CHP İstanbul İl Başkanlığı seçimini Canan Kaftancıoğlu kazandı. Seçimin üzerinden daha üzerinden bir gün bile geçmeden Kaftancıoğlu’na iki cepheden saldırı başladı. İktidarın güdümündeki Havuz Medyası, Kaftancıoğlu’nu terörist ilan etti. Savcıları iş başına çağırdı. Bu yetmiyormuş gibi, CHP’nin kendi içinden bir kesim de seçilmiş kendi il başkanı için görevden alınsın kampanyası başlattı.
Bütün bu gelişmelerde gösteriyor ki, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na seçilen Canan Kaftancıoğlu Türkiye siyasetinin bir turnusolü oldu.
Turnusol birtakım bitkilerden elde edilen mavi boya maddesidir. Turnusol emdirilmiş şerit kâğıt, bir sıvıya daldırıldığında, sıvıdaki kimyasal bileşimlerin niteliğini, renklendirme yoluyla ortaya çıkarır. Sıvıdaki bileşenleri gözle göremeyiz. Bunların hangi kimyasallardan oluştuğunu, onları ayrıştırarak bize gösterir.
Siyaset sahası da bir bakıma kimyasal bileşenlerden oluşan bir sıvı gibidir. Bunun içerisinde kimler ne kadar suyu ne kadar asidi ne kadarı tuzu ne kadarı alkolü ne kadarı amonyağı ne kadarı sodayı vs. oluşturur; bunu yalnızca gözlem ve tatma yoluyla bilemeyebiliriz. İşte turnusol kâğıdı burada bir katalizör rolü oynayarak bileşikleri ayrıştırarak niteliğini bize gösterir. Siyasette de öyle gelişmeler olur ki, siyaset cenahından bu gelişmelere, olaylara karşı verilen tepkiler, birer turnusol kâğıdı işlevi görürler.
Tepkiler derken, bunun gündelik, ani ve gelip geçici olanlarını kastetmiyorum. Tepki derken bir kişinin, grubun, partinin kısa ya da uzun vadeli siyaset çizgisini etkileyen, belirleyen, yönünü çizen bir siyasi çizgiden, eylemsellikten söz ediyorum.
CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na seçilen her kim olursa olsun, parti siyaseti, ilişkileri ve tavrı için önemli bir belirleyiciliğe sahiptir. Kaldı ki bu durum, diğer partiler için de geçerlidir. Çünkü İstanbul, Türkiye siyaset dünyasında yalnız niceliğinden değil, niteliğinden dolayı da bir belirleyiciliğe, öncülüğe sahiptir. Cumhuriyet Ankara’da kuruldu ama kuran kadroların çoğunluğu İstanbul cenahından gelmeydiler. Kimi ülkelerin böyle ikili şehirleri vardır. Ben İstanbul’u hep Rusya’nın Petrograd’ına benzetirim. İkili başkenttir ama, Moskova başkentindeki siyaseti de Petrogard (Sovyetler döneminde Leningrad) kökenliler belirlerdi. İstanbul’un etkinliği hala sürmektedir.
İstanbul, Türkiye’nin her açıdan kalbidir. Türkiye’nin en büyük rantı İstanbul’da bulunur. Türkiye’de siyaset, kamu kaynaklarının talanının bir aracı olduğu için İstanbul, bu mecradaki siyasetçiler için tam ve büyük bir yemliktir! İkincisi, İstanbul niceliğinden kaynaklı olarak siyaset sahasındaki sayılara nitelik bir baskı/etki oluşturur. Yalnızca en çok milletvekili ve genel kurul delegesi çıkaran il olmasının ötesinde, partilerin kendi içerisindeki yönetim organlarının da etkin kesimini oluşturur. Partilerin İstanbul il başkanlarının ve belediye başkanlarının kimlerden oluştuğu bu bakımdan önem gösterir.
Canan Kaftancıoğlu için gerek iktidar kesiminden ve gerekse kendi partisi içerisinden oluşan tepkilerin nedeni budur. Eğer Kaftancıoğlu örneğin Niğde’den, Sivas’tan seçilseydi hiç de sorun çıkarılmayacaktı. Ama İstanbul’dan seçildi.
