Popüler roman akademik araştırmaların konusu olma bahtiyarlığına henüz erişemedi. Bu nedenle Veli Uğur’un “1980 Sonrası Türkiye’de Popüler Roman” adlı çalışması önemli bir kaynak olarak ele alınmalı. Yazarın da kitabın girişinde belirttiği üzere kendinden önce akademik bir bilgi birikimine referans göstermekte zorlanan bir çalışma bu. Veli Uğur çalışması boyunca karşılaştığı zorluğu anlatırken bu durumu şöyle açıklıyor: “ Yakın tarihimizde yazılan popüler romanları okumaya başladığımda seçtiğim alanın genişliğini daha iyi anladım. Çoğu zaman geçiştirilen, herkesin sustuğu bir konuda çalıştığı bir konuda çalışmak, çok sayıda ilk adımı tek başına atmak anlamına geliyormuş meğer…”
Gerçekten de popüler olan üzerine yapılan çalışmaların bu kadar az olduğu bir ortamda bir ilke imza atmak akademik bir cesaret istiyor. Alanda tasnif çalışması yapılmamışken; yani popüler roman sınıfına girecek eserlerin dökümü yokken; bu eserlerin altsınıflara ayrılması bir problemken ve eser sahiplerinin kendi çalışmalarını “popüler” olarak nitelenmesinden hala rahatsızlık duyacağı bir ortam varken Veli Uğur’un bu işe soyunması taktir edilecek bir çaba.
Yazar bu kitabı İstanbul Üniversitesi’nde tamamladığı kitapla aynı adı taşıyan doktora tezini gözden geçirerek ve üzerinde değişiklikler yaparak oluşturmuş.
İki temel zorluğun aşılması için bu çalışmayla birer adım atılmış oldu. İlki popüler romanların türlerine ayrılması ve o türlerin arasında alttürlerin belirlenmesi. Kitabın içindekiler bölümüne bakıldığında bu çalışmanın ana hatlarıyla yapıldığı zaten görülüyor. Alana şöyle bir bakıldığında iş görür bir tür ayrımı ortaya çıktığı anlaşılıyor. Yani “aşk romanları”, “hidayet romanları”, “bilimkurgu-ilimkurgu”, “fantastik romanlar”, “polisiye”, “casus romanları”, “korku romanları”, “siyasal kurgular”, “popüler tarihi romanlar” ayrımı Türkiye coğrafyası için oldukça uygun.
Popüler romanların tür ayrımlarının evrensel boyutta yapıldığı çalışmalardakinden farklı olması beklenen bir betimleme yapılması gerekiyor Türkiye için. Burada yakın dönemde “çoksatar” listelerini belli bir dönem kaplayan siyasal kurguya ayrı bir tür olarak yaklaşmak çok doğru. Ayrıca Hekimoğlu İsmail’in 1967’de yazdığı “Minyeli Abdulah’ından beri ayrı bir gelişim çizgisi gösteren ve kendine has bir okur kitlesi yaratan çoğunlukla “İslami roman” ya da “dini roman” olarak adlandırdığı tür için Veli Uğur’un yakıştırdığı “hidayet romanları” yakıştırması çok yerinde. Özellikle neyin “popüler” olduğunun tartışmalı olduğu ve üstelik “popüler” olanın ne olduğu üzerinde anlaşmanın çoğu zaman olası olmadığı bir ortamda bu ayrımların yapılması genel bir kesit çıkartmak açısından önemli. Tabii bu türlerin birbirine geçişkenliğini de gözden ırak tutmamak gerekiyor ki, Veli Uğur bu geçişkenliklere bölümlerin içinde değiniyor. Yani aşk romanları ile hidayet romanlarında zaman zaman birbirine yaklaşan ürünler veriliyor ya da çıkış noktaları açısından bilim-ilim kurgu ile fantastik ve korku türleri birbirlerine geçişkenlik eğilimi gösteriyor. Bu noktada yazarın “bilimkurgu”nun yanına “ilimkurgu” tanımını eklemesinin de yerindeliğini belirtmek gerek. Çünkü Türkiye’de yapılan bilimkurguda evrensel bakış açısının dışında, yerel öğeleri kullanırken “Türklüğü”, “Osmanlı’dan miras üstün ilmi sırları”, “İslam ilmini” kendisine ana hat olarak çizen bir alttürün belirgin izleri var.
Gelelim ikinci adıma; aslında daha kafa karıştırıcı olan kısım burası, hangi eserler popüler roman türünün altındaki türlerin temsilcisi olarak seçilmeli. Bu noktada o alttürün klişelerinin, genel özelliklerinin ve izleklerinin bir tanımı yapılmalı. Veli Uğur bu zorlu işin altından layıkıyla kalkmış. Her bölüm başlığı popüler romanın bir alttürünün özellikleri, klişeleri, izlekleri ve “dert ettikleri”nin tanımlanmasıyla başlıyor ve seçtiği “tipik” eserler üzerinden bu tanımlamalarını açıklıyor.
Benim ilgimi çeken birkaç “tipik” eser seçimini aktarayım: Aşk romanları için Ahmet Altan’ın “Tehlikeli Masallar”, hidayet romanları için Emine Şenlikoğlu’nun “İmamın Manken Kızı”, bilimkurgu için Zühtü Bayar’ın “Sahte Uygarlık” ve ilmikurgu için Ali Nar’ın “Uzay Çiftçileri”, polisiye için Ahmet Ümit’in “Beyoğlu Rapsodisi”, siyasal kurgu için Orkun Uçar ile Burak Turna’nın “Metal Fırtına” adlı romanları…
Kitabın kendisini “1980 Sonrası” olarak sınırlamış olması ise diğer doğru bir tercih olmuş. Çünkü aslen popüler roman üretimi ve tüketimi 80 sonrası dönemde artış gösterdi. Bu eşiği Veli Uğur şöyle açıklıyor: “Ülke sorunlarını ele alan metinlerin askeri darbe yapanlarca toplatılıp yakılması ve kitabı yazan, yayımlayan, okuyan herkesin büyük zulüm görmesi edebiyatın yeniden şekillenmesine yol açmıştır. Böylesi bir baskı ortamında popüler romanlar edebiyatın üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında yer alan herkes için çıkış yolu olmuştur.”
* 1980 Sonrası Türkiye'de Popüler Roman, Veli Uğur, Koç Üniversitesi Yayınları 2013, 348 sayfa