Nerde kalmıştık?..En son günübirlik tur satın almıştım ve ilk durağımız "Whitewater rafting"ti. Sabah aracı beklerken farklı bir tur satın almış Emily adında Kanadalı bir gezginle tanıştım... Emily benim turu daha çok beğenince bizim gruba transfer oldu ve 6 erkek 2 kadın toplam 8 kişi rafting botuna yerleştik.
Öncesinde çakma bir İngilizceyle, "Eğer baktınız işler kötüye gidiyor, rafting botunun dibine oturun." şeklindeki bir eğitimden sonra nehre hızlı giriş yaptık. Nehir beklediğimden fazla hızlı akıyordu. O yüzden gerçekten iyice bir yıkandık! Hatta botun arkasındaki arkadaşın biri, sıkı tutunamayıp nehre düştü. Düşmesiyle korkudan bota anında çıkması bir oldu.
Neyse yaklaşık bir 40 dakika sonra sağ salim "yürüyüş konumuna" geçtik.
Türkiye'de yalnız bir kadın gezgin olmak...
Orman gerçekten büyük muz ağaçları ve adını bilmediğim farklı türde ağaçlarla doluydu.
Bu arada Emily'nin 6 aydır yollarda olduğunu öğrendim. Önce Avrupa, Balkanlar sonra Türkiye; İstanbul, Fethiye, Kapadokya hatta Konya'ya bile gitmiş.
Türk mutfağını ve tabi gezmiş olduğu şehirleri beğenmiş. Otobüste kolonya dağıtılmasını ilginç bulduğunu, onun dışında günde en az 10 kere yolunun kesilip ''Can I ask a question?' diyen turist avcılarından çok yorulduğunu, yabancı olduğu için bu gibi tipler tarafından "kolay kız" olarak algılandığını ve bundan çok sıkıldığını, Türkiye'de tek başına seyahat etmenin zorluklarından bahsetti.
Biz konuşmaya devam ederken bambu gövdelerinden yapılmış salda 40 dakika süreyle "bambu rafting" yaptık; eğlenceli bulduğumu söyleyebilirim.
"Long Neck Tribe"
Yolumuz "Karen" adlı dağ kabilesinin(5) olduğu yere vardı. Girişinde 250 baht (8 dolar civari) para alınıyor, ama turla giderseniz giriş parası tur ücretinin içine dahil ediliyor.
Kabileye giriş sırasında çok heyecanlandım. Toprak yolda yürürken sağda solda geleneksel dokumalarını sürdüren kabile üyelerini görmek, yaklaşmak, konuşmaya çalışmak ve başımızı öne eğerek karşılıklı "ka" (6) demek gerçekten değişik duygular yaşattı bana!
Karen kabilesi üyesi yaklaşık bir otuz kadar kişi gördüm.. Toprak bir yolda kendi takılarını ve renkli ince ipten ördükleri el yapımı örgülerini sergiliyorlardı. Kolyeler özellikle çok güzel. 300 baht dediği kolyeyi yarısına hatta daha azına satın alabilirsiniz (ben 140 bahta aldım).
Karen kabilesinde adımlamak, her gün yaptığınız bir şey olmadığından gerçekten başka bir duygu sarıyor sizi. Sürekli bir "gülümseme" içinde dolaşıyorsunuz... Özellikle kız çocukları çok tatlı.. Onlara yanımda getirdiğim küçük hediyeleri verince bazısı mahcup oldu, bazısı şaşırıp anlamsızca bana baktı!
Kız çocuklarından biri vardı, adı "Mahele"ydi sanırım. 11 yaşında olduğunu gösterdi parmaklarıyla... "Okula gidiyor musun?" dedim, "hayır" dedi, başını sallayarak! "Her gün burada mısın" diye sordum, bu kez de "evet" anlamında başını salladı...
"İngilizceyi nereden öğrendin?" dediğimde ise ne dediğimi anlamadı.
Anladığım kadarıyla sadece 100 baht, 300 baht vs demeyi öğrenmek onun işini görüyordu.
