Üniversite giriş sınavı, ya da resmi adıyla Öğrenci Seçme Sınavı'nın (ÖSS) etrafında yaratılan endüstri ve eşitsiz sistemin en garip örneklerinden biri de bu sene ortaya çıktı.
Her yıl yaklaşık 1,5 milyon adayın girdiği sınav, binlerce çocuğun hayatlarına istedikleri şekli verememesine yol açarken, onların üzerinde yükselen bir azınlığın da fırsattan istifade pastadan pay kapmasını sağlıyor. Sınav, neredeyse eğitimden başka her şeyin bir simgesi haline gelmiş durumda.
Haber şu: Cumartesi günü açıklanan sonuçlara göre bu sene farklı puan dallarında dereceye giren 13 öğrenciden dördü geçen sene de sıralamanın başında yer almıştı.
Bu çocukların tekrar sınava girmelerinin sebebinin yükseköğretimle ilgisi yok. Kimi "birincilik içinde kaldığından", kimi "geçen sene birinciliği hakkını vererek yaşayamadığından" kimi de "sadece iki kez üst üste birinci olunabileceğini göstermek için" oradaydı.
"Hak ettiğimiz yerdeyiz"
Geçen yıl Sözel-2 ve Fransızca dil puanı türünde Türkiye birincisi olan Çağrı Sert, bu yıl Sözel-2'de ikinci oldu. Sert, geçen yıl ödül vaat eden dershane sözünü tutmadığı için de hayal kırıklığına uğramıştı. Bu seneyse "güvenilir" bir kurumdan ödüllerini alacak.
Geçen yıl ikinci olan Çağrı Berk Onuk'sa bu yıl birinciliği elde etti. Ama bunun bir önemi yok, çünkü zaten Princeton Üniversitesi'nde burslu olarak okuyor ve okul değiştirmeyi düşünmüyor. Babası oğlunun çok zeki olduğunu anlatıyor: "Bu sene sorular zekâ ortaya çıkardı. Hak ettiğimiz yerdeyiz."
2007'de Eşit Ağırlık puan türünde ikinci olan Murat Ahıskalı'ysa Sözel 2’de üçüncülükle yetindi: “Kendimi denemek, eski bilgilerimi kontrol etmek için sınava girdim.”
İngilizce puan türü birincisi ve ÖSS Eşit Ağırlık 2 ikincisi Oğuzhan Atay da geçen yıl dil puanında altıncı, EA-2 puan türünde 10. olmuştu. Princeton Üniversitesi'nde okuyan Atay "prestij" için sınava girdiğini söylüyor.
Sınavın sabitleri
Her yıl bu zamanlarda sokakta dolaşırken, bazı binaların üzerinde çocukların resimlerinin olduğu dev pankartlar görebilirsiniz. Dersaneler, bir yıl ya da daha uzun süredir çalıştırdıkları ve sınavda dereceye giren çocukların reklamını yapıyor. İlk 10'dakiler fotoğraflı ve büyük harfle, ilk yüzdekilerin sadece isimleri, ilk bine girenlerin de sadece sayısı var pankartlarda.
Birinci olanlar için en büyük ödül araba. Bunun karşılığında, ertesi yıl onbinlerce öğrenci o dersaneye kayıt olacak.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) döneminde dersane sayısının da, dersaneye giden öğrenci sayısının da arttığını açıklamıştı.
Değişmeyen bir istatistikse illere göre sınav başarısının kalkınmayla bağlantısı. Denizli'nin başını çektiği Batı ve İç Anadolu illeri "en başarılılar". Sona kalanlarsa geçen yıllardan; çatışma, hak ihlalleri, işsizlik ve yoksulluk haberlerinden de tanıdık: Ardahan, Hakkari, Şırnak, Ağrı, Bitlis....
İstisna ve kaide
Bu sene üç dalda birinci olan Fırat Cem Yücel, sıkı bir Kayserispor taraftarı. Aşık Veysel ve Cem Karaca şarkılarıyla büyüdüğünü anlatıyor. Babası avukat, annesi memur; üzerinde dersanenin değil de okulunun tişörtü olduğu halde alçakgönüllü bir şekilde sevinirken televizyonda göründü. "Utanarak" son aylarda eline pek kitap alamadığını söylüyor.
Yücel'in itirafı raslantı değil aslında, Can Candan ve Serdar Değirmencioğlu'nun hazırladığı 3 Saat belgeseli, bu sınavın çocukları nasıl strese soktuğunu, onları hayattan tamamen kopardığını ve çoktan seçmeli sorular denizine hapsettiğini yalın ve çarpıcı bir şekilde anlatıyordu.
İki sene önce, 2006'da, bir istisnayla karşılaşmış ve onları çok sevmiştik. Galatasaray Lisesi'nden, Osman Berker Yağcı, Yiğit Cem Öztürk ve Okan Çalışkan. İsimleri disiplin cezalarıyla anılan, "kapıda Beyoğlu varken ot olunmaz" diyen üç öğrenci sıralamanın başındaydı.
Gururla "hak ettiğimiz yerdeyiz" diyen Onuk'un babasının aksine, onlar yaptıkları dereceyi başarı olarak görmüyor ve "Geleceğimizi belirlediği söylenen bu sistem aslında tamamen şans üstüne kurulu" diyorlardı.
Galiba en kötüsü, onlar istisna olmaya devam edecek ama araba kazanmak için sınava girenlerin sayısı her yıl daha da artacak.(EÜ/EZÖ)