1982'de Mamak Askeri Cezaevinde 1. ve 2. koğuşta kalan kadınların yazdığı ve gönderdiği 40 mektup ve kartın esareti aradan geçen 26 yıl sonra vicdanıyla baş edemeyen bir görevli sayesinde sona ermiş ve Devrimci 78’liler Federasyonu aracılığıyla bu mektuplar 8 Şubat'ta Ankara’da açılan bir sergiyle sahiplerine ulaştırılmıştı.
Açılış esnasında Federasyon Başkanı Ruşen Sümbüloğlu’nun konuşmasını dinlerken ve sergi alanına giden merdivenleri ‘Mamak türküsü’nü söyleyerek çıkarken -birazdan kapılacağımız duygu selinden habersiz olan- her bir katılımcının etkilendiğini ve uzak yakınlara doğru yol aldığını anlamak zor değildi.
Sergi üzerine çok şey söylendi, yazıldı elbette. Bu yazı Devrimci 78’liler Federasyonu’nun hüzünlü tarihimizin daha geniş kitlelerine açılması için o sergide yer alan mektup- kartlar ile sergi izlenim defterine yazılanların yer aldığı "Sergi Kitabı" üzerine. Kitap da çok etkileyici.
Kitabın sayfalarını çevirelim birlikte
"Mektuplarımızın zaman zaman yakınlarımıza ulaştırılmadığını ya da bize gönderilen mektupların verilmediğini o zaman da bilirdik. Ama bu hakkımızın, yakınlarımızla ilişkimizin, paylaşımımızın gasp edilmesinin yaratabileceği hüzünler, kederler yaşamazdık pek; yaşayamazdık. Bu insani duyguları yaşamaya fırsatımız bile olmadı o koşullarda... Zamanımız da" diyordu Mamak Kadınlar Koğuşu’nun o dönemki "huysuz" sakinlerinden biri ve devam ediyor:
"Çiçeklerden notalar, umut dolu, inanç yüklü dizeler, özenle resimlenmiş, işlenmiş -bizlerden 26 yıl önce çalınan- mektuplar."
Sahibine "Sevindim, kaybolmuş bir parçamı bulmuş gibi oldum. Yüreğimin üstünden koca bir taş kalktı sanki, öylesine sevindim" dedirten mektup ve kartlardan örnekler ve de alıntılar...
Alıntılar
Yurdanur’dan Füsun’a: "... yeni yılda geçmişin acılarını görmemek dileğiyle"
Yurdanur’dan (yeğen) Funda’ya: "Bir yılı geride bırakırken bir yaş daha büyümüş Funda’ya olacaksın. Yeni yaşında mutlu olmanı ve bunun için çalışmanı istiyorum(...)"
Yurdanur’dan kardeşine: "Yıllar akıp giderken geride kalanlar yalnızca anılar... Ama en çok anılanlar en onurlu olanlar. Seni her zaman gururla anacağım(...)"
Filiz’den hepinize: "Umutla-sevdayla gelen yeni yıllara merhaba"
Perihan’dan ağabeyine: "Aydınlık yarınların bizim olması dileğiyle..."
Nurcan’dan Nursalına: "Yarınlar; merhaba"
Emel’den Gülgün’e not: "Ben de sana hemen acele kart yaptım. Yağlı boya geç kuruduğu için biraz kartı kirlettim."
Fatoş’tan Ayşe’ye: "Yaşanması gereken güzel günlere olan inancını yitirmeden umutla başlamalısın yeni yıla"
Hala’sından Karagözlü’süne: "Yeni yıl yeni yaşınla geliyor sana. Umudun sevgiyle bütünleşsin gelecek yıllarda"
Meral’den Sedat Abisine: "(...) Namık Kemal’in - Fransa’da yaşarken- tespit ettiği bir hastalık var; Vatncüdalık. Vatandan kopmuş olma hastalığı. Benimkisi vatandan kopma değil; burcu burcu burnumda tütmesi. Köy aslında tüm sevilen şeylerin bir simgesi bende. Tek başına köy değil; sevdiklerimle birlikte köy. Rüyama girdi geçen gün, dolaştım bildiğim her yerini. Birlikte en kısa zamanda gezebilmek ümidiyle..."
