Yayıncılık sektöründe, matbaası, dağıtımcısı ve kitapevleri, hatta kitapevi zinciri olan, verdikleri tam sayfa reklamlarda yılda iki üç yüz kitap yayımlamakla övünen yayınevleri karşısında birkaç ayda bir kitap çıkarabilen küçük yayınevlerinin direnme şansı nedir?
Yayıncılık sektöründe büyük yayınevleri devleşip küçükler iyice ufalırken, okurun elinde önemli bir güç tuttuğunu hatırlamak gerekiyor. Gazetelerin kitap eklerinde ve kitapevlerinin vitrinlerinde kitaplarını sergileme olanağı pek bulamayan küçük ölçekli yayınevlerini ancak okurlar yaşatabilir. Çünkü bu yayınevlerinin kitapları, yeni çıkanlar bölümünde sadece birkaç gün kalabilir, çok satanlar bölümüne ise nadiren girerler.
Yıl boyu vitrinlerde ve gazetelerde gördüğünüz kitapları bu yazıda tekrar gündeme getirmek yerine, kitapevlerinin içinde dolaşınca görebileceğiniz ilginç kitaplara özellikle değinmek istedim.
Şiir ve Edebiyat Üzerine
Beş yıl önce bir dergiyle yayın hayatına başlayan Hayal Yayınları, bu yıl, şiir dergileri üzerine detaylı bir çalışma yayımladı. Mehmet Can Doğan’ın, şiir dergilerini 1909’dan günümüze dek inceleyen kitabı, Türkiye’de Şiir Dergileri Şairler Mezarlığı adını taşıyor.
Özellikle müzik konusunda yayımladığı özenli araştırmalarla tanıdığımız Pan Yayınları, 2008’de yayınları arasında genç şairleri konu alan bir çalışmaya yer verdi. Utku Özmakas’ın Şiirimizde Milenyum Kuşağı adını taşıyan kitabı, 2000’li yılların genç şairlerini öne çıkarıyor. Şiir yayımlamanın her zaman lüks olarak görüldüğü düşünülürse, Pan Yayınları’nın genç şairler üzerine bir çalışma yayımlaması da edebiyatımıza yapılmış cesur bir katkı.
Bu yıl aramızdan ayrılan edebiyatçılardan biri olan Mehmet H. Doğan’ın iki kitabını, genç bir yayınevi olan ve şiir üzerine yoğunlaşan İkaros yayımladı: İkinci Yeni Şiir ve Türk Şiirinden Yeni Okumalar.
Erzurum’dan Salkımsöğüt adlı yayınevi birçok edebiyat araştırması yayımlıyor. Bu yıl yayımladığı kitaplardan biri de, daha önce Tanpınar’dan Yusuf Atılgan’a çeşitli yazarlar üzerine araştırmalar yapmış olan Ali İhsan Kolcu’nun Edebiyat Kuramları isimli çalışması.
Saroyan Yılı
UNESCO 2008’i Saroyan yılı ilan etmişti. Bitlis’ten Amerika’ya göçmüş bir ailenin çocuğu olan William Saroyan’ın doğumunun yüzüncü yıldönümünde, Aras Yayınları, ünlü yazarı Amerika'dan Bitlis'e William Saroyan adlı kitapla andı. Kitapta yazarın Bitlis adlı oyununun yanı sıra, yazar üzerine Ara Güler, Fikret Otyam gibi sanatçıların kaleme aldığı yazılar ve Saroyan dizisinin editörü Aziz Gökdemir’in analizi de yer alıyor. Saroyan’ın En İyi Özgün Hikaye Oscarı kazanan İnsanlık Komedisi ve Ödlekler Cesurdur gibi eserleri de yine Aras Yayınevi tarafından yayımlanmıştı.
Çağdaş Edebiyat
Küçük yayınevleri arasında kendisini net bir çizgiyle ortaya koyanlardan biri de Notos Kitap. Eski kitapları güzel tasarımlarla buluşturarak tekrar yayımlarken, deneysel çalışmalara ve genç yazarların eserlerine de yer veren yayınevi, bu yıl Tekno-Mağara’nın Ötesi adlı bir roman yayımladı. Harold Jaffe’nin deneysel romanının alt başlığı, Milenyumsonrası Kültür İçin Gerilla Yazarın Rehberi. Tahsin Yücel, Ferit Edgü, Sevgi Soysal gibi yazarların Türkiye’nin doğusuna dair öykülerinden oluşan Doğu Öyküleri adlı derleme de yine Notos Kitap’tan çıktı.
