Pokémon Go’nun yararları saymakla bitmez. Sayayım.
Mesela ben oyuna başladım başlayalı ha babam yürüyorum. Pokémon’dan önce yürümüyor muydum? Evet yürüyordum. Ama yolumu Pokéstoplara, Gymlere ya da “orda burada şuradadır, bu Pokémonlar nerededir”e göre değiştirmiyordum.
Mesela Pokémon oynamaya başlamadan önce yürürken etrafımda ne var, ne yok bilmiyordum. Oysa ne çok Pokéstop varmış, ne çok Pokémon cirit atıyormuş da ortalıkta benim haberim yokmuş.
Mesela, yürüdüğüm yollarda tarihi çeşmeler varmış ondan da haberim yokmuş. Grafitiler ne güzelmiş meğer. Bir de çok camii varmış ben görmeden geçiyormuşum. Sağolsunlar hepsinin başına birer Pokéstop koymuşlar da, Pokétopumum bittiğinde çeşmeden, camiden topluyorum…
Mesela ben Pokémon oynamadan önce yollarda bu kadar çok çukur olduğunu, olduk olmadık yere baba, direk ya da saksı koyduklarını fark etmemişim. Pokémon Go’yu yükledim telefonuma, gözüm telefonda orda Pokéstop, burada Charmander, ahanda Pikachu derken, bacaklarım hep morardı. Çarpmadık baba, saksı bırakmadım; özenle tüm çukurlara girdim…
Mesela ben yolda, izde yürürken öyle sağa sola selam vermezdim. Birine çarpsam özür dilemez pis pis bakardım. Şimdi gözüm Pokémon Go’da, pür dikkat yürürken çarptığım her elektrik direğinden özür diliyorum.
Anlayacağınız Pokémon Go ile hayatım değişti, renklendi…
Tabii başıma olmadık işler de geldi.
Mesela bir keresinde bir Zubat beliriverdi. Zubat nedir bilmeyenler için açıklayayım, yarasaya benzer bir Pokémon türü kendisi. İlk başlarda her Zubat heyecandı. Sonradan anladım ki, sürüsüne bereket Zubat var İstanbul’da. Neyse konuyu dağıtmamayım. Zubat beliriverdi; ben tüm acemiliğimle garip hareketlerle, coşkun bir vaziyette Pokétoplarını sallamaya başladım. Amaç Pokétopunu Zubat’a isabet ettirmek. Bu Zubatlar biraz pır pır oluyor sağa sola uçuşuveriyor. Bendeki acemilikle isabet ettirmek ne mümkün.
“Derken koluma görüş hizamda olmayan bir polis girdi. Girdiği gibi de beni sert bir hışımla içeri götürdü. 15 dakika, bir art niyetimin olmadığını, aslında fotoğraf çekmediğimi, karakolun üstünde uçan yarasa tipi bir Pokémonu avlamaya çalıştığımı anlattım üç polise. Israrla çektiğin fotoğraflar nerede diyorlar, yahu fotoğraf yok, Pokémon var diyeceğim, diyemiyorum...”
Tabii böyle olmadı, ben denizin üzerinde yakaladım ilk Zubat’ımı, heyecan içinde görüntüsünü kaydettim; kendisi aşağıda...
Zaten bu oyunu Pokémon Go oynarken insanların başına ne acayiplikler geldiğini okuduktan sonra yükledim. Bu kadar “viral” olan bir oyunu merak etmezsem ben nasıl bir gazeteci olacaktım. Zaten 1990’larda çizgifilmini kaçırmadan izlemiştim.
“Pokémon peşinde ısız bir nehir kenarına kadar giden Shayla Wiggins adlı genç kadın, Pikachu yerine bir ceset bulmuş” mesela. Oyunu oynamadan önce “Vaaay be” demiştim. Oyuna başlayınca cesedin en az 24 saattir nehirde olduğu bilgisine dayanarak ıssız bir yerde olduğunu varsayıyorum. Issız yerlerde ne Pokéstop olur ne Pokémon. Sanırsam bu haber asparagas.
Otomobil kullanırken Pokémon oynayıp kaza yapanlar, oyuna dalıp CİA birasına girenler, Pokémonların yoğun yere pusu kuran hırsızlar falan filan…
Bir not, Şişli polis karakolunda Pokémon yakalarken polisle başı derde giren arkadaşlardan bir hafta önce aynı olay İngiltere’de Darwin Polis Karakolu’nda da yaşanmış. Tesadüfün böylesi yani.
TIKLAYIN - POKÉMON ARARKEN KARŞIMIZA ÇIKAN YALAN HABERLER
Konu Pokémon olunca “efsanevi” haberler, oyunun, çizgifilmin tanınırlığını artıcı bir çılgınlığa varıyor. Pokémon Türkiye’de daha önce yaklaşık bu yoğunlukta gündem olması 2000 yılında gerçekleşmişti. Bugün hala hatırlanan bir haberdir. Mersin’de küçük bir çocuk yedinci kattaki evlerinden aşağıya “Pika… Pika… Pikachu…” diye bağırarak atlamıştı. Mucize eseri sadece bir bacağı kırılmıştı. Ardından tartışmalar kopmuştu. Ardından Kilis’te bir çocuk daha bu kez beşinci kattaki evinden atlayınca olaya RTÜK el koymuş ve Pokémon yayından kaldırılmıştı.
O yıllarda yeni muhabirdim. Kararın yanlış olduğunu düşünüyordum. Haber toplantısında bu konuyu işlemeyi önermiştim. Çalıştığım yayındaki gazetecilerin yasağı savunduğunu gördüğümde büyük bir umutsuzluğa kapılmıştım. Bu tür konularda halen yasağın çözüm olmayacağı tezimi etrafıma kabul ettiremiyorum.
Pokémon Go furyası başlayınca “Yasaklansın” talebinin dile getirilmesini bekledim. Yasaklansın denildiğini duymadım ama “neee sen de mi oynuyorsun” şaşkınlık cümlesiyle başlayan birçok diyalogla karşılaştım. Müstehzi gülümsemeler, belli belirsiz kafa sallamalar ve de açıktan eleştiriler aldım. Ne mi yaptım? Boynumu eğip, Pokémon peşinde yürüdüm gittim.
Not: Ha bu arada direk sanıp özür dilediğim direklerin bazıları insanmış… (HK)