Mahallelere silahlı saldırılar, kadınların kısırlaştırılması, okulda engelli muamelesi gören çocuklar, keyfi gözaltılar, zorla yerinden etmeler…
Yukarıda sayılanlar Romanların geçmişte yaşadıkları ve yaşamaya devam ettikleri ayrımcılıkların en ağırları. Hiçbir yerde iş bulamamaları, havaalanında valizlerinin boşalttırılması, etnik kökenleriyle ilgili yapılan ayrımcı espriler bunların yanında oldukça sıradan kalıyor.
Üstelik tüm bunlar yaklaşık 12 milyon Romanın- üçte biri Türkiye’de- yaşadığı Avrupa’da oluyor.
Ama bunun yanında mesela Brüksel’de 17 yaşında bir Roman çocuğun okulu bitirebilmesi adına bebeğini okulda emzirmesi için bir oda hazırlanabiliyor.
AB çok zor ikna oldu
Avrupa’nın aslında Romanların yaşadığı derin yoksulluk ve ayrımcılığın varlığına ikna olması oldukça zor olmuş.
Ivan Ivanov, Avrupa Roman Bilgi Ofisi’nde çalışıyor. Avrupa’yı bir “Roman meselesi” olduğuna ikna etmek için sivil toplum örgütlerinin yıllarca Avrupa kurumlarında nefes tükettiğini anlatıyor.
“Avrupa’nın en eğitimsizi, en yoksulu, en dışlananı hep bizdik. Ama bize bir türlü inanmadılar. Hep abarttığımızı düşündüler.”
Ne zaman ki 2007’de AB, kendi yaptığı anketle Avrupalıların yüzde 70’inin Romanlara karşı olumsuz baktığını, yüzde 40’ının ise onlarla çalışmak ve çocuklarının aynı okulda okumasını istemediğini görmüş, o zaman işin ciddiyetini kavramış.
Bu kapsamda 2011’de ilk kez Roman ve Roman olmayanlar arasındaki boşluğu kapatmak için Avrupa Komisyonu “Romanlarla Bütünleşme Çerçeve Sözleşmesi” oluşturdu. 2020 yılına kadar geçerli bu sözleşmede üye ülkelerden Romanlarla ilgili Ulusal Eylem Stratejisi hazırlamaları istendi.
Komisyon AB adayı ülkeleri de destekliyor
Komisyon, sadece AB üye ülkelerinin değil, AB adayı ülkelerin de Roman meselesiyle ilgilenmeye başladı. Avrupa’daki Romanların üçte biri, yani 4 milyonu Türkiye’de, 1 milyonu ise Batı Balkan ülkelerinde yaşıyor ve durumları AB ülkelerinden hiç de farklı değil.
Avrupa Komisyonu, AB adaylığı sürecinde Roman entegrasyonunun kilit önemde olduğu dile getiriyor ve bunu sağlamak için bu ülkelere çok ciddi bir bütçe de ayırıyor. Ve yine geçen yılki Roman Zirvesi’nde Balkan ülkeleri ve Türkiye’deki Romanlarla çalışan sivil toplum örgütlerini teşvik etmek için bir ödül verilmesine karar verildi. Çünkü yerel Roman örgütleri olmadan ülkelerdeki hiçbir projenin başarıya ulaşamayacağına inanıyorlar.
Bu yıl ilk kez verilen ve Türkiye’den Sulukule Çocuk Sanat Atölyesi’nin aldığı “Roman Entegrasyon Ödül” töreni için AB adayı Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye’den Roman sivil toplum örgütleriyle birlikte Brüksel’deydik.
Üç gün boyunca sivil toplum örgütlerine AB kurumları ve Roman sivil toplum örgütleri tanıtılarak ülkelerinde Roman entegrasyonu adına nasıl bir fikri ve maddi destek verilebileceği tartışıldı.
Entegrasyon, dahil etme, asimilasyon
Toplantılarda genel olarak Romanların entegrasyonu için sağlık, barınma, eğitim ve istihdam konusunda bütünlüklü, uzun vadeli ve Romanları da içine dahil eden projelerin başarılı olduğu vurgulandı.
Fikir alışverişlerinde AB’nin kullandığı “entegrasyon” terimi de zaman zaman masaya yatırıldı.
Avrupa Konseyi’nde çalışan Avrupa Roman ve Gezginler Forumu’ndan Robert Rustem, entegrasyon ve asimilasyon arasındaki ince çizgiye dikkat çekerek şöyle dedi.
“Neyin entegrasyonu, Romanlar yüzyıllardır Avrupa’ya yaşıyor zaten. Dahil etme terimi bana daha güzel geliyor. Etnik kimliğimizi koruyup topluma katkı vererek olur bu ancak.
