Bu yıl Van Ferit Melen Havalimanında bir Kürt kadını İstanbul'a gitmek üzere güvenlik kontrolünden geçerken bir kadın polisi yedi.
Bu canice olay şöyle gerçekleşti; sadece Kürtçe konuşabilen kadın x-ray cihazından geçerken polis üzerinizde kemer, toka, saat, ıslak mendil vs. varsa çıkarıp cihazdan geçin diye bağırıyor, kalabalıktan kimse birbirinin sesini duymuyor, sadece Türkçe konuşanlar bile birbirini anlamıyor.
Cani, x-ray cihazına temkinli bir şekilde yaklaşıyor, polis yine aynı nakaratı kadından tarafa okuyor. Kürt cani, söylenenleri anlamadığı için korkulu adımlarla yavaş yavaş cihazdan geçmeye çalışıyor. Cihazın ötmesiyle beraber polisin sesi de kulaklarda çınlamaya başlıyor:
"Kadın! Anlamıyor musun kemer, toka, saat, Kürtçe, ıslak mendil vs. varsa çıkarıp tekrar gir diyorum sana."
Kürt kadının ellerini nereye koyacağını şaşıran, kocasını arayan ürkek bakışları polisi düşündürmüyor. Çözümü daha fazla bağırmakta bulup elinden geleni yapıyor.
Sesin ayarı dili anlaşılır kılmıyor; cani Kürt kadını yine anlayamıyor. Kendinden daha çok sosyal hayata katışmış, okula gitmiş, Türkçe öğrenmiş kocasına da sesi içine kaçtığı için seslenemiyor.
El kol hareketleri de durumu açıklamaya yetmiyor ve polis tüm kalabalığın içinde "Yediniz beni" diye bağırıp üstünü başını çekiştiriyor. Şişen damarları, gerilen parmakları, iyice içe kıvrılan ayakları izleyiciye x-ray cihazıyla güreşecekmiş hissi veriyor. Ama iş işten geçiyor ve Kürt kadın polisi afiyetle yiyor.
Diğer tarafa geçebilmiş şanslı kalabalık "İnsan insanı niye yesin?" diyor kendi kendine. Sonra bir soru dönüyor kalabalığın içinde; "İnsanı ne yer?" İnsanı canavarlar yer, kurt yer, sokma ısırma, zehirleme anlamında bit yer pire yer, yılan sokar, herhalde bir de Kürt yer.
X-ray den geçen bir İngiliz olsaydı muhtemelen daha önce defalarca uçak yolculuğu yaptığı için üzerinden neleri çıkaracağını biliyor olacaktı. Hiç uçağa binmemiş Afgan kadın, ülkesi pek prestijli olmasa da yardıma muhtaç yabancı bir kadın olacaktı.
Büyük çoğunluğu çocukluğundan bu yana sıkça uçağa binemeyen Türk ve Kürt kadınının uçak pratiği yeni yeni gelişmeye başlıyor. Geçmiş yıllarda biletler bu kadar kolay ulaşılır değilken öncelik yine erkeklerin ve daha varlıklılarındı.
Hatta uçağa binmek, milli piyangodan ikramiye çıkınca ilk yapacağımız işler listesindeydi. Doğumundan itibaren sık sık uçak yolculuğu yapan birçok ecnebi yaşıtlarımız gibi değildik.
Dağlarda, tepelerde, rampalarda, tek dile odaklansa da objektifler dil havaalanında x-ray e takılıveriyor.
Salonda kadını tek başına bırakıp gittiği için kocaya kızan seyirciler, polise daha iyi bir işaret diliyle anlatmadığı için kızanlar, polisin Kürtçe, Kürt kadının Türkçe bilmemesine söylenenler var.
Türkçe öğrenmek zorunda olmadığı halde bundan dolayı hor görülüp polis yemek zorunda kalan bir kadın var.
X-ray e takılan eşinden kendisini ayıran Türkçesiyle seğirtip giden adamlar var.
Türkçe bilmek zorunda olmayan ama okula da gidemeyen, tek başına sokağa çıkamayan küçükken babasıyla çarşıya çıkıp başka bir dil öğrenemeyen kadınlar var.
Geleneksel kıyafetleriyle ve anadiliyle polisin algısına takılan kadın, polisi yiyor. Polis Kürtçeyi tehlikeli buluyor, Kürtçe slogan atan protestocuları hatırlayıp irkiliyor. Kadından önce Kürtçe giriyor kapıdan polis korkuyor, tehlike üstüne doğru geliyor. Bu sıkıntıdan nasıl kurtulacağını şaşırıyor aklından bölücüler, sarı kırmızı, yeşil mavi bayraklar geçiyor.
En güzel Kürtçe şiirleri dinlememiş, Kürt masallarına aklı takılmamış, bir Kürt düğününde halay çekmemiş, önce Türkçe anlatılan sonra tatmin olunmayıp "Yaa... Kürtçe anlatmam lazım böyle tadı olmuyor" dedikten sonra "Bak Kürtçe kadın şöyle şöyle demiş adam da şöyle cevap vermiş" gibi anında çeviri keyfinde bir fıkra dinlememiş, "Vatan namus hudut" üçgeninde sıkışmış zihinlerimizin polis tezahürünü izliyoruz hep beraber.
Seyirciler dilini tutmuş kadının cihazdan itile kakıla girip çıkmasını izliyor. Herkesin aklında "Kaçıncıda geçecek" sorusu. Kadın cihazdan girip çıkıp ötüyor bize de bir şeyler hatırlatıyor bir kez daha.
Anlamaya çalışıyoruz cihaz metal eşyalardan mı yoksa Kürtçeden mi ötüyor. Kadın gümüş kemerini çıkardıktan sonra ortalık sakinleşiyor. Kalabalıktan biri kadına yaklaşıp "Bu ilk yiyişiniz mi?" diyor, bir başka kalabalık üyesi kadını zihinsel engelli sanıyor.
Kadın sadece eşiyle birlikte İstanbul'a gitmeye çalışıyor ve hedefteki havaalanında neyi çıkartacağını biliyor artık. Adama "Beni niye bırakıp gittin" diye söylenecek oluyor ama karnı her şeye tok az önce polis yemiş. Bu yüzden konuşmamayı tercih edip polisi hazmetmeye çalışıyor.(LS/BB)
- Leyla Saral, Van Kadın Derneği Üyesi