Kısa bir süre önce MİT’çi Enver Altaylı FETÖ davasından tutuklandı.
Altaylı, siyaset sahasının bilinen isimlerinden biri. Bir MİT’çi olarak 1977-1980 arasında MHP’nin Hergün gazetesinin başyazarı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Altaylı, Orta Asya cumhuriyetlerini Türkçülük ideolojisi ve Türkiye etkisi doğrultusunda yapılandırmaya çalışan kadronun önde gelen isimlerinden biri.
Yeri gelmişken belirteyim ki, bu dönemi fırsat bilerek Türki cumhuriyetlere abilik rolünü üstlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin somut siyaseti, Antalya’da mitolojiden kaynaklı demir dövme ritüelinden öteye gidemedi. Görüldü ki Türkiye resmi siyasetinin milliyetçik tasavvuru ile Orta Asya devletlerinin siyaseti pek örtüşmüyor.
MİT’çi Altaylı, FETÖ bağlamında tutuklanınca, 2013 tarihinde Doğan Kitap tarafından yayınlanmış olan “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu” adındaki biyografi kitabı üzerinden bazı konulara değinme gereği duydum.
Ruzi Nazar, 1917 yılında Özbekistan’ın Fergana Vadisinin Margilan şehrinde doğan biri. İkinci Dünya Savaşı’nda teğmen rütbesiyle Kızıl Ordu’ya katılıyor ve kısa bir süre sonra cephede yaralanıyor. Yaralı olarak Ukraynalı bir köylü ailesinin yanına sığınıyor. Almanlar hızla Rusya içlerine ilerliyorlar ve Nazar da Alman kuvvetlerine teslim oluyor.
Naziler, teslim aldıkları Kızıl Ordu askerlerinden özellikle Özbek, Tacik, Kırgız, Kazak, Kırım Tatarı, Azeri ve Ukrayna kökenli olanlarından kendi saflarında savaşacak ordu kuruyor. Kaldı ki savaş sırasında Kızıl Ordu’dan kaçıp gönüllü olarak Alman cephesine geçen bu halklardan bir miktar asker de var.
Bu askerlerin çok büyük bir kısmı (kitapta 100 binin üzerinde bir sayı veriliyor), Rus egemenliğine karşı savaşarak kendi bağımsız devletlerini ilan edecekleri umudu ve Sovyet sistemine düşmanlıkları nedeniyle Nazi üniforması giyerek Kızıl Ordu’ya karşı savaşıyorlar.
İşte Ruzi Nazar da bunlardan biri. 1941’in sonlarında Almanlara teslim olan Nazar, kısa bir süre sonra Nazilerce keşfedilerek öğretmen subay yapılıyor. Kimi zaman cephede de bulunuyor. Savaş bittiğinde ise bu kez Amerikalılara teslim oluyor ve Amerikalılar adına çalışmaya başlıyor. 1947 yılında kurulan CIA’in içinde yükselerek ABD’nin 1979 yılı Tahran Elçiliği baskını da dahil, Afganistan’da ve birçok yerde görev yapıyor.
Ruzi Nazar’ı bizim için önemli kılan temel etmen, 11 yıl Türkiye’de görev yapmış olması.
Biyografi kitabının yazarı 1944 doğumlu Enver Altay’lı. Bursa Askeri Işıklar Lisesi öğrencisiyken 1963 yılındaki Talat Aydemir darbe girişimi nedeniyle bin 439 harp okulu öğrencisiyle birlikte tutuklanıyor. Kısa bir süre sonra serbest bırakılıyor ama orduyla ilişiği de kesiliyor. Sonra Ankara Hukuk Fakültesi’ne giriyor. 1968 yılında ise, MİT’in Başkanı General Fuat Doğu tarafından MİT’e alınıyor.
Burada iki önemli noktanın altını çizelim. Enver Altaylı’nın MİT’e girişini sağlayan kişi, CIA ajanı Ruzi Nazar. Enver Altaylı ailesi de Özbek ve çok önceleri Fergana Vadisi’nden Adana’ya göç etmişler.
İkinci nokta ise, Talat Aydemir’in darbe girişimi ile orduyla ilişiği kesilenlerin çok büyük bir kısmı Türkeş’in etrafında toplanıyorlar. Bu kesim, CIA ve MİT için sola karşı mücadele mümbit bir toprak.
Kitapta Fethullah Gülen’den bahis yok, neden?
Altaylı’nın FETÖ’den tutuklanması bir rastlantı olmasa gerek. Eğer varsa bunun arka planını yazdığı kitapta, yazmadıkları üzerinden görebilir veya en azından tahmin edebiliriz.
Büyük boy ve 530 sayfalık kitabın hiçbir yerinde Fethullah Gülen ismi geçmiyor. Böylesine hacimli ve Nazar’ın yediği yemeklere kadar detaylı bir biyografi kitabının hiçbir yerinde ne “Komünizme Karşı Mücadele Dernekleri”nden ne de Sovyetler dağıldıktan sonra Gülen Cemaati’nin Türki cumhuriyetlerde açtığı okullardan bir cümlecik dahi söz edilmemesini nasıl yorumlamalı?
