"Şu yakınlarda, İsa'nın çektiği çileler hakkında tarihte yazılı delil bulunmadığını iddia eden birtakım tarihçiler çıktığını hatırlarım. Ne sersem insanlarmış bunlar! Yaşadığımız çağın tarihi onbinlerce çarmıha germe olayı ile dolup taşarken, İsa ve çarmıha germe hakkında delil aramaya kalkmışlar. Kim çıkıp da bana: Tarih İsa'nın çilesinden hiç söz etmiyor diyecek?"
Howard Fast'ın "Sacco ile Vanzetti'nin Çilesi" adlı kitabında yer alıyor bu sözler. (1)
ABD demokrasisinin sırtını dayadığı argümanlardan olan "adalet" sisteminin bugün hala hatırlanan kara lekesi Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti davası...
20.yüzyılın başlarında Amerika'da yükselen yabancı düşmanlığı ve komünist-anarşist avının sonucu olarak suçsuz iki İtalyan göçmenin "vatansever" mahkeme üyeleri tarafından 1927 yılında ölüme mahkum edildiği dava.
Savunmalar, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi raporları, üst mahkemeye yapılan itirazlarla tam yedi yıl sürer kararın alınması. Dava bugünkü tabiriyle küreselleşir, birçok ülkede protesto eylemleri düzenlenir. Ancak mahkeme heyeti için söz konusu olan devletin yüksek menfaatidir. Tüm itiraz ve tepkiler görmezden gelinip resmi ideolojinin "öteki" saydığı iki suçsuz idam edilir. Diğer bir deyişle devlet eliyle bir cinayet işlenmiştir.
Sacco ve Vanzetti idam edildikleri gün adeta dirilir, adeta yeryüzüne tekrar inerler. Çileleri kitaplaşır, şiirleşir, bilim insanları onlardan bahseder, tiyatro oyunları yazılır, filmler çekilir. Bu davanın utancı tüm bileşenleriyle birlikte, Amerika yargı tarihinin üzerine kamu vicdanının kararıyla kalın harflerle kazınmıştır.
Devletin resmi özür kararı için ise aradan yarım asır geçmesi gerekir. 1977 yılında Alman Der Spiegel dergisinde şu haber yer alır: "Geçtiğimiz salı günü Sacco ile Vanzetti'nin itibarları iade edildi. Massachusetts Valisi Michail Ducakis, incelemeler sonunda iki göçmenin yanlış bir kararın kurbanı olduklarının anlaşıldığını açıkladı. Yargıcın ve savcının göçmenlere, düzen karşıtlarına taraflı davrandığının ve yargılamanın bir politik histeri atmosferi içinde yürütüldüğünün anlaşıldığını belirtti." (2)
Vanzetti, o yargıcın yüzüne bakarak yaptığı ve daha sonra efsaneleşecek olan son konuşmasında şöyle der:
"Bize karşı önceden edinilmiş fikirlerle ve gaddarca davrandınız. Dünyada sizin kadar gaddar, zalim ve sizin kadar önceden edinilmiş fikirlerle hareket eden bir yargıç bulunamayacağını biz ispat ettik. Bunu tamamen ispat ettik. Yine de öyleyken, davanın tekrar gözden geçirilmesi durmadan reddediliyor. Biz de biliyoruz, siz kendiniz de biliyorsunuz ki, daha bu davanın başından beri, hatta bizim yüzümüzü görmeden, bizi tanımadan bile, bizim aleyhimizdeydiniz." (3)
Can Yücel, o konuşmanın bir bölümünü 1957 yılında dünya şiirinden yaptığı çevirilerinin içine "Yargıçlara Son Sözüm" başlığıyla alacak, şiirleştirecektir: (4)
".....
Bunlar gelmese başıma, siz çıkmasaydınız karşıma
Ona buna dert anlatacağım diye köşe başlarında
Harcar giderdim ömrümü,
Silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu
Ama şimdi öyle mi ya!
Bizim başarımız bu ölüm, bizim zaferimiz bu.
Dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız
İnsanlık için, adalet için, hürlük için
......"
Vanzetti'nin "adalet için" demesinin ardından neredeyse bir asır geçti.
Ve hala İsa'nın çektiği çileler hakkında tarihte yazılı delil bulunmadığını iddia eden birtakım tarihçiler var. Ne kör insanlarmış onlar...
Cinayetlerin, ödüllerle kutsandığı puslu iklimlerde; adalet, çarmıha çivi taşıyanlara teslim edilirken, suçsuzlar halk adına kurban edilip, suçlular halk adına taçlandırılırken, bugün biri çıkıp da bize "Tarih İsa'nın çilesinden hiç söz etmiyor" diyebilir mi?
----------------------------------------------------------------------
(1) Howard FAST, Sacco ile Vanzetti'nin Çilesi, Çev. Şerif Hulusi, Payel Yayınları 1969, s.90
(2) Derya SAZAK, Milliyet, 28 ekim 2004
(3) H. FAST a.g.e., s. 169
(4) Can YÜCEL, Her Boydan, Adam Yayıncılık 1985, s.144