Ve saklanmış küçük cennet " Pai "
Karen kabilesinden sonra dönüş yoluna geçtik. Yolda bir sonraki durağımın Pai olduğunu ve yarın Chiang Mai'den gideceğimi söylediğimde, Emily de bana katılmak istedi. Odaya döndüğümde Alman oda arkadaşım Julia'da eklenince 3 kadın gezgin ertesi gün Chiang mai'den ayrılıp 3 saat uzaklıktaki keskin virajlı yollarında döne döne "Pai" ye ulaştık.
İlk izlenimim burayı Chiang Mai'den daha çok sevdiğim yönünde.
Doğu Karadeniz'deki gibi sislerle çevrili dağları, hızla akan bir nehri, tek katlı bungalov evleri ve küçük barlarla çevrili bir yer..
Kalmak için bir yer ararken yolda bize bir kadın gezgin daha eklenince 4 kişi odaları ikişer, ikişer paylaşarak günlüğü 75 baht birer oda bulduk. Oda rutubetli ve bana göre kötüydü, ama bungalov evin bulunduğu alan nehrin kenarında ve güzel, merkezi bir yerdeydi.
Bir de 75 bahtı (2 euro) duyunca hiç kimseden "başka bir yer bakalım" gibi bir öneri çıkmadı. Gerçi ben biraz huysuzlandım, birden bu kadar çoğalmak hoşuma gitmedi ama özellikle Emily ve Julia ile sonraki üç gün iyi eğlendik ve muhabbetimiz epey derinleşti.
Julia da Almanya'da bir üniversitede psikoloji alanında araştırma görevlisiydi. Tez arasında darlanıp üç haftalık tatilini kullanmak için Tayland'a gelmiş. Önce güneyine inmiş sonra kuzeyine çıkınca bizi buldu zaten.
Yolda bulduğumuz 4.kadın ise İsrailli çıktı. Ben ve o, akşam uyumak için nedense ayrı odaları seçtik! İsraillerin tatil zamanıydı sanırım sonrasında çok İsrailli olduğunu fark ettim Pai'de... Pai'yi gezdikçe, çok ucuza kalınabilecek 'bir aşk yuvası' olduğunu farkettim. Çoğu insanla anında tanışıp muhabbeti ilerletiyorsunuz ve küçük bir yer olması da ilişkileri daha sıcak kılıyor. ' Jazz Edible ' adlı mekanda ise, akşamları iyi müzik yapılıyor...
Özetle Tayland'ın kuzeyine gelecekseniz, Pai rotada mutlaka olması gereken bir yer bence. Günlüğünü çok ucuza "scooter" kiralayıp Pai' in çevresindeki sıcak su kaynakları, kanyon ve şelalelere de yol alabilirsiniz. Özellikle black kanyonda akşam güneşini yakalarsanız, sizi görsel bir şölen bekliyor olacak.(AK/MS/EKN)
MERAKLISINA MÜHİM BİLGİLER
(5) Berlitz cep rehberinden okuduğuma göre, Tibet ve güney Çin'den çeşitli yollar izleyerek gelmiş, Tayland'ın kuzeyinde özellikle yüksek yerlerde yaşamayı seçen göçebe insanların oluşturduğu dağ kabilelerine 'Cha Doi' deniyor. Karen, Hmong, Akha, Lahu gibi isimleri olan bu dağ kabilelerinin hepsinin ayrı dili, kültürü ve kendine özgü giysileri var. Geleneksel açıdan 'Chao doi" ortak bir mitolojiyi de paylaşıyor. Bu dağ kabileleri bir ejderhanın üzerinde yaşadıklarına ve ejderhanın hareket etmemesi için huzuru ve barışı bozmamaları gerektiğine inanıyorlar ve yazılanlara göre kabileler arası ticaretin tümü takas yoluyla yapılmaya devam ediyor
(6) Thai dilinde 'kap hung kap' erkekler arasında birbirlerine "teşekkür ederim" demek için kullanılan sözcükler. Kadınlara ise kendi aralarında direk "ka" şeklinde teşekkür ediyor. Doğal olarak en hızlı bu kelime öğreniliyor. İngilizce teşekkür etmek yerine yerine bunu söylediğinizde aranızda daha bir sıcak iletişim kurulmuş oluyor.