Türkiye, Sovyetlerin güney komşusu olması itibariyle ve jeopolitiği gereği Soğuk Savaş’ın merkezi bir yerinde bulunmakta idi. CIA’in Türkiye üzerindeki asıl çalışması, Sovyetlere karşı aktif bir blok oluşumudur ki, bunun için de Türkiye’deki sol hareketin ezilmesi esas hedefti. “Komünizme Karşı Mücadele Derneği” bu projenin bir parçası olup İslami lafızlar üzerinden yapılandırıldı.
1965 yılında Erzurum’da Fethullah Gülen, Komünizme Karşı Mücadele Derneği’ni kuracak, 1969 Kanlı Pazar yaşanacak ve üstelik tüm bu çalkantılı yıllar boyunca CIA’in ajanı Ruzi Nazar Türkiye’de görev yapacak ama, biyografi kitabında ne bu dernekten ne de Gülen’den tek satır bahsedilmeyecek!
1959 yılından 1971 yılına kadar CIA’in Türkiye’deki üst düzey ajanı olarak çalışan, 1960 ve 1971 darbelerini yaşayan, birçok general, siyasetçi ve bürokrat tanıyan ve Türkeş ile yakın ilişkiler kuran bir ajanın biyografisini yazacaksınız…
Bütün amacı sol hareketleri etkisiz kılmak için her türlü yolu (öldürme, şiddet, cezaevi, kitlesel çatışmalar, içine ajan sızdırma, yönlendirme vb.) deneyen CIA’in Türkiye’de 11 yıl, hem de Türkiye’de siyasal çatışmaların en yüksek düzeyde yaşandığı dönemin bir ajanının biyografisini yazacaksınız…
Bütün bu yaşanmışlıklara rağmen kitabın hiçbir yerinde, Türkiye siyasal sürecinin perde gerisindeki önemli aktörlerinden (aslında piyon mu demek gerekiyor?) olan Gülen’den söz etmeyeceksiniz.
CIA, Türkçüleri gerek Sovyet/komünist düşmanlığından, gerekse milliyetçilikten ırkçılığa uzanan hat üzerinden yararlanacağı potansiyel güç olarak görüyor. Bu anlamda Türkiye’de CIA ile MİT’in bağlaşık operasyonları bir soru işaretidir.
1970’lere döndüm.
Sivas, Maraş, Malatya, Çorum, Erzincan gibi kitlesel çatışmaların yaşandığı olaylar…
Bahçelievler’de
Türkiye İşçi Partili yedi öğrenci Serdar Alten, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin, Latif Can, Osman Nuri Uzunlar'ın vahşice katledilmesi…
İstanbul Üniversitesi önündeki bombalı saldırı…
Abdi İpekçi dahil onlarca gazetecinin, akademisyenin, sanatçının katledilmesi…
1 Mayıs 1977 Taksim katliamı…
Ve daha niceleri.
Burası Türkiye.
Çatışmaların, katliamların, darbelerin ülkesi.
Yok edilen, iğdiş edilen gençlik.
Irkçı ve dinci naralar eşliğinde hüküm süren egemenler.
Ve Kürtlerin üzerinden eksik edilmeyen sopa.
Biyografi kitabındaki bariz saptırmalardan biri de Kürt meselesidir. Ruzi Nazar’ın hayatı, seçimleri ve ajanlığının gerekçeleri Sovyetlerdeki Türki ulusların bağımsızlık mücadelesi üzerine bina edilerek Nazar haklı çıkarılmaya çalışılırken, Türkiye’deki Kürtlerin haklarından bir iki kelimenin ötesinde söz edilmemesi, tam bir çifte standarttır. Elbette Altaylı’dan gerçekleri yazması beklenemez.
Yukarıda kısaca bahsettiğimiz olayların hangi birisinde CIA’in doğrudan ya da dolaylı parmağı yoktur diyebiliriz?
CIA’in şu meşhur Yeşil Kuşak Projesi’nin Türkiye ayağını kimler oluşturdu? Kitapta Taliban’ın, El-Kaide’nin kuruluşunun arkasındaki gücün ABD olduğu açıkça yazılıyor. Bunun sürpriz tarafı yok, zaten biliniyor. Ancak bugün İslam coğrafyasında CIA, İslamcılık üzerinden hangi siyasal operasyonları çekiyor, bilemiyoruz!
Hani sıkça deniliyor ya, Gülen hareketi devlete sızdı!
Sahi, Gülen devlete sızdı mı, yoksa devlet Gülen’e kontrollü bir alan mı açtı? Sonra AKP iktidarıyla nitelik bir büyümeye ulaşan Gülen hareketi, iktidarı talep edecek hale gelince mi köprüler atıldı?
Ülkücü harekete devlette alan açıldığı ve 12 Eylül faşist darbesiyle birlikte yumruğu yemesi gibi, Gülen hareketi için de benzer bir durumdan söz edilebilir mi?
Enver Altaylı’nın “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu” kitabı, her ne kadar kontrollü ve ilgili merkezden (CIA’in bir departmanı olabilir) izinli olarak yayınlanmış olsa bile, siyasal tarihle ve Türkiye’nin yakın geçmişiyle ilgilenenlerce mutlaka okunması gerek bir kitap. (HŞ/EA)
* Fotoğraflar: Milliyet ve Habertürk'teki röportajlar, Nacikaptan.com, ve Enver Altaylı arşivinden.