II. Çevirmenleri ve Yayıncılarıyla Türk Edebiyatı Sempozyumu'nun davetlisi olarak İstanbul'a gelen Tuula Kojo, Finceye çevirdiği Benim Adım Kırmızı adlı romanın Fincedeki resimsel serüvenini, resim eşliğinde, aşağıdaki konuşmayla anlattı. Orhan Pamuk'un Kar ve İstanbul adlı kitaplarının çevirileriyle Devlet Çevirmenler Ödülü'nü kazanan Kojo, Orhan Pamuk'un yanısıra, Hasan Ali Toptaş, Nadire Mater ve Klas Östergren'den çeviriler yaptı. Tuula Kojo'nun sempozyumda kullandığı ve yukarıda sahneye yansıtılmış olarak görünen fotoğraf, Jukka Mikkola tarafından çekildi
***.
Sevgili Dostlar,
Bir kitap var, Orhan Pamuk tarafından sabırla ve tutkuyla yazılmış, Benim Adım Kırmızı adlı bir roman. Kitap Türkiye'de 1998 yılında, on bir yıl önce yayınlandı. Çok kısa bir süre sonra geçti elime, hemen okudum, çok sevdim ve Finceye çevirdim, sabırla ve tutkuyla. Nimeni on Punainen adını taşıyan çevirim Finlandiya'da 2000 yılında yayınlandı ve o zamandan bu yana Fin okurlar İstanbul'un yüzyıllar öncesindeki renklerini okuyabiliyorlar.
Bu olayın ardından yedi yıl geçti, sonra bir gün, 2007 yılında, Irmeli Mäkilä adlı bir Fin ressam aradı beni. Bana Benim Adım Kırmızı çevirimi sabırla ve tutkuyla okuduğunu ve romandan esinlenen bir resim yapmak istediğini söyledi. Çevirimden - altın harflerle yazılmış - parçaları Ben Kırmızıyım adlı, üç metreden fazla yüksekliği ve yaklaşık iki buçuk metre genişliği olan sanat eserinde kullanmak için izin istedi.
Çevirimin yayın hakkıyla ilgili bir sorundu bu ve ben elbette çeviriyi resimde kullanmasına izin verdim ona! Ama bundan daha önemli olan şey, bir diyaloğun kendi başına yaşamına başlamış olması: önce benimle özgün kitaptan yaptığım çeviri ve Benim Adım Kırmızı adlı kitabın yazarına esin kaynağı olmuş bütün o kitaplar arasındaydı; sonra da benim çevirimle Irmeli Mäkilä adlı Fin sanatçı, onun resmiyle yeni görsel sanat izleyicileri arasında canlandı.
Ardından birkaç yıl geçti ve birkaç hafta önce diyalog yeniden canlandı: Irmeli Mäkilä beni bir daha aradı. Benden bu kez, Fince bir klasik romandan parçaları Türkçe olarak yüksek sesle okuyup kaydetmemi istedi. Yapılan kayıt bu yaz "Renk" konulu bir sergisinde çalınacaktı. Benden Fince yazılmış ilk romandan, asırlarca önce karanlık bir ormanda yaşayan yedi adamla ilgili geleneksel bir öyküyü anlatan Seitsemän Veljestä (Yedi Kardeşler) adlı romandan parçalar okumamı istiyordu. Yedi Kardeşler Aleksis Kivi tarafından yazılmış, Fince ilk kez 1870 yılında yayınlanmış ve Türkçeye 1975 yılında Lale Obuz ve Muammer Obuz tarafından Yedi Kardeşler adıyla çevrilmişti (Devlet Kitapları).
Irmeli Mäkilä'nın benden Yedi Kardeşler'den Türkçe parçalar okumamı istemesinin nedeni, yeni eserlerinin yine, belli ölçüde Türkiye'nin renklerinden esinlenmiş olmasıydı. Bağlantıları - insan doğasının derinlerindeki bir yerdeki bağlantıları - görüyordu, ama aynı zamanda, Türkçe okunan Fince bir klasikle Türk renklerinden esinlenen resimlerini ve serginin yapılacağı kır yerini bir araya getirerek bir yabancılık, güzellik ve hatta kaygı ortamı yaratmak istiyordu: serginin yapılacağı yer Yedi Kardeşler'in yazarının yaşadığı ve Fince ilk çevirisi 1642 yılında yayınlanan İncil'den esinlenerek, Tabor Dağı adını verdiği yerdi.
Yedi Kardeşler'den parçaların kaydını Helsinki'de, geçen Çarşamba günü, İstanbul'a gelmeden hemen önce sabırla ve tutkuyla yaptım. Birkaç hafta sonra, Finlandiya'da, Nurmijärvi'de, benim Türkçeden okuduğum bir Fin klasik romanı, Türk edebiyatının Fince çevirilerinden esinlenen resimler ve Finli sanatseverler arasında yeni bir diyalog görülüp duyulacak. Bir daha karşılaştığımızda, umuyorum, size bu buluşmanın ardından diyaloğun hangi yönde ilerlediğini anlatma fırsatı bulabileceğim. Sabır ve tutkuyla çalışan yeni kişi kim olacak bakalım?(TK/BÇ)