3. FilmAmed Belgesel Film Festivali için Diyarbakır’daydım. Kürt belgesel sineması atağa geçmiş durumda, üstelik izleyicisi de bol.
Cumartesi açılışı yapılan festival, “Kadın özgürlük mücadelesiyle özgür sinemaya doğru” şiarıyla Paris’te öldürülen üç kadına, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamaz'a adanmıştı. Açılış gecesinde de esas olarak kadın ağırlığı vardı; geleneksel Kürt kıyafetleri içindeki sunucudan, konuşmacılara, Yükseova’dan gelen dengbejlere kadar.
Kayapınar Belediyesi’nin desteklediği festivalde tek erkek konuşmacı Belediye Başkanı Zülküf Kayatekin olacaktı ama hala KCK’den tutuklu.
Salonunun tıklım tıklım olmasını açılış gecesi olmasına bağlamıştım ama yanıldım.
Eskiden tek bir festivalin olduğu Diyarbakır'da artık tiyatro, film, müzik, belgesel film diye ayrılmış durumda. Hepsi de ücretsiz olduğu için katılım yüksek. Girdiğim bütün filmlerde salonun en az yarısı özellikle gençlerle doluydu.
Üç dilli belgesel film festivalinde (İngilizce, Türkçe, Kürtçe), 17 yarışma bölümünde toplam 41 film var. Kürt meselesine dair filmler çoğunlukta da olsa Süryani ve Ermenilerin yaşamı ile HES mücadelesi gibi konular da festiavalde kendine yer bulmuş.
Kameracılar geldi, defteri çekti
İzlediğim filmler içinde en çarpıcılarından biri Lice Defteriydi.
Liceli Ahmet Tektaş 83 yaşında. 15 yaşından beri her gün köyde olup biten ilginç olayları defterine yazıyor. Kürt meselesinin bütün acıları var defterde, köylerinin yakılıp boşaltılması, dört köylünün öldürülmesi ve baskılar.
Asker bir gün eve baskın yaptığında soruyor: Bu defter nedir?
Tektaş yanıtlıyor: Hatıra defteridir.
Asker: Neden yazıyorsun?
Tektaş: Yazıyorum işte, gerçeklerdir.
Şansına asker defterleri yakmıyor, bugüne kadar korumayı başarıyor. Tektaş, “40 yıl önce biz köle gibiydik” diyor. Elinde sıktığı defteri gösteriyor, “Ama artık değişti, ispatlarımız var.”
Belgeselin çekildiği gün defterine.“Bugün kameracılar geldi, defterimi filme çekti” diye not düşüyor Tektaş.
Kürt sinemacılar son yıllarda her şeyi filme çekmeye başladı aynı Tektaş gibi ispatı kalsın diye.
Yıllarca susturulmuş Kürtler, şimdi belgesel çekiyor
Bu yıl festivale tam 70 film başvurmuş. Günlük yaşam, anadil, yoksulluk, zorunlu göç, faili meçhul, zorunlu askerlik, sanat, LGBT gibi Kürt halkının geçmişi ve şimdisine odaklanan filmler.
“Yıllarca kendilerini ifade edemeyen Kürtlerde, tarihsel gerçekliklerini belgelemek için belgesel sinemaya ciddi bir yönelim var” diye anlatıyor festivalin düzenleyicisi Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği’nden Mehmet Hadi Sümer.
Diyarbakır’da dört yıldır Aram Tigran ve Cegerxwîn Kültür Merkezi’nde Kürtçe sinema eğitimi veriliyor. Yılda 100 öğrenci mezun oluyor. Bu okullarda sadece yönetmen değil, Kürt sineması için ışıkçı, senarist, sesçi de yetişiyor.
Genç sinemacılara şu anda kurmaca film çekmek lüks geliyor; önce yaşanan acılar belgelenmek isteniyor.
“Tarihi bir yüzleşmeden geçiyoruz. Kürtlerin tarihlerini anlatan bu belgeseller Türk halkıyla ortaklaşmaya da hizmet edecek” diyor Sümer.
10 yıl öncesine kadar Kürt belgesellerinin festivallerde “İçeriği fazla politik” denerek gösterime giremediğinden yakınıyor. Şimdi o sansür yumuşamış.
Okulda verilen Kürtçe eğitim ve maddi olanakların da gelişmesiyle kalitenin ve sinemasal perspektifin de yükseldiğini söylüyor. Festivalin amaçlarından biri de belgesel filmleri desteklemek. Bu yüzden hem çekilmiş filmler hem de çekilmesi planlananlar için iki ayrı ödüllü yarışma bölümü var.
Sümer, önümüzdeki yıllarda Kürt sinemasında patlama yaşanacağını söylüyor. Buna inanmamak mümkün değil.
Keşke izleyebilseydim
Cuma akşamına kadar sürecek festivalde, benim keşke izleyebilseydim dediğim filmler şöyle:
Kürdistan'ın en köklü geleneklerinden biri olan keklik beslemek üzerine Nigar Kocaman'ın çektiği "Avcı".
Tarihlerini sözlü kültürle ve klamlarıyla kuşaklar boyu anlatan Kürt kadınlarının dengbejlik deneyimini anlatan Filmmor'un çektiği "Kadın Dengbejler".
Diyarbakır'da Kürt LGBT'lerin yaşam mücadelelerini anlatan Ali Taner Baran'ın çektiği "Gökkuşağının Altında Doğdum/Hebun".
Zorunlu göçle Batı'ya göçmüş denizi görmeyen ancak geçimlerini midye ile kazanan kadınların hikayesi, Resul Dündar'ın çektiği "Sarı Mendil, Mavi Deniz". (NV)