Zaman anonim olsa da, gün özel mülkiyette. Hem bu mülk sahipliğinden kaçabilme imkan ve ihtimali de yok. "Doğum günü, anneler günü, babalar günü, çocuklar günü..." içlerinden birine pıt diye giriverirsiniz.
Lakin tıpkı türküde olduğu gibi: "Eğildim bahçaya girdim / Ne bağ duydu ne bağbancı" misali, çoğu zaman ne zaman ne de "insan" sizin de, sizin özel gününüzün de farkına varmaz.
Başka ülkelerin avukatlarının özelleştirilmiş bir günü var mıdır bilmiyorum. Fakat, bizim memleket avukatlarının bir günü özelleştirdiklerini biliyorum. Özel günümüz"5 Nisan".
"Avukatlar günü"nde mevzu belli...
Adettir her 5 Nisan günü, baroların başkanları mesleğin kutsallığından bahseder, yargı bağımsızlığına nasıl da ihtiyaç duyulduğunu, yargıda nasıl sorunlar olduğunu, mesleğin nasıl itibar kaybettiğini, avukatların nasıl da bu sistemden mağdur olduklarını anlatırlar.
Bu sözlerin üzerinde tam yıl tur atılmış olması bir şeyi değiştirmez. Ertesi yıl aynı şeyler döne dolaşa söyleniverir. Baroların da temel derdi "yeni ve daha iyi bir hukuk düzeni kurmak" değil, olsa olsa "kendi ayrıcalıklı konumlarını güçlendirmek ve meslektaşlarının faydalanacağı imtiyazları" artırmaktır. Retorik gerçeği gölgeleyebilir ama asla örtmez.
Bu yıl 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle yazılan bu yazıda, savunmanın örgütü olan baroların ve baroların örgütü olan barolar birliğinin, savunma hakkının kısıtlanması yönündeki çabalarını ve girişimlerini kısaca anlatmak istiyorum.
Savunma hakkının kısıtlanması
Dünyanın her tarafında baroların savunma tarafının örgütü olduğu bilinir ve kabul edilir. Türkiye'de de retorik budur. Ancak, 2005 yılı Haziranından beri Türkiye de, bu hakkın özüne aykırı şekilde Barolar Birliği öncülüğünde bazı barolar savunma hakkının kısıtlanması yönünde çaba sarf ediyorlar, kulis yapıyorlar. savunmanın değil maliyenin ve maliyetin örgütüymüş görüntüsü çiziyorlar.
Avrupa Birliği (AB) ile uyum sürecinin gereği olarak çıkarılan Ceza Muhakemesi (CMK) Yasasıyla:
* Çocukların,
* Beş yıldan veya daha fazla hapis cezası istemi ile yargılananların ,
* Tutuklanan ve hakkında tutuklama talep edilenlerin,
* Kendini savunamayacak durumda olanların ve
* 18 yaşının altında olan mağdur çocukların zorunlu olarak avukat isteme hakkı kendisine hatırlatılan ve isteyen herkesin isteklerine bağlı olarak savunmalarını bir avukat yardımından faydalanarak yapmaları bir hak olarak düzenlendi.
Bu hak 1992 yılında yapılan Ceza Muhakemesi Usul Yasası (CMUK) değişikliği ile çok istisnalı ve daha dar kapsamlı olarak kabul edilmişti.
Olağan bir ülkede, olağan koşullar içinde savunma örgütleri tam da kendilerinin var olma sebebine tekabül eden bu temel hakkın korunması ve geliştirilmesi yönünden çaba sarf eder.
Savunmanlık yerine onay mercii
Ancak, 1992 yılında yapılan bu düzenlemeye rağmen pek çok baro, başlangıçta savunma hakkının etkin şekilde kullanılması yönünde çaba sarf eder ve sistem kurmaya çalışırken, süreç ilerledikçe barolar bu işi adeta otomatik pilota bağladılar.
Pek çok yerel uygulamada, sanıklara sadece zorunlu durumda avukat çağrıldı ama (çocuklara sadece), CMUK'un tanıdığı haklar hemen hiç anlatılmadı ve kullandırılmadı.