Kaftancıoğlu, başta CHP’nin genel geçer, bildik ve sürekli kendini tekrar eden ama gelişen/değişen koşullara göre bir türlü yeni politikalar üretemeyen, kendini belli kalıpların içerisine hapsederek iktidar olmayı amaçlamaktan çok, kendi mevcut durumuyla yetinen politik tutumlarının dışında yeni şeyler ve üstelik doğru şeyler söylemenin ip uçlarını vermektedir.
CHP İstanbul İl Başkanlığı seçiminin sonucu AKP’yi ciddi ve tutarlı bir muhalefetin oluşması kaygısıyla rahatsız etti. Erdoğan sürekli olarak muhalefeti FETÖ’cü ve PKK’lı olmakla itham etmekte ve bu propaganda ile köşeye sıkıştırmakta. Bu saldırı, siyasetin toplumdaki seyrinin de gösterdiği gibi sürekli bir savunma pozisyonuyla aşılamadı, aşılamaz da! Kaftancıoğlu sanıyorum CHP’nin bu sıkışmışlığının farkında ve parti merkezini yeni siyasi önerileriyle etkileyebilir. İktidar çevresi daha şimdiden kaygıya düştüğünden olsa gerek, Kaftancıoğlu’na attığı tweetleri yoluyla bir saldırı başlattı. Bu tweetler bir suç idiyse, neden yazıldığı dönemlerde bur soruşturma yapılmadı da üzerinden 5-6 yıl geçtikten sonra gündeme getiriliyor. Kaldı ki bu tweetlerin suçla ilgili bir yanı da yok! İktidarın Havuz basını CHP’yi yıpratmak için Kaftancıoğlu üstünden yüklenmeye başladı. CHP dik duracak mı, göreceğiz.
İkincisi, tepkiler yalnız iktidar kesiminden gelmiyor. Parti içerisindeki bir kesim de Kaftancıoğlu’nun seçilmesinden rahatsız. Rantiyeci tayfası, siyaset dinozorları, yeni dünyayı okuyamayanlar, statükocular bir bütün olarak Kaftancıoğlu’na tepki duyuyorlar. Tepkilerini ise “Mustafa Kemal’in askerleri” söylemi üzerinden kuruyorlar. Türkiye’nin bir Erdoğan sorunu varken yazık ki, ne yazık!
CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, Kaftancıoğlu’nun seçiminin parti içerisinde tartışılacağını, değerlendirileceğini söyledi. Şaşırtıcı değil, Yılmaz’dan da bu beklenirdi. Kimi partililer Kaftancıoğlu’nun görevden alınması için kampanya başlattılar. Bunlar o kadar vahim gelişmeler ki, CHP’nin demokrasi adına söyleyeceği bir şey kalmıyor geriye. Erdoğan kimi AKP belediye başkanlarını görevden aldığında, seçilmişlerin hakkı diye o AKP’li belediye başkanlarını dahi demokrasi adına savunan CHP, şimdi kalkmış seçilen kendi il başkanı hakkında değerlendireceğiz diyebiliyor ve kimi partili kesimler de görevden alınsın kampanyası başlatıyorlar. Hani seçilmişlere saygı, hani demokrasi?
Bu nasıl bir demokratik tutum. Bu ne çifte standart. Demek ki CHP’nin derdi seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, demokrasi falan değil, basbayağı iktidar için bir açık buldu ya, oradan iktidara yüklenmek. CHP bu kafayla seçmende nasıl bir güven oluşturacak? Bunun adına oportünizm derler.
Önümüzdeki seçimlerde meclise şu kadar milletvekili sokmak birinci öncelik değil. Bunun artık pek bir önemi kalmadı! Öncelik, cumhurbaşkanlığı seçimidir! Mesele budur. Yani Romalı Senatör Cato’nun “Kartaca yıkılmalıdır” ünlü sözünde dediği gibi, Erdoğan başkan seçtirilmemelidir! Muhalifler bunun üzerine bir strateji geliştirmeliler.
Eğer bir muhalefet iktidarı rahatsız ediyorsa, bir bakıma o muhalefet gereğini yapıyor demektir. İktidarın rahatsız olmadığı, ara sıra iktidar ile muhalefet arasında iş olsun babında kayıkçı kavgalarının yaşandığı durumlar seçmeni aldatmaktır!
Bütün bu gelişmeler, Kaftancıoğlu’nun siyasetin turnusolü olduğunu gösteriyor. (HŞ/HK)