Henüz çok genç bir yayınevi olan Siren Yayınları da, Jonathan Safran Foer’in Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın adlı romanı gibi örneklerle, çok-satan türüne değil, edebi kurgu türüne yönelen az sayıdaki yayınevinden biri.
Manga
Tüm dünyada hem estetiği hem de öyküleriyle büyük bir ilgi gören Japon çizgi romanı yani “manga,” ülkemizde büyük yayınevlerinin uzak durduğu bir alan. Bildiğim kadarıyla bugüne dek Türkçe’de yayımlanan tek manga, geçen yıl başlayan ve bu yıl üçüncü kitabı çıkan “Yalınayak Gen” dizisi olmuştu. Hiroşima’ya atılan atom bombasından altı yaşında sağ kurtulan Keiji Nakazawa’nın yarı otobiyografik öyküsünü anlatan bu dizi, manganın derinlikleri hakkında sağlam bir ipucu veriyordu.
Manga üzerine Türkiye’deki ilk kaynak kitapsa, bu yıl Plan B tarafından yayımlandı. Çizgi roman uzmanı Paul Gravett’in Manga: Japon Çizgi Romanının Tarihi adlı kitabı, çok sayıda renkli örneğe de yer veren kapsamlı bir manga rehberi.
Felsefe Kitapları
Daha önce pek ele alınmamış farklı bir konuyu gündeme getiren bir diğer kaynak kitap, Ömer Tecimer’in Hurufilik adlı çalışması. Tasavvufu ve Bektaşilik’i etkilemiş olan Hurufilik mezhebinin tarihini ve felsefesini anlatan kitap, bu felsefenin edebiyattaki yansımalarını da ele alıyor.
Bu yıl tasavvuf alanında çok önemli bir boşluğu dolduran bir çalışma yayımlandı. Uzun süredir tasavvuf üzerine çalışan Ergun Kocabıyık’ın hazırladığı, Anahtar Kitaplar’dan yayımlanan Tasavvuf Sözlüğü, çeviriler yoluyla oluşan terim karmaşasına bir açıklık getirmeyi amaçlıyor. İngilizce-Türkçe, Türkçe-İngilizce olarak hazırlanan sözlükte, terimlerin temel tasavvuf kaynaklarındaki örnek kullanımlarına da yer verilmiş.
Adını Lacan’dan ödünç alan Encore Yayınları, bu ismin hakkını vererek 2008’de ünlü Lacancı düşünür Slavoj Zizek’in beş kitabını yayımladı. Bunlardan biri olan Paralaks, ünlü Sloven yazarın, sinemadan cinselliğe, felsefeden edebiyata sıçrayan çok çeşitli konulardaki düşüncelerinin yarattığı bir zincirden oluşuyor.
Çocuk Kitapları
Çocuk kitapları yayıncılığına farklı bir bakış getiren Enkidu Yayınları’nın kitapları, hem tasarımları hem de öyküleriyle özellikle dikkate değer. Zümrüt Alp’in yazdığı, Engin Öztekin’in resimlediği Sen Hiç Yeniçeri Gördün mü? adlı kitap, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin Yılın En İyi Çocuk Kitabı Tasarımı Özendirme Ödülü’nü kazandı. Özlem Şekercioğlu’nun Postacı Çocuk adlı dizisiyse, kitaplar için özel maketlerin hazırlanıp fotoğraflandığı, yaratıcı bir sanat çalışması.
Frankfurt Kitap Fuarı
2008’in en önemli edebiyat olayı hiç şüphesiz Frankfurt Kitap Fuarı’nda onur konuğu olmamızdı. Ekim ayına kadar bütün bir yıl, Frankfurt hazırlıklarıyla geçti. Ama fuar bittikten sonra bir sessizlik oldu, fuarla ilgili yeterli değerlendirme yapılmadı. Edebiyat ve yayın dünyamızın dışa açılması için önemli bir fırsat olan bu etkinlik acaba doğru kullanılmış mıydı?