"Dünyanın hiçbir ülkesindeki ders kitabında Romanların tarihi yer almıyor. Peki Roman çocukları kendi tarihlerinden nasıl gurur duyacak. Etrafınıza bakın, kaç kere Romanlarla ilgili yapılan esprilere itiraz ettiniz? İşte çok normalleştirilmiş bir ayrımcılıktan söz ediyoruz.
"Günümüzde Romanlara uygulanan ayrımcılığın tarihsel kökleri 2. Dünya Savaşı’nda Romanlara yapılan zulümde yatıyor. O yüzden bunun “soykırım” olarak kabul edilmesini istiyoruz.
"Biz dünyanın en eski dillerinden biri olan Romancayı sadece aile içinde konuşuyoruz. Çünkü utanıyoruz. Ama artık Avrupa Konseyi’nde bile bu dille konuşan çalışanlar var.”
Çocuklar için arabulucular şart
Evet. AB’nin çeşitli kurumlarında artık Roman uzmanlar çalışıyor, Romanca konuşuluyor. Ancak üye ülkelerin politika üretme konusunda ağırdan aldığı da aşikar.
Avrupa Komisyonu’nda Romanların entegrasyonuyla ilgili sözleşmenin imzalanmasın üstünden üç sene geçmesine rağmen 2013 raporunda da belirtildiği gibi çok ciddi bir ilerlemeden söz edemeyiz.
Ancak Avrupa’da AB adayı ülkelere örnek olabilecek çalışmalar da var. Mesela Brüksel’deki Bölgesel Entegrasyon Merkezi’nin (RICBF) arabuluculuk çalışmaları bunlardan biri.
Esas olarak 45 yıldır Brüksel’deki göçmenlerin entegrasyonu için çalışan dernek son 10 yıldır Romanlar üzerine yoğunlaşmış.
Brüksel’e göç eden Romanlarla devlet arasında köprü vazifesi görecek Roman arabulucular seçilmiş. Aslında birçok iş yapıyorlar; Romanların belge almalarına yardımcı olmaktan tutun da elektrik faturalarını taksitle ödeme kolaylığı sağlamaya kadar.
Ama en dikkat çekeni çocukların eğitimi. Çünkü Roman çocuklarının birçoğu ya hiç okula gitmiyor, ya da devamsızlık yapıyor. Bunun da ekonomik ve sosyal nedenleri var.
Dernekteki Roman arabulucular okullarla anlaşma yapıyor, Roman çocuklar devamsızlık yaptığı an derneğe haber veriliyor. Hemen aileyle iletişime geçiliyor, telefonu açmıyorsa evine gidiliyor. Çocuk okulda zorlandığı an altı kişilik olan özel okullara gönderiliyor. Belli bir seviyeyi yakalayınca yeniden normal okullara dönebiliyor. Bu arada mesela çocuğun okulu uzaksa, servis parasını, okulda yiyeceğini devlet karşılıyor.
Arabulucular beş yıllık çalışma boyunca devamsızlığı ortadan kaldırdıklarını söylüyor. Bunda okulların da çözümden yana olmasının faydası var. Mesela 17 yaşında evlenip çocuk doğuran bir Roman çocuğun emzirmesi için okulda bir oda ayırıyorlar; yeter ki liseyi bitirsin. Bunun gibi Roman çocukların okulu bırakmaması için her birinin bireysel becerileri takip edilerek ona göre bir mesleğe yönlendirilmesi sağlanıyor.
Türkiye yolun neresinde?
Türkiye’de de arabulucu sistemi kurulmaya çalışılıyor. Ama hala yolun çok başındayız. Roman çocukları henüz arka sıralardan ön sıralara geçebilmiş değil.
Mesela Türkiye hükümeti 2010’da Roman açılımı başlattığını söylemesine rağmen hala Ulusal Eylem Stratejisi’ni yazmayı tamamlayamadı. Üstelik iyileşmelerin ötesinde Romanların kentsel dönüşüm kapsamında zorla yerinden edilmeleri gün geçtikçe artıyor. Avrupa Komisyonu’nun Roman Entegrasyon ödülünü Sulukule Çocuk Sanat Atölyesi’ne vermesinin bu nedenle politik bir anlamı da var.
Çünkü yıkılan sadece bir mahalle değil, köklü bir Roman geleneği. Avrupa Komisyonu entegrasyon derken Romanlar ve Roman olmayanlar arasındaki boşluğu yıkmaktan bahsediyor, asırlık mahalleleri değil. (NV)