları çözmek için aynı politikaların daha yoğun uygulanması gibi bir durum.
Tarımda küçük üreticiliğin sürdürülemeyeceği en az yüz yıldır biliniyor. Köylülerin ya kooperatifleşmeyi ya da büyük kapitalist çiftliklerde çalışmayı seçmekten başka yolu yoktu. Türkiye’nin köylüleri kooperatifleşmeyi kabul etmedi, sonuç ortada. İnsanın aklına Nazım’ın “kabahatin çoğu senin canım kardeşim” dizesi geliyor. (BD/EKN)