İtalya İçişleri Bakanı Matteo Salvini imzalı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ilticacı statüsünde olan göçmenlerin hayatlarında ciddi değişiklikler öngörülüyor.
24 Eylül günü, hükümetin iki ortağından biri, Lega Nord (Kuzey Ligi) partisinin aynı zamanda genel sekreteri olan Salvini, yayınladığı KHK ile gündeme damgasını vurdu.
Siyasetçiler, hukukçular, göçmenler ve sektörün çalışanları tarafından eleştirilen ve “güvenlik” adlı yasa değişikliğin öngördüğü bazı maddeler ve eleştiriler şöyle:
İnsani koruma statüsünün iptal edilmesi
1998 yılında Meclis tarafından kabul edilen ve İtalyan anayasası ile uluslararası anlaşmalara paralel şekilde tanımı yapılan bu statü siyasi sebepler haricinde İtalya’ya sığınma talep eden bireylere verilen bir koruma şekli. Bireylerin savaş, doğal felaketler ve ülkelerindeki diğer ağır şartlardan dolayı kendilerini göç etmeye zorunlu hissetmiş olmaları lazım. İlgili yerel kurullar tarafından teker teker durumları incelenen göçmenlere bu iltica statüsü veriliyor.
İnsani koruma statüsüne sahip göçmenler geldikleri ülkedeki güvenlik sebeplerinden dolayı sınır dışı edilmiyor. Bu statüdeki bireylere altı ay ile bir seneye kadar süreli olan oturma ve çalışma izni veriliyor.
Bu statü aslında göçmenlerin bir kısmına verilen bir statü. Sadece 2017 yılından talepte bulunan bireylerin yüzde yirmi beşi olumlu sonuç aldı.
Yeni KHK ile bu statü ortadan kalkarken olumsuz cevaplara ret hakkı da imkansızlaştırıldı. Bununla beraber “ev içi şiddet mağduru”, “iş sömürüsü”, “tedavi ihtiyacı” ve “afete uğramış ülkelerden gelen” göçmenler için yeni koruma statüleri getirildi.
Matteo Salvini bu değişikliği tanıttığı basın toplantısında konuyu şöyle savundu:
“Tarafsız ve sağlam bir şekilde konuya düzenleme getirdik. Yerel kurullar siyasi iltica yerine daha ziyade insani koruma statüsünü kullanıyordu. Bu da kararların sağlam bir zeminde ve kriterlerle alınmadığı anlamında. Bu değişiklikle gerçekten iltica ihtiyacı olanlara, siyasi sorunları olanlara ve ciddi analizle doğru cevap verilecek.”
Öte yandan Salvini’nin seçim propagandasında ve hükümet ortağı olduğu sıradaki beyanatları da göz önüne alınırsa bu değişiklik diğer iki konuyla da alakalı.
İlk olarak bu yenilikle oturma ve çalışma izni alma olasılığı azalmış olacak ve İtalya göçmenler için daha az “cazip” bir ülke olup bilhassa deniz yoluyla gelişlerde düşüş olacak. Öte yandan uzun bürokratik süreç ve yasa gereği sınır dışı edilemeyen bu göçmenler suça karışınca sınır dışı edilmelerinin önü açılmış olacak. Matteo Salvini ve partisi Lega Nord ülkedeki küçük suçların daha ziyade iltica statüsündeki göçmenler tarafından yapıldığını iddia ediyor. İstatistiki rakamlar tersini gösterse de.
Göç konusunda yasal çalışmalar (Asgi) derneği başkanı, Lorenzo Trucco’nun bu madde ile alakalı eleştirisi şöyle:
“Bu statü AB’nin yirmi sekiz ülkesinde mevcut. Ayrıca İtalyan Anayasası’nın, iltica ile alakalı, 10 numaralı maddesine ters bir karardan bahsediyoruz. Tabii ki İtalya’nın imzaladığı birçok uluslararası anlaşmaya da ters düşen bir değişiklik. Bu durumda ülkede ‘yasa dışı’ statüsüne düşecek birçok göçmenle karşı karşıya kalacağız. Ayrıca birçoğu Anayasa’nın 10 numaralı maddesine gönderme yaparak itirazda bulunacak ve bu büyük bir adli yüklenme oluşturacak.”