Soruşturma ve yargılama makamlarıyla avukatlar arasında var olması gereken diyalektik süreç çoğu zaman burada işlemedi. Avukatlar, savunmanlık yapmak yerine onay mercii gibi iş yaptılar.
Denetim organı olarak iş görmesi ve sisteme işlevsellik kazandırması gereken barolar da, CMUK ödeneklerine bir sosyalizasyon kaynağı olarak baktılar.
Barolar Birliği ise, ilk elden kendisine aktarılan CMUK ödeneklerinin yarattığı devasa bütçeyi amaca uygun kullanmak yerine, maddi ve manevi yatırım aracı olarak görme eğilimini sürekli korudu.
Yaptıkları iş karşılığı avukatlara ödenmesi gereken CMUK bütçesi, ücret tarifeleri düşük tutularak artırıldı. Artan paralar ile arsa alımı, araç alımı, bina alımı yollarına sapıldı.
Yeni CMK'yla yaşananlar
Derken 2005 yılının Haziran ayında yürürlüğe giren yeni CMK ile birlikte, zorunlu avukatlığın kapsamı genişledi. Dolayısı ile talep patlaması yaşandı ve Maliye Bakanlığı tarafından aktarılan bütçe 1 Ocak 2006 günü tükenmiş oldu.
Buna karşılık barolar ve barolar birliğinin ek bütçe ayrılması, CMK avukatlık ücretlerinin artırılması ve hizmet kalitesinin artırılmasını sağlamak için çaba sarf etmek yerine, bunlara dair retoriği elden bırakmadan, savunma hakkının kısıtlanması yönünde görüş ve öneriler dile getirmeye başladılar.
Bu yönde kulis çalışması yaptıkları ve zorunlu avukatlığın kapsamının daraltılması için yasa tasarısı hazırlattıklarına dair haberler geliyor.
Peki Barolar ve Barolar Birliği, savunma hakkının kısıtlanması için öneride ve talepte bulunabilir mi? Bu hakka sahip midirler?
Savunma hakkı temel insan hakkıdır
Bu soruyu iki açıdan yanıtlamak gerekir. Birincisi, savunma örgütü olmaları dolayısı ile barolar en geniş şekilde herkese savunma hakkının azami düzeyde tanınmasını savunmak zorundadırlar. Aksi durum, kendi varlık sebepleri ile çelişir. Savunma yoksa örgütüne de ihtiyaç yoktur.
İkincisi ve asıl önemlisi, savunma hakkı temel insan haklarındandır. Temel insan haklarının bir hukuk devletinde zorunluluk, meşruluk ve orantılılık ölçütlerinin ötesinde kısıtlanması istenemez.
Ayrıca, bu hakkın kısıtlanması konusundaki talebi alanın teknisyenleri ileri süremez. Bu sadece onların kararları ile olabilecek bir şey değildir.
Temel hakların genişletilmesi tartışması değil ama kısıtlanması tartışması mutlaka hak sahipleri tarafından yapılmalı. Savunma hakkı tüm insanlara ait bir haktır ve bundan feragat tartışmalarını ve bu yoldaki önerileri avukatlar değil, ceza adalet sisteminin potansiyel muhatapları tartışmalıdır.
Velhasıl, bu seneki 5 Nisan Avukatlar Gününde, günün alışıla gelmiş anlamı ve retoriği ötesinde tartışmalar olsun ve temenniler avukatın refahı ve hakkı üzerinden değil, hepimizin hakkı ve refahı üzerinden yürüsün dileyelim.
Ve Sayın Okuyucular:
Külli zamandır dünyanın değiştiği ve pek çok şeyin baş aşağı olduğu malumunuzdur. Ol sebepten, bir süre Türkiye Barolarını ve Barolar Birliğini izlemenizi ihtimamla rica etmekteyim.
Zira, savunma örgütleri barolar ve baroların birliği; hak, hukuk, adalet derken iki arada bir derede tek tek büyüklerin ve küçüklerin hulasa herkesin hakkı olan savunma hakkının kısıtlanması için çaba sarf etmektedirler.
Bu defa lütfen savunmanızı savunmanın eline bırakmayın. (AK/EZÖ)