Matematikte 2+2 = 4’tür. Siyasette ise 2+2 = çoğu kez 4 olmaz; 3, 5, 6… olabilir. Siyaset biliminin ilk basamağını, bu basit gibi gözüken ama aslında değişken gerçeklikler içermesi nedeniyle siyasal alanda çok yönlü ilişkileri, etki-tepkileri hesap etme öngörüsüne ve bilincine sahip olmayı gerektirir.
Önümüzde iki önemli seçim var: Milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı.
Bu seçimde iki önemli gelişme yaşıyoruz. Birisi, Erdoğan ve Bahçeli’nin taktikleri ayaklarına dolaştı. AKP ile MHP “Cumhur İttifakı”nı kurdu. İyi Parti’yi seçime sokmamayı planlayan AKP iktidarı ve ‘ortağı’ MHP’nin bu taktiği, CHP’nin İyi Parti’ye 15 milletvekili vermesiyle ters tepti. Bu hareket iktidarı sarstı ve muhalefete güç kattı.
Muhalefetteki CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi Cumhur İttifakı’na karşılık “Millet İttifakı”nı kurdu. İktidar ikinci sarsıntısını yaşadı.
CHP, Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Muharrem İnce hemen herkesi şaşırtan bir performansla meydanları ele geçirdi. Televizyon programlarında sorulan sorulara yetkinlikle cevap verdi ve inisiyatifini korudu. Salt sıkıştırmayı amaç edinmiş kimi sorgucuların (ki, medyada bu tipler iktidar kesiminden kişilere çanak soru sorarlar) suratları asıldı. Ve ayrıca Meral Akşener’in mitinglerinin tahminlerin üstünde bir katılım ve enerjiyle devam etmesi, Cumhur İttifakını şaşırttı ve sarstı.
Bir diğer gelişme ise, ilk defa Erdoğan’ın suratı asıldı ve gözlerinden kaybetme riski okunur hale geldi. İktidar cenahını sessiz bir telaş sardı. Ve Erdoğan iktidarının yıkılabilir olduğu somut bir hale geldi.
Muhalefet ise ilk defa yükselen bir grafik yakaladı ve bu yükseliş, muhalefete özgüven kazandırdı. Muhalefet ilk defa iktidar olabilecek bir somutluğa sahip oldu. Erdoğan iktidarına son verme umudu ilk defa bu kadar ete kemiğe büründü. İşler istedikleri gibi gitmiyor. Hayatın her alanına müdahaleyi iki dudağının arasından çıkanlara göre ayarlama keyfiyetine sahip Erdoğan, bozulmuş prompter karşısındaki durağanlığına gömüldü.
TIKLAYIN - Diyarbakır’da Konuşmanın Durduğu An
TIKLAYIN - Erdoğan’ın Prompter’la İmtihanları
Hani derler ya; gün, bugündür! Bu toplumu ortadan bölen ve yarısını ötekileştiren, düşmanlaştıran o üstenci ve nobran dilin yenilgisi yakındır.
Tam bu noktada seçimin matematiği devreye giriyor. Bütün seçimler elbette siyasidir. Fakat bu seçimin siyaseti, matematiğin rasyonalitesinden geçmekte.
Şöyle ki:
HDP, Millet İttifakının dışında bırakıldı. Böylece HDP az bir ihtimal de olsa, baraj sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Doğu ve Güneydoğu’da seçimlerin meşruiyetine halel getirilmezse HDP’nin baraj sorunu olmaz ama bazı sorunların yaşanması durumunda baraj riski olabilir. Şimdi istenilir olanı (benim de gönlümden HDP’nin ittifak içinde olması geçiyor) değil de mevcut durumu ifade etmeye çalışacağım. Muhalefetteki siyasi tabloya göre HDP’nin ittifak dışında bırakılmasını anlamak gerek. İyi Parti’nin ve Akşener’in siyasal niteliği belli. Meral Akşener böyle bir ittifakı tabanına anlatamazdı, ters tepebilirdi. Bu duruma seçimin matematiği açısından bakarsak örneğin, CHP yüzde 26, İyi Parti yüzde 13, HDP yüzde 12, Saadet Partisi yüzde 2 oy oranı olduğunu varsayarsak, toplamda yüzde 53 eder. Fakat İyi Parti HDP ile ittifaka girerse İyi Parti’den 5 puan gittiğini varsayarsak, sonuç yüzde 48 olur. Burada siyasetin matematiği, toplumdaki öznelere bağlı olarak rakamların matematiği olmaktan çıkar.