Internazionale adlı dergiye konuşan, Uluslararası Siyaset Araştırmaları Merkezi (Ispı) araştırma görevlilerinden Matteo Villa’ya göreyse değişiklik sonrası ilk iki sene içinde yaklaşık altmış bin yasa dışı göçmen doğabilir. Villa açıklamasını böyle bitiriyor:
“Buna şu anda cevap bekleyen yaklaşık yetmiş bin göçmeni de eklersek bu rakam yüz otuz bine ulaşabilir. Yasa şu anda uygulanmaya başlarsa yaklaşık kırk bin göçmenin sınır dışı edilme riski var. Bu noktada sınır dışı işlemleri için hükümetin öngördüğü finansmanın darlığını dikkate aldığımızda ise bu işlemin hepsini kapsayamayacağını fark ediyoruz.”
Barınma merkezleri
Yeni KHK’nin 12 numaralı maddesinde ilticacı göçmenlerin barınması için öngörülen ve Sprar adlı merkezlerin finansmanında ciddi bir kısıtlamadan bahsediyor. Şu an itibariyle tüm İtalya’da yaklaşık kırk bin göçmene barınma, yemek, meslek kursu, dil eğitimi, bürokratik destek ve staj imkanı veren merkezler aynı zamanda on binlerce çalışan için de bir iş mekanı niteliğinde.
“Güvenlik” KHK’si sayesinde bu merkezlerde sadece iltica statüsünde olan yani yerel kurullardan olumlu sonuç almış ve 18 yaş altındaki ebeveyni olmayan göçmenler misafir edilebilecek. Böylelikle bu merkezlerdeki göçmen sayısında yaklaşık yüzde elli bir düşüş olması bekleniyor.
Barınma imkanından mahrum kalacak ve oturma izninin çıkmasını bekleyen göçmenler ise Sıradışı Barınma Merkezi (Cas) adlı kısa süreli misafirhanelere transfer edilecek. Mevcut barınma merkezleri kooperatifler ve derneklerce işletilirken Cas adlı merkezler ise emniyet müdürlükleri ve valilikler tarafından işletiliyor ve bunların harcamalarını beyan etme zorunlulukları olmadığı gibi özel şirketlere taşeron hizmet ihale etme hakları da var.
Matteo Salvini ve partisi Lega Nord bu konuyu da aynen bir önceki gibi hem seçim propagandasında hem de hükümet ortağı olduktan sonra birçok kez kullandı. Salvini 24 Eylül’de başbakan Conte ile yaptığı basın toplantısında şöyle konuştu:
“Sprar merkezlerinde barınmayı hak edenler yer alacak artık. Şu anda kriteri olmadan herkesin sınırsız bir süre için girdiği ve barındığı yerler. Bu düzensiz durum sayesinde kamu harcamalarında gereksiz artış söz konusu ve yolsuzluk mevcut. Böylelikle sadece gerçekten barınma hakkı olanlara İtalyan vatandaşlarının parası ile çözüm bulunacak ve bu hakkı olmayanlar için ise gereksiz yere para harcanmayacak.”
Sprar merkezlerinin kuruluşunda etkili olan ve İlticacılarla Dayanışma Derneği başkanı Gianfranco Schiavone konu hakkında şöyle konuşuyor:
“Barınma sisteminin organizasyonunu yerle bir eden bir değişiklik aynı zamanda ekonomik açıdan da ciddi ve olumsuz bir yenilik. Öte yandan Cas sistemine yapılacak bu yükleme ile birçok kez yolsuzluk yüzünden kapatılmış özel şirketler yeniden rol alacaklar ve çalışma şartları daha da güvencesiz olacak. Ayrıca 2002 yılından beri aktif olan Sprar merkezleri sadece barınma değil göçmenlerin İtalya’ya uyumları için birçok hizmet veriyor. Bu yasa sayesinde model alınabilecek uyum projeleri yok olacak.”
Schiavone’ye göre bu KHK ile yükü artacak olan Cas merkezlerinde bir reform öngörülmüyor. Cas merkezleri temel hijyen standartlarından verilen hizmetlere kadar birçok kez şikayet edilmiş veya kapatılmış bulunuyor.
Suça karışmış göçmenlerin hakları
Yeni KHK ile “sosyal tehlike” olarak tanımlanan veya asliye ceza mahkemelerince suçlu olarak tanımlanmış göçmenlerin oturma ve çalışma izinlerinin ellerinden alınması ve bazı şartlarda sınır dışı edilmeleri öngörülüyor.
Matteo Salvini bu yeniliği “suça karışmış kişilerden kurtulma” olarak tanımlıyor. Yeni KHK’nin bu maddesi de seçim propagandasında yer alıyordu. Lega Nord genel sekreterine göre “sorun çıkartan” göçmenlerin İtalya’da barınma, çalışma ve çeşitli hizmetlerden yararlanma hakkı olmamalı.
