Önceki gün, Zaporijya kent merkezindeydim. Kentin belediye binasının önünden geçerken, birden önüme çıkan, Rusya-Ukrayna savaşında hayatını kaybeden askerlerin fotoğraflarıyla karşılaştım. Belediye binasının hemen yanında, Hitler’e karşı mücadele anısına oluşturulan Zafer Parkı var. Ölen askerlerin resimleri o parkın önünü tamamen kaplamıştı. Saymak ne kadar doğru ya da ne önemi var tam bilmeden yaşları otuz civarı, ölen 39 genç asker resmi saydım.
Üç yıl öncesinde bu parkın önünde Türkiyeli bir arkadaşımla her yıl 9 Mayıs’ta burada, Hitler’e karşı kazanılan zaferin anısına yapılan törene katılmıştık. Çok sayıda insan vardı. Göğsünde zafer madalyası taşıyan ihtiyar insanları fotoğraflamış ve videolar çekmiştim. Yüzyıllarca birlikte yaşamış, aynı kültürel, tarihi geçmişe sahip iki halkın birbirleriyle savaşacaklarını ya da savaştırılacaklarını düşünmek insana çok zor geliyor. Kimin aklına iki yıl sonra bu parkın önüne Rusya tarafından öldürülen bu genç insanların fotoğrafları dizilecek diye gelirdi. Bundan daha büyük bir trajedi olabilir mi? Birileri o gün oradaki insanlara böyle bir şey söylese kesinlikle o insana deli gözüyle bakılırdı. Düşüncem o ki; emperyalist ve hegemonyacı politikalar bu gencecik insanların katilleri…
Savaşın üzerinden neredeyse iki yıl geçti. En son Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla birlikte buradaki savaş dünya gündeminden düşmüş durumda.
Burada şimdi insanlar savaşın maddi ve manevi yıkımı ile karşı karşıya kalmış durumdalar. İki yıl önce 4 grivna olan soğan şu an 40 grivna civarında. Çünkü en önemli tarım havzaları Rusya’nın işgal bölgesinde kalmış durumda. Her şey ateş pahası. Altta kalanın canı çıksın işte. İnsanların yüzlerindeki umutsuzluğu, çaresizliği açık bir biçimde görmek mümkün. O güzelim güler yüzlü, şen şakrak insanlar ortalıktan kaybolmuş durumda. Herkes evine, içine kapanmış durumda. Buralarda her yıl güçlü olarak kutlanan Noel ve yılbaşı kutlamalarını canlı olarak görmek hayal oldu. Zaten bu konuda da keskin biçimde ikiye bölünmüş durumdalar. Devlet 25 Aralık’taki kutlamaları destekliyor ama bu bölgede 7 Ocak’taki Noel daha çok geçerli.
İki yıl önce savaş başladığında bulunduğum yerde de ülke genelinde olduğu gibi çok güçlü bir milliyetçilik rüzgârı esmişti. İnsanlar Rusça yerine Ukraynaca konuşmaya başlamıştı. Şehrin her yerinde bu milletçilik rüzgârını hissetmek mümkündü. Rusyalılara karşı öfke tavan yapmıştı. Geçen gün köyden şehre giderken tanımadığım bir taksiye bindim, arabada sadece köylü şoför ve ben vardık. Bunu özellikle belirtiyorum çünkü insanlar başkaları yanında olduğunda gerçek düşüncelerini açıklamaktan çekiniyorlar. Uzun süredir burada o savaşın başından beri esen milliyetçilik rüzgârının yerle yeksan olduğunu hatta tersine döndüğünü izliyordum. Acaba yanılıyor muyum diye bir de bu vatandaşa sorayım dedim. Vatandaş bu savaşın dondurulmuş bir biçimde, uzun bir süre devam edeceğini ve de savaşın başından beri var olan vatanseverliğin, yani milliyetçiliğin artık olmadığını ve de savaşacak Ukraynalının da kalmadığını söyledi.
Şimdi ben de bu milliyetçilik rüzgârının neden tersine döndüğünü anladığım kadarıyla anlatayım. Yine son günlerden birinde kent merkezindeydim. Muhteşem Glinka Konser Salonu’nun önünden geçiyordum. Birden kafasına siyah bir çuval geçirilen Rusyalı klasik müzik bestecisi Mihail Glinka’nın heykeli ile karşılaştım. 200 yıl önce yaşamış müzisyen... Ömrünün büyük bir kısmı Avrupa’da geçmiş birisi. Geçen yıl öğrenciler tarafından kendi aralarında para toplanarak yapılan Puşkin heykelinin Kiev’de yıkıldığını öğrenmiştim. Bir müzisyenin ya da bir yazarın heykelinin ortadan kaldırılarak Rusya ile nasıl savaşıldığını benim küçük beynim almıyor. Birileri beni bu konuda aydınlatsa çok sevineceğim. Henüz öyle birine burada rastlayamadım. Hani bunlar politik kişilikler olsa bir nebze mantık ve akıl yürütebileceğim ama bir türlü anlamıyorum.
Üstelik Glinka’nın heykeli ve adı silinmiş ama konser salonunun en üstünde hala büyük harflerle kazınmış olarak adı duruyor. Güler misin ağlar mısın derler ya tam o hikâye işte. Yahu bir iş yapıyorsunuz bari bu işe doğru dürüst yapın(!) Sosyal medyada dolaşan askerlerin, gençleri sokak ortasında askere almak için nasıl yaka paça yakaladıkları hatta işkence ettiklerine dair görüntüler dolaşıyor. Dün de askerlerin bir genci sokakta elindeki ağır silahla kafasına vurarak askere almaya çalıştıklarına dair video seyrettim. Gün geçmiyor ki bu tür videolar sosyal medya ortamına düşmesin. Hatta bir gencin askere alınmamak için kendisini almaya çalışan askerlere biber gazı sıktığına dair video ortada dolaşıyor. Herkes espritüel biçimde “cebinizde biber gazı bulundurun” diye paylaşımda bulunuyorlar. Burada henüz anladığım kadarıyla Türkiye’deki gibi ciddi bir sosyal medya ya da basına yönelik bir baskı ve terör yok. Ukrayna’da halk elindeki anayasal hakkı gururla, korkusuzca kullanıyor. Burada insanlar savaşa katılmak ve ölmek istemiyorlar. Herkesin bir gerekçesi var. Bütün bu durum artık burada öncesinde var olan milliyetçilik rüzgârının tersine dönmesine yol açmış durumda.
Yeni bir yıla girilirken herkesin gönlünde yatan bir an önce bu savaşın bir an önce son bulması. Fakat bunun da o kadar kolay olmayacağını biliyorlar. Bu bölgede Zelenskiy’e çok büyük bir öfke var. Kandırıldıklarını, aldatıldıklarını düşünüyorlar.
(İD/VC)