Cumhur İttifakına karşı olan muhalif kesimlerin seçim tercihleri, siyasi olmaktan çok, seçimin matematiği yönünde olmalıdır.
Milletvekili seçimlerinde HDP’nin barajı geçmemesi halinde, aldıkları bütün oylar boşa gidecek ve bu boşa gidiş, muhalefetin değil, tersine iktidarın hanesine yazılacak. Doğu ve Güneydoğu’da HDP ile AKP’nin yarışacağı belli. HDP barajı aşamazsa en az 60 milletvekilliği AKP hanesine yazılacak. AKP, hak etmediği 60 milletvekiline fazladan sahip olacak. Böylece Cumhur İttifakı mecliste çoğunluğu ele geçirecek.
İşte burada seçimin matematiği devreye sokularak HDP’nin yüzde 10’luk barajı geçmesi amaç edinilmelidir. Siyasi tercihe göre değil, mecliste çoğunluğu sağlamanın matematiğine göre oy verilmelidir. Yani HDP’li olmayan bir muhalif seçmen bile HDP’ye oy vermelidir. Bunun altını özellikle çiziyorum; milletvekilliği seçiminde HDP’ye oy verilmeli. Bu matematiksel tavrın siyasi sonucu, bugünkü muhalefetin mecliste çoğunluğu sağlamasıdır. Muhalefetin çoğunluğu, mecliste iktidar demek olurken, bugünkü iktidarın mecliste azınlığa düşmesi de muhalefet olmak demektir.
Başkanlık için ise, ilk turda herkes kendi adayını çıkardı. Herkes burada siyasi tercihi doğrultusunda oyunu kullanacak ki, bu da partilerin istatiksel anlamdaki siyasal boyutunu gösterecek. Doğrusu da buydu. Çatı adayı ile seçime gitmek, riskliydi.
Başkanlık seçiminde asıl önemli olan kısım, ikinci turdur. Bunlardan biri, Cumhur İttifakı’nın adayı olan Erdoğan’dır. Bir diğeri ise, Millet İttifakı adayları ile HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş arasından en çok oyu alan kişi olacak. İnce ile Akşener, aralarında ikinci tura kim kalırsa birbirlerini destekleyeceklerini deklare ettiler. Bu iyi bir gelişme. HDP ise, ikinci turu şimdiden konuşmak istemiyor ki, haklıdır. HDP, Millet İttifakı’yla ikinci turdaki görüşmeleri birinci turdaki fotoğrafa göre yapacak. Ancak Ayhan Bilgen’in dünkü açıklamasında ikinci tura kalan adayı destekleme emareleri görülmekte.
Önümüzdeki seçimlerde mevcut durumun gösterdiği kesin bir gerçeklik var: Bu seçimin anahtar partisi HDP’dir. Kaldı ki, Kürt sorunu zaten Türkiye siyasetinin kilit sorunudur.
Eğer seçimin matematiği akılcı kullanılırsa, muhalefet istediği siyasi sonucu elde etmiş olur.
HDP’nin meclis dışı kalması, Erdoğan ve Bahçeli’nin işine yarar. Bu durum salt muhalefetin değil, Türkiye’nin de zararınadır.
Muhalefetin istediği siyasi sonuca ulaşmasının yolu, HDP’li olmayan bir kısım muhalif seçmenlerin milletvekili seçimlerinde HDP’ye oy vermesi taktiğinden geçmektedir. (HŞ/EKN)