Yayınevleri ve ajansların, Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle fuara götürülmesi, yayınevlerine çok önemli bir fırsat sunuyordu: dünyanın dört bir yanından gelen yayıncı ve ajanslarla konuk ülke statüsünde toplantı yapma şansı. Bazı yayınevleri bunu doğru bir şekilde değerlendirdiler. Ancak Türkiye standı, diğer ülkelerinkiyle karşılaştırıldığında oldukça sönüktü ve yeterince yabancı yayıncıyı kendisine çekemedi.
Daha da önemlisi, özellikle panel konularında bir yanlışlık vardı. Organizasyonun önemli bir bölümünü bu paneller oluşturuyordu ancak ilgi çekici birkaç panel dışında, söyleşilerin büyük bölümünde, biz konuştuk, biz dinledik, yabancı dinleyici çok azdı. Yani edebiyatımız panellerde pek dışa açılamadı. Bence buradaki sorun, panellerin konularını belirlerken yapılan bir hatadan kaynaklanıyordu. Panel konuları son derece içe kapalıydı. Bir yazarımızı ya da edebiyatımızın bir dalını ele alan panel başlıkları, bu kültürü zaten tanıyan ya da özel olarak ilgilenen kişilerin dışında kimsenin merakını uyandırmadı.
Oysa dünya edebiyatının genel eğilimleri, son dönemde dünya edebiyat çevrelerinin tartıştığı konular seçilmeli, böylece panele farklı ülkelerden izleyicilerin gelmesi sağlanmalıydı. Türkiye’den gelen yazarlar, dünya edebiyatının gündemi üzerine konuşmalıydı. Konu başlıklarını seçerken daha değişik bir anlayış ve bilinçle hareket edilseydi, dünya edebiyat çevreleri, ülkemizin edebiyatçılarını, dünya edebiyatının önemli konularında konuşurken dinleme fırsatı bulurdu. Yazarlarımızın sadece birer Türk yazar olarak değil, dünya edebiyatının parçası olarak görülmesini istiyorsak, programları belirlerken buna dikkat etmeliyiz.
Önümüzdeki yıl Fransa’da Türkiye Mevsimi düzenlenecek. Umarım bu program çerçevesinde düzenlenecek etkinliklerde, Türkiye’deki edebiyatçı ve sanatçılar, dünya edebiyatının ve sanatının bir parçası olarak tanıtılır.
Turkish Book Review
Edebiyatımızı ve kültürümüzü yurt dışına tanıtma amacıyla yapılan çalışmalardan biri de Türkiye’nin tek İngilizce kitap dergisi olan Turkish Book Review. Dergiyi hazırlarken, Türkiye’de yayımlanan kitaplara dışarıdan bakma fırsatı buluyoruz. Çeviri ve telif eser arasında, çevirinin lehine belirgin bir dengesizlik görülüyor. Bence bunun önemli nedenlerinden biri, sermayenin denenmiş olanı seçmek istemesi, riskten kaçınması. Orada sattıysa muhtemelen burada da satar, diye düşünen sermaye, yayın programını yabancı dergilerin çoksatanlar listesinden belirledikçe, en temel konularda bile, İngilizce’den çevrilmiş kitapları okur olduk. Ancak bazı küçük ölçekli yayınevleri bu yayın çizgisini kırıyor ve ana akımın dışında kalan kitaplar yayımlayarak edebiyata farklı bir renk katıyorlar.
Arka raflara uzanın
Vitrinlerde ve ön raflarda görünen kitapların dışında, kitapevlerinin iç taraflarında birçok ilginç kitap bulabilirsiniz. Önümüzdeki yıl, okurların, kitapevi ve kitap eklerinin öne çıkardığı yayınlar ve konular ötesinde neler yayımlandığıyla ilgileneceğini umuyorum. Bir kitap alırken okur olarak sahip olduğunuz gücü unutmayın. Tüm okurlara huzurlu bir yıl diliyorum.
* Arzu Taşçıoğlu, Turkish Book Review Yayın Yönetmeni