Demek ki, Fazilet gemisi batmış değil, ama tam ortadan ikiye yarıldığı da ortada.
İlk olarak Necmettin Erbakan'a sadık isimlerin önümüzdeki hafta kendi partilerini kurmaları bekleniyor. Genel başkan büyük olasılıkla yine Recai Kutan olacak. Bu parti kurucuları içinde kaç milletvekili ve belediye başkanının bulunacağı çok önemli...
Gelenekçilerin bütün barutlarını birden kullanması beklenmiyor. Bunun yerine yenilikçileri izlemeye alacaklar, eğer rakipleri büyük bir atılım gerçekleştirirse ellerindeki kozları teker teker devreye sokacaklar. Öncelikle Necmettin Erbakan'ın olaya daha fazla ağırlık koyması bekleniyor . Ardından, partinin başına yenilikçilerle rekabet edebilecek ölçüde genç, dinamik ve belli bir karizması olan bir isim -şimdilik Numan Kurtulmuş, Ali Müfit Gürtuna ve Teoman Rıza Güneri'nin adları geçiyor- getirilecek. En son kozları ise, kuşkusuz yeniden İslamcı söylemi canlandırmak olabilir.
Elveda İslamcılık
Gelenekçilerin, İslamcılığı yeniden devreye sokması yenilikçilerin ilk bakışta işlerine gelecektir. Böylelikle toplumun şeriatçılıktan ürken kesimlerine ve daha önemlisi yerli ve yabancı egemen güçlere "Bakın biz onlar gibi değiliz," deme şansına sahip olacaklar. Yani gelenekçiler, ne kadar İslamcı ve yabancı düşmanı olursa, yenilikçiler de o kadar "liberal" ve "globalist" görünebilecek.
Fakat İslamcılıktan kayıtsız şartsız sıyrılma yenilikçilerin sonunu hazırlayabilir. Çünkü yerli ve yabancı güç odakları, yenilikçileri, esas olarak birbirine bağlı iki beklentiyle önemsiyor:
1) İslami hareketi bölmeleri;
2) Toplumda varolan İslamcı muhalefet ve öfkeyi kontrol altında tutup sisteme eklemlemeleri.
Kemal Derviş varken...
Bu odakların, Türkiye'yi Yeni Dünya Düzeni'nin kopmaz ve sadık bir parçası yapmak , bu uğurda ülkenin ekonomik ve siyasal yapısını yeniden düzenlemek gibi çetrefil ve katıksız güven gerektiren bir görevi Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına vermesi söz konusu değil. Genelkurmay'ın , Erdoğan ile temasa geçtikleri iddialarını sert bir şekilde tekzip etmesi bunun ufak, ama önemli bir kanıtıydı.
Aynı şekilde Erdoğan'ın yasaklı olup olmadığının muğlaklığını sürdürmesi , tıpkı FP davasının aylarca sürmesi gibi, sistemin yenilikçilere yaptığı "Çin işkencesi" olarak yorumlanabilir. Kaldı ki, globalizmin merkezinden gelen Kemal Derviş dururken, Erdoğan'ın tercih edilmesi için en azından vakit çok erken.
ANAP'a göz koydular
Yenilikçiler, her ne kadar 28 Şubat'la başlayan, ekonomik ve siyasi sistemin yeniden yapılandırılmasında başrol oynayamasa da belli fonksiyonlar üstlenecekler. Örneğin, nasıl 28 Şubat'ın başlarında RP'nin tasfiyesinde ANAP lideri Mesut Yılmaz, sistemin tetikçisi gibi çalıştıysa, şimdi tam tersi olabilir. Çünkü yenilikçiler, ANAP'a kelimenin gerçek anlamıyla "göz koymuş" durumdalar . Fakat bu partinin kongresini bekliyorlar. Kimi yenilikçiler, "büyük atılım"larını bir an önce yapıp ANAP Kongresi'ni bir nevi ipotek altına almayı savunurken, kimileri de partinin kurulmasını, bunun sonrasına ertelemeyi öneriyor.
Her iki durumda da, Yılmaz'ın yeniden seçilmesi halinde çok sayıda muhafazakar kökenli ANAP'lının yenilikçilere katılması ; kaybetmesi halindeyse ANAP ile yenilikçilerin bir formülle birleşmesi hesaplanıyor.
Yenilikçilerin ANAP üzerine yaptıkları planlar, dönüp dolaşıp yeni hükümet formüllerini de gündeme getiriyor.
Sıra MHP'de mi?
Mesut Yılmaz'in, Beyaz Enerji iddianamesinin hazırlandığı günlerde sarf ettiği "Beni ve ANAP'ı tasfiye etmek istiyorlar," sözleri bütün bu spekülasyonları belli ölçülerde makul kılıyor. Fakat Yılmaz o günlerde "ANAP'tan sonra sırada başka partiler var," demişti. Bu noktada da akla ilk olarak MHP geliyor.
28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin değiştirilmiş olduğu "Bölücü ve irticai faaliyetler, eşit ve birinci derecede önceliklidir. Siyasal İslam, Türkiye için tehdit olmaya devam etmektedir," tespitlerinin hemen ardından "Türk milliyetçiliği bazı kesimlerce ırkçılığa dönüştürülmek istenmektedir. Ülkücü mafya bundan yararlanmak istemektedir. Bu da bir tehdit unsuru oluşturmaktadır," dendiği unutulmamalı.
1) Bütün bunlara MHP'li bakanların Derviş'e çıkardığı sorunlar eklenirse, MHP'nin de önümüzdeki günlerde bir tür "ıslah" işleminden geçirilmesi beklenebilir. Bu noktada, gelenekçilerin yakıştırmasıyla "28 Şubat'ın ıslahevlerinde eğitilmiş çocuklar" olan yenilikçiler de transferleriyle devreye girmiş durumdalar. Onlara Muhsin Yazıcıoğlu'nun BBP'si de eklenebilir, ki seçimlerde ülke barajının düşürülmesi durumunda hayal kırıklığına uğramış MHP -hatta bir ölçüde FP- tabanından bu partiye ciddi kayışlar yaşanabilir.
Yenilikçilerin,bir şekilde BBP'yi ve irili ufaklı diğer milliyetçi-muhafazakar parti ve grupları kendi bünyesinde toparlaması durumunda; en azından Türk sağının fotoğrafının büyük ölçüde değişeceği kesindir.
Ama sistemin ve sistem partilerinin krizinden yararlanan yenilikçiler ; ne kadar başarılı olurlarsa olsun, kendilerini sistem içinde tarif ettikleri -ve bunu da henüz program anlamında dişe dokunur bir şey söylemediklerinden, açık ve net bir şekilde gösteremedikleri- için yenilgiye uğradığı kesin olan siyasal İslamcılığın yerine, kalıcı ve aynı ölçüde güçlü bir ideoloji koyma şansından mahrum gözüküyor.
(RÇ/NU/NA)