Şimdi durduk yerde beş asır evvel “Yavuz Sultan” lakaplı Padişah 1. Selim’in doğu seferi yolunda Muş ovasında yaptırdığı rivayet edilen belki de zamana yenilip şimdi olmayan bir çeşmenin üzerine yazılmış ve anonimleşmiş dizeleri yeniden hatırla(t)mış oldum!
“Kürde fırsat verme ya rab!
Dehre sultan olmasın
Ayağını çarık sıksın
Asla iflah olmasın
Vur sopayı al haracı
Karnı bile doymasın
Ol çeşmeden gâvur içsin
Kürde nasip olmasın”
Malum, sağdan sola-soldan sağa say ve tek kol aralıklı hizaya gel misali önüne gelen yukarıdaki dizeler misali bir yandan siyaseten Kürde vururken diğer yandan da Kürdün sofrasından taam eylemekten geri durmuyor.
Son örnekten başlasak mı?
Dört dönem vekillik ve partisinin de Genel Başkan Yardımcılığını yapmış, halen CHP Meclis Grup Başkanvekili olan, yetmiyor olacak ki; CHP Afyonkarahisar belediye başkan adayı. Görünürde DEM Parti'yi kastederek “Seçilirsem DEM Partililere belediyenin kapısı kapalı olacak” diyor ama aslında bilinçaltında kapılar Kürde kapalı olacak sözünü içinde tutarak. Çünkü yabancı düşmanlığı üzerinden yeni bir “Bolulu Tanju” vakası kendini ele veriyor. Kahramanı Burcu Köksal, üstelik de hukukçu, avukat.
İşin tuhaf tarafı nefretin tavan yapmış hâlli sözlerini bangır bangır seçim otobüsünün üzerinden döktürürken, genel başkanı da otobüsün koltuğunda başkan adayını dinliyor.
Sözler medyaya düşünce de genel başkan Özgür Özel komşu ilde “Burcu Hanım'ın dili sürçtü, benden düzeltmemi istedi, belediyelerimizin kapısı parti ayrımı yapmaksızın bütün vatandaşlarımıza açık olacak” diyor.
Burcu bu durur mu, almış gazı ardına! E konuşma yaptığı yerde toplanan Afyonlu teba da hazır alkış tutmuşken; “Sözümün arkasındayım, dil sürçmesi filan yok” dedi. Devamını da getirerek; “DEM ve Hüda-Parlılar belediye kapısından içeriye giremeyecek” diye de ekledi. Yani demeye getirdi ki Kürdün solcusu da, sağcısı da, dincisi de, her ne ise alırsak belediye yasaklı!
Bunlar artık rutinimiz de, alışamadığımız şu:
Türk solundan Kürt siyasetine eklemlenenlerden üç dönemdir vekil ve DEM Parti'nin Meclis Grup Başkanvekili Saruhan Oluç; gazeteci Barış Yarkadaş’a diyor ki; “Biz mecliste Burcu Hanımla birlikte çalışıyoruz”.
Hadi gelin işin içinden çıkın çıkabilirseniz bakalım!
“Sözüm meclisten dışarı” derler ya! Değil elbette, eski bir siyasetçimizin tabiriyle; vallahi-billahi-tillahi de sözüm meclisten içeri tabii ki! Hangi meclis, derseniz! Ona da siz karar verin artık!
Hani deniyordu ya “düşük yoğunluklu savaş stratejisi” diye 1990’lı yıllara dair. Şimdilerde düşük yoğunluklu seçim stratejisi uygulanıyor iken dar alanda kısa paslı bir yöntem işliyor. Bu yöntem uygulanırken büyük ölçüde Zayıf Profilli Siyasal Aktör adayları üzerinden yürütülüyor seçime dair bütün hikaye.
Mayıs 2023 Genel Seçimlerini anımsayın. Siyaset sahnesinin görünür ve seçili vekil adayları (ve sonra seçilen vekilleri) çokça tartışıldı. Sonra zamana yaydırılarak amiyane tabirle kısmen ateş düşürüldü.
2024 Yerel Seçimlerinde aynı senaryo sanki yeni baştan tekrarlanıyor. Zayıf profilli ve temsil yeteneği yetersiz adaylar sahne aldı. Üstelik öyle ki bu hemen bütün partiler için geçerli oldu gibi!
Ülkede iktidar, muhalefeti de istediği alanda siyaset yapmak/yaptırmak üzerinden dizayn ediyor. İki ana parti, iktidar ve muhalifi; AKP ve CHP Kürt siyasetine yönelik konumlanış üzerinden seçmeni yönlendirme telaşı ve gayreti içinde.
İktidara göre muhalefetle “ittifak” içinde, muhalefete göre ise iktidarla “gizli anlaşma” söz konusu! Hâlbuki orta yerde görünen şu; seçim sonuçlarına göre eteklerdeki taşlar orta yere boca edilecek gibi. Vurulacak mı, durulacak mı?
Kürt siyaseti cenahında ise adına “önseçim” denilen ve niyet olarak sahiden demokrasi dersi gibi kabul gören, ama sahada tökezleyen yöntem politize seçmen tabanında ciddi bir “kırılma” yarattı. Mayıs 2023 seçimleri öncesi ve sonrası yaşanan dozu hayli yüksek tartışmaların, Mart 2024 sonrası tekrarının olmayacağının hiçbir garantisi yok!
Velhasılı kelam normal bir yerel yönetimler genel seçiminde adaylar ve olası projeleri konuşulması gerekirken! Bir yanda tehdit; bizi tercih etmezseniz sonuçlarına katlanırsınız aleni sözü! Diğer yanda ise mazlum ve mağdur edebiyatı.
Sonuçta güne düşen şu, üstelik de yeni değil son yirmi yıldır hatta daha da öte bu böyle; “Konuşulacak çok şey var da! Zamanı değil! Hele bu seçim de geçsin. Sonrasında her bir şeyi konuşur masaya yatırırız”.
Yani vuslat; bu bahar olmadı, bir başka bahara…(ŞD/AÖ)