Kızından anasına: "(...) Yıllar geçtikçe dün kadar güzel olanım: Anam benim; sevdam. Yeni yılda gizem dolu bir özlemle öperim sizleri."
İlknur’dan Ali’sine: "Umut yenildi ise; demircilerin dövdükleri nedir örslerde hala... Yeni yıllarda umudu yeşertmeliyiz yeniden."
Sergide kaybolmuş parçaları bulmak...
Sergiyi gezip, mektup ve kartları okurken kaybolmuş bir parçasını bulmuşcasına sevinen, yüreğinin üstünden koca bir taşın kalktığını fark edip de sevinenlerin sergi izlenim defterine yazdıklarından alıntılar...
"(...)Beni o günlere götürdünüz. Yıl:1882, aylardan ocak... Günlerden sonra harap bir şekilde geldim 1. koğuşa... O günleri hiç unutmadım/unutmayacağım. Sergiye çocuklarımla birlikte geldim. Onların tanık olmasını istedim."
"İçeriden yazanlar mı daha özgür? Yoksa bu mektuplara muhatap olanlar mı?"
"Zulüm sahipleri sözcükleri de alıkoymak istediler."
"Bize ulaşan güzel sözcükler! Dünyamıza hoş geldiniz!"
"(...) Oğluma, kızıma bunları taşımış olmaktan gurur duyuyorum."
"(...) Bak, biz yine buradayız. Kartlarımız da burada..."
"Neyse ki 26 yıl tutsaklıktan sonra kartlarımız özgür... Yaşasın özgürlük!"
Ot kayanın altında saklı kalmaz
"Bütün mektuplarda aynı şey var: Umut.(...) Çünkü umut; yaşamın diğer adıdır."
"(...)Görülmüştür damgasıyla gelen-giden mektuplarımız karalanarak adeta duygulara da zincir vurulmağa çalışılırdı. El konulanlar ise duygularımıza yönelik bir işkenceydi."
"(...) Yasaktan bol ne var ki bu ülkede? Onlarca kişi birbirimizi ancak seslerimizle tanıyabilirken, yasağa inat ya mektuplarımızı birbirimize ulaştırmanın bir yolunu bularak ya da aramızdan duvarları tıklatarak ’morsçulukta’ uzmanlaşmış olanların aracılığıyla birbirimizle –üstelik- telgraflaşarak yasakları kırmanın daima bir yolunu bulmuştuk. Yasaklar aşılmak içindir. Kimi aşılmak için 26 yıl beklese de..."
"Görülmesi gerekenlerin gerçekten görülmesi dileğiyle."
"'Giha, dibin tehta de namine’ Ot kayanın altında (saklı) kalmaz."
"Sergiyi gezerken toplumsal suçluluğumuzun sürdüğü kanısına kaptırdım kendimi."
Vesilesi yinelenmesin
Mamak Annelerinden birinin kızının yazdıkları –bence- her şeyin - ve galiba hayatın da- özeti:
"26 yıl aradan sonra... Kapalı kapılar ardında. Umut, kağıt ve kalemle birleşti. Kimi zaman Balaban’ın karakalem resmi oldu, kimi zaman da kan kırmızısı çağlayan etrafı dikenli tellerle çevrili karanfil. Hoyrat ellerde yırtılıp yüzlerce parçaya ayrılsa da... Bitmedi tükenmedi tüketemediler... Kağıt olmayınca üstünde nakışlar bezeli türkülerle dokunmuş bir bez oldu. Dışarıya, sevilenlere umudu taşıdı."
Sevgili Gül Erdost’un dileği: "Bir daha ki sergide İlhan’ın (Erdost) öldürümü sonrası bize vermedikleri pabucunun tekini de görmek istiyorum."
Ve cem’an dileğimiz: "Vesilesi yinelenmesin!” (ŞD/GG)
* Mamak Zindanı Kadınlar Koğuşundan 26 Yıl Sonra Sahibini Arayan Mektuplar. Devrimci 78’liler Federasyonu. Mattek Matbaacılık. Ankara-2008
** Mektup ve kartlara sanal ortamda http://www.sendika.org/mamakzindani adresinden ulaşılabilir.