Öte yandan La Repubblica gazetesine konuşan İtalya Partizanlar Derneği (Anpi) Başkanı Carla Nespolo konu hakkında farklı düşünüyor:
“Bu değişiklik sayesinde göçmenlik konusu ve göçmenler bir kamu düzeni sorunu gibi tanımlanıyor. Bu KHK sayesinde bir ‘ırk ayrımı’ yaratılma riski var. İtalya’da, anayasa ve kanunlar gereği, mahkemelerin itirazlar sonrasındaki son kararına kadar tüm vatandaşlar suçsuzdur. Nitekim İtalyan vatandaşlarının asliye ceza mahkemelerinin kararlarına itiraz etme hakları var. Rakamlar gösteriyor ki bu sayede birçok kişi suçsuz olduğunu kanıtlayabiliyor. Ancak bu KHK kişileri İtalyan kanunları karşısında farklı şekilde yargılayıp mahkum etmeyi öngörüyor.”
Mafya varlıklarının ihale ile satılması
“Güvenlik” isimli yeni KHK sayesinde mafya ve bu yapıdaki organize suç örgütlerinin hukuki yollarla ellerinden alınan taşınamaz varlıklarının kamu ihalesi ile satılması yolu açılıyor. Khk’ye göre eğer yerel yönetimler bu varlıkları işletmek için yeterli organizatif projeye ve ekonomik plana sahiplerse ihale yoluna gidilmiyor.
Huffington Post yazarlarından Nicola Fratoianni’ye göre birçok İtalyan belediyesi uzun zamandır ya ciddi maddi zorlukta ya da suç örgütlerinin aktif olduğu yerlerde bu örgütlerin sızması sayesinde kayyumlarca kontrol ediliyor. Böylelikle bu taşınmazların kamu ihalesi ile satılacağı aşikar.
Bu noktada Fratoianni bilinen bir noktaya dikkat çekiyor: “Bu ihalelere çok yüksek ihtimalle suç örgütlerine paravanlık yapan dernek, şirket veya bireyler girecek ve bu örgütlerin dolaylı yoldan varlıklarını geri almaları sağlanmış olunacak.” Fratoianni’ye göre Salvini eğer yerel yönetimleri düşünmüş olsaydı bazı şartlar karşılığında bu varlıkları bağışlama yolunu açabilirdi.
Gruppo Abele ve Liber adlı ulusal derneklerin kurucusu, mafya ile mücadelesiyle ünlü, İtalyan rahip Luigi Ciotti, AntiMafiaDueMila adlı internet portalına verdiği röportajda şöyle konuşuyor:
“Mafya yöneticileri kaybettikleri varlıklarını hep geri almayı denediler. Bu çok riskli ve tehlikeli bir yenilik. 1995 yılından bir milyon imza topladık dernek olarak ve mafyanın elinden alınmış varlıklarının sosyal yararı olan kullanım hedefiyle yeniden yapılandırılmasının yolunu açacak bir yasa değişikliği talep etmiştik. Olası ihale yoluyla satışlarda ise elde edilen miktarın oluşturulacak bir havuza kanalize edilip mafya ile mücadele kasasının yaratılmasını istemiştik. Eskileri gibi bu KHK de bu taleplerden ve hedeften uzak. Bugün rakamlara bakarsak mevcut ihaleler yoluyla elde edilen paranın sadece yüzde yirmisi sosyal yararlı projelerde kullanılıyor.”
Matteo Salvini seçim propagandası sürecini yolsuzluklar, yasa dışılıklar ve İtalya’nın onuru ile kalkınması üzerine kurdu. AB ile olan ilişkilerin yeniden yapılandırılmasından göçmenlik konusuna ve mafya ile mücadeleden kamu harcamalarına kadar birçok konuya radikal ve ulusalcı çözümler önerdi. İçişleri Bakanı olduktan sonra gerçekleştirdiği ilk büyük yenilik ise ciddi anayasal, uluslararası hukuk ve etik değerler açısından tartışma konusu oldu.
“Güvenlik” adlı KHK Bakanlar Kurulu’ndan sorunsuzca geçecek gibi gözüküyor, bu noktada yasa olması yolunda başta Cumhurbaşkanı ardından da Anayasa Mahkemesi tarafından itirazlara uğrayabilir. Bu noktada başta Salvini’nin ardından partisi Lega Nord ve hükümetin ikinci ortağı Beş Yıldızlı Hareket’in nasıl davranacağı ise merak konusu.