Sacco ve Vanzetti olarak tanınırlar genelde. Şarkılara isimleri geçmiş iki İtalyan göçmen. Biri 1891 diğeri de 1888 doğumlu. Tam isimleri Ferdinando Nicola Sacco ve Bartolomeo Venzetti. Genç yaşlarında zamanında milyonlarca İtalyan’ın yaptığı gibi Sam amcanın ülkesine Amerikan rüyası için yola çıktılar.
Nicola Sacco 1909 yılında Birleşik Devletler’e varır, on sekiz yaşına az kalmışken, Bartolomeo Venzetti ise 1908 senesinde. Vanzetti göçmenlik deneyimini sonradan şöyle özetler: “Göçmen ofisinde ilk sürprizle karşılaştım. Göçmenler hayvanlar gibi ayrılıyordu. Ne bir kibar laf ne de uzun yolculuk sonrası buraya ulaşan insanlara destek cümlesi. Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Bu bizim umudumuz olan topraklardı. Üst geçitler, arabalar ve tenler. Hızla ilerleyen bir hayat ve ben tek başımaydım”.
Sacco, İtalya’nın güneyideki Puglia eyaletinin önemli kentlerinden olan Foggia’dan geliyordu. Birçok ailenin yaptığı gibi onun ailesi de zeytin yağı üretiyordu. Amerika’ya vardıktan sonra Rosina Zambelli adlı bir kadınla evlendi ve Ines adında bir kız çocukları oldu. Haftada altı gün ve günde on saat bir ayakkabı fabrikasında çalışıyordu. Uzun çalışma saatlerine rağmen işçi hakları mücadelesinde aktif olarak yer alıyordu. Çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve maaşların yükseltilmesi için yaptığı konuşmalarla tanınırdı. Nitekim bundan dolayı 1916 yılında tutuklandı.
Vanzetti ise İtalya’nın Fransa sınırında, kuzeyde, yani Alp dağlarının ayağındaki Piemonte eyaletinin ikinci en büyük kenti olan Cuneo’da doğmuştu. Toprak sahibi ve bar işleten bir ailenin çocuğu olan Vanzetti’ye annesi ve babası avukat olma geleceğini çizmişti. Annesinin genç yaşta ölmesi ve babası ile olan bireysel çatışması Vanzetti’ye o zaman birçok gencin yaptığı gibi Amerika yolunu göstermişti. Yeni Dünya’ya ayak bastığından itibaren birçok iş ile uğraşan Vanzetti de Sacco gibi işçi hakları mücadelesinde yer aldı. Plymouth şirketine karşı başlattığı kitlesel grev sebebiyle işten çıkartılınca kimse ona iş vermek istemedi. O da bir tezgah açarak balık satmaya başladı.
Sacco ve Vanzetti kısa zamanda Amerika’da yaşayan anarşist İtalyanların kurduğu bir kolektifte siyaset yapmaya başladı. O senelerde İtalya kendini Birinci Dünya savaşı içinde bulunca bu kolektifin tamamı askere çağırılıp devlet adına insan öldürme riski olduğu için Meksika’ya kaçtı. Savaş bitince Sacco ve Vanzetti Amerika’ya döndü ve Massachusetts kentine yerleştiler. 3 Mayıs 1920 tarihinde kolektifin üyelerinden Andrea Salsedo ‘muhtemelen’ polis tarafından Adalet Bakanlığı’na ait bir binanın ondördüncü katından atılarak öldürüldü.
9 Mayıs tarihinde Sacco ve Vanzetti arkadaşları ile bu olayı protesto eden bir eylem gerçekleştirmeye karar verdi ancak eylem yapılmadan az önce polis tarafından yakalandılar. Polis bu ikiliyi yakalandıklarında anarşist içerikli bildiri ve silah bulundurmakla suçladı. Bir kaç gün sonra suçlama değişti: South Braintree’da yapılan bir soygunda katılmak ve bu sırada öldürülen iki kişinin katili olmakla suçlandılar.
Sacco ve Vanzetti’nin yargılandığı dava tam yedi sene sürdü. Davaya bakan hakim Webster Thayer lafı hiç dolandırmadan onları “İki aşağılık anarşist” olarak tanımlar. Bu sırada yakalanmış ve bu ikilinin suçlandıkları cinayetle alakaları olmadığını söyleyen Costa Rika göçmeni işçi Celestino Madeiros’un ifadesi de geçerli sayılmadı.
Sacco ve Vanzetti’nin davası üzerinde adaletsiz bir yargılama yapıldığı ve başta hakim Thayer olmak üzere zamanın bir çok yerel ve ulusal yöneticisinin göçmenlik karşıtı siyasetini bu davada gövde gösterisine çevirdiği söylenir. Thayer sanıklara yasal oturma izni olmayan İtalyan göçmenler için kullanılan ve aşağılayıcı kelime “Wops” diye hitap eder yani “Without papers”. Davanın ilerlediği yıllar ABD için komünist avının doğduğu ve yayıldığı yıllardır. Bilhassa zamanın Adalet Bakanı, Alexander Mitchell Palmer tarafından uygulanan komünist ve anarşist göçmenlerin sınır dışı edilmesi (bir senede 500 kişi) sürecine denk gelen davada Sacco ve Vanzetti’nin ‘ibret’ olması için kullanıldığı söylenir.
Başta ABD olmak üzere dünyanın birçok yerinde bu ikilinin serbest bırakılması için eylemler yapılır. Boston eyaletinde düzenlenen kitlesel protesto on gün sürer. O sıralarda diktatörlükle yönetilen İtalya’nın faşist hükümeti de Benito Mussolini aracılığı ile Boston’daki ABD büyükelçiliğine mektup yazar ve iki yurttaşın serbest bırakılmasını talep eder. Albert Einstein, George Bernard Shaw, Arturo Giovannitti ve Bertrand Russell gibi bir dizi entelektüel, Sacco ve Vanzetti’nin adil yargılanması için uluslararası bir kampanya düzenler.
Tüm girişimlere rağmen 23 Ağustos 1927 tarihinde saat 00:19’da Nicola Sacco ve Bartolomeo Venzetti yedi sene süren dava sonunda ve yedi dakika arayla elektrikli sandalye ile öldürülür. Haberin duyulmasının ardından Londra, Paris ve Berlin başta olmak üzere birçok ülkede eylemler yapılır.
1977 yılında yani ölümlerinden tam elli sene sonra Massachusetts valisi Michael Dukakis bu iki İtalyan göçmenin suçsuz olduğunu belirtti ve şöyle bir açıklama yaptı: “Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti isimleri üzerinde olan her türlü suçlama ve aşağılamanın sonsuza kadar kaldırıldığını açıklıyorum”.
Sacco ve Vanzetti üzerine birçok şarkı yazıldı ve film çekildi, belki de bu çalışmalardan en başarılısı 1971 yılında çekilen ve yönetmenliğini Giuliano Montaldo’nun yaptığı uzun metrajlı sinema filmidir. Vanzetti’nin Gian Maria Volonte’ ve Sacco’nun Riccardo Cucciolla tarafından canlandırıldığı film 24üncü Cannes Film Festivali’nde Cucciolla’ya En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. Müziklerini Ennio Morricone’nin yaptığı film bilhassa Vanzetti’nin hakimin ölüm cezası kararını açıkladığında yaptığı konuşma ile ünlüdür. İşte o konuşmadan bir parça:
“Ben bana yönlendirilen suçlamalar karşısında masum olduğumu söylemek istiyorum. Hatta yasaların ve genel ahlakın kabul ettiği ve kutsadığı suç olan, insanın insan üzerindeki sömürüsü suçu hakkında da masumum. Eğer bugün burada sanık olarak bulunuyorsam ve beni bir kaç dakika içinde mahkum edebilirseniz işte bu yüzdendir. Başka hiçbir sebep yoktur. Bir köpeğe veya bir yılana, yeryüzündeki en şanssız ve en sefil yaratığa bile benim yapmadığım şeylerden dolayı suçlanma durumumu dilemem. Ancak ben başka bir şeye inanıyorum. İnanıyorum ki özünde gerçekten suçlu olduğum hatalardan dolayı buradayım. Burada acı çekiyorum çünkü ben bir anarşistim, evet ben bir anarşistim. Burada acı çekiyorum çünkü ben bir İtalyan’ım, evet ben bir İtalyan’ım. Kendimden çok ailem ve sevdiklerim için acı çektim. Ancak haklı olduğumdan o kadar eminim ki, sizin beni iki kez öldürme şansınız olsa ve ben iki kez dünyaya gelebilsem, şu ana kadar yaptıklarımı tekrar yapmak için bir daha yaşamak isterdim”. (MÇ/HK)