Cinsiyetlere dair kalıplaşmış roller gittikçe flulaşırken istikbalde dünyamızın bir LGBTİ gezegenine dönüşeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bilhassa mazide, hâkim olduğu geniş coğrafyayı derinden etkilemiş Selanik'te bu sene 59. kez düzenlenecek uluslararası film festivali memleketin kuir sinemasına hususi bir bölüm ayırmış vaziyette. Sanatçının geleceği çok önceden bilme becerisine ispat oluşturan etkinlikteki eserler bir yana, festival programcılarının benzer bir misyonu üstlenmiş olmasına şaşırmamak gerek.
1960'lardan günümüze, Yunanistan sinemasının nispeten az bilinen bir alanından 38 kısa ve uzun film seyirciyi ihya edecek çok özel seçkide yer alıyor; mevzu hakkındaki belgeseller de buna dahil.
Böylesine geniş spektruma sahip bir ilki gerçekleştirme iddiasındaki etkinliğin yöneticileri bu ağır görevi Konstantinos Kyriakos'a vermiş durumda.
Saygın akademisyen Kostantinos küratör olarak içeriğin dışında esas, ülkenin millî ve tarihî festivalinde böyle bir programın sunulmasının radikal olduğunu belirtmiş.
Sinemanın Türkiye'deki festivallerde de aşırı ilgi gören bu alanından seçilmiş filmler arasında öncü eserler, memlekette muhafazakârların tahakküm kurduğu dönemlerde gösterime giremeyenler, kalıplaşmış cinsel rollerden farklı hissedenlerin kimliklerini kabul edip bunu topluma haykırmak isteyenlere ilham vermiş filmler, komşunun yeni kuir sinemasının dünyaya tanıtılmasına sebep olmuş uluslararası çaptaki yapımlar…
60'lı yıllardan başlayalım...
Yunanistan coğrafyasında şekillenmiş mitolojide, kısaca ifade etmek gerekirse eşcinsellik doğaldan da öte bir varoluş biçimi olsa da din baskısı yüzünden günümüzde bile toplumun gerici bir duruşa sahip olduğunu söyleyebiliriz.
İşte kuir olmanın toplumsal bir tabu olduğu dönemde özellikle erkek vücudunun çıplak olarak teşhir edilmesini sağlamış iki eser 60'lardan geliyor: Nikos Koundouros'tan Medusa'nın Yüzünde (Vortex Το πρόσωπο της Μέδουσας) ve Vassilis Fotopoulos'tan Orestes (Ορέστης).
70'ler hareketli
Ülkedeki komünist tohumların yeşermesine vurulmuş en büyük darbelerden Yunanistan askeri cuntası sonrasında cinsiyet klişelerinin yerle bir edilmesine sıra gelmişti. Takis Spetsiotis'in Lisa ve Diğeri (Η Λίζα και η άλλη) adlı filmi dışında bu kısımda soft porno endüstrisini tiye alan La Belle adlı eseri de yer alıyor
1979 yılında Dimitris Stavrakas ise ilk defa bir travesti karakteri kısa belgeseli Betty (Μπέττυ) ile beyaz perdeye taşıyacaktı.
80'lerde daha cesur
80'ler ise sansürün neredeyse tamamıyla aşıldığı bir dönem olur. O ara patlayan AIDS hastalığını konu edinen yapımlarla kuir sineması daha geniş kitlelere yayılma eğilimi gösterir.
Yorghos Katakouzinos'un Melek (Άγγελος) adlı filmi Yunanistan toplumunu şoke etmiş bir cinayete dayandırılır. Fragmanında bile tahammül sınırlarını zorlayabilen kanlı görüntüler ihtiva eden yapım 1982 Selanik Film Festivali’nde en iyi film, en iyi senaryo ve en iyi aktör ödüllerine layık görülmüştü.
90'lar tam gaz
90'lı senelerde ise Yunanistan kuir sineması maziyle bağlarını kesip kimliğini tazelediği bir sürece girer: Toplumun kuir fertlerini gerçekçi, tutkulu ve ödün vermeyen bir tavırla betimler, öncü sinemacıların yetişmesine vesile olur.
Kostantin Giannaris kökü İstanbul'a dayanan Kavafis'in hayatına, meşhur şairin cinsel arzu ve fantazilerini ön plana çıkararak eğilir.
Yönetmen Hristos Dimas kısalarıyla AİDS'in karanlık dönemini tekrar tekrar hatırlatır.
2000'lere gelince
2000'li yıllarda Yunanistan kuir sineması avangard tavırlı filmleriyle dünya gündemini işgal etmeye bile başlar. Athina Rachel Tsangari, Yannis Diamatopoulos ve Nikolas Kolovos bu dönemde öne çıkan sinemacılar olur.
Kyriakos Hacımihailidhis'in Erkekler Ağlamaz (Οι άνδρες δεν κλαίνε) adlı, şehir hayatındaki sıradan gey alışkanlıklarına eğilen filmi de 59. Selanik Film Festivali programında yer alan eserlerden.
İstanbul Film Festivalinde de gösterilmiş Panos H.Koutras'ın Strella (Στρέλλα) adlı eseri çıtayı iyice yükselten yapımlardan olacaktır. Ödipus kompleksi bu filmde altüst edilmekle kalmaz…
Hayatını seks işçisi olarak kazanmakta olan trans kahramanımız Strella müşterilerinden birine özel bir ilgi duymaya başlamıştır. Zamanla, kendini gayet yakın hissettiği kişinin yıllardan beri beklediği babası olduğunu anlar; bu vaziyet ilişkilerini biraz zorlayacaktır. Fakat filmin sonunda bize verilen, alışılmışın dışında yeni bir kuir ailenin kurulacağına dair ümittir.
Komşunun sineması için artık zıvanadan çıkmıştı diyebilir miyiz bilmem ama Angelos Frantzis, Telemahos Aleksiu bu dönemde meseleye cesaretle yaklaşanlardandır. Panagiotis Evangelidhis ünlü eşcinsel ressam Yannis Tsarouchis'in eserlerinden yola çıkarak çarpıcı bir film çeker.
Kostas Zappas’ın Kızıl Maria'nın İsyanı (Η ανταρσία της κόκκινης Μαρίας) adlı yapımında iki anti-kahraman kurallara karşı isyanlarını şahsi olarak yürütmektedirler.
Evangelia Kranioti'nin İstanbul Film Festivalinde yer alıp hafızamda iddiasını taşıyamayan bir yapım olarak kalan Obscuro Barroco da mevzubahis seçkide gösterilecek filmler arasında.
59.Selanik Uluslararası Film Festivalinin Onassis Vakfıyla işbirliği sayesinde kuir sinema güldestesine uygun görülmüş iki eserin, görme ve duyma özürlülere yönelik özel gösterimlerle beyaz perdeye yansıyacağını belirtmekte de fayda var.
Yalnız kuir eserlerle değil, geniş mi geniş spektrumuyla yanı başımızdaki Selanik Film Festivali hepimizi bekliyor sanki, ne dersiniz?
* Etkinliğin bu özel bölümü hakkında teferruatlı İngilizce malumata buradan ulaşabilirsiniz. (